Ankara Atatürk hastanesi, bir yýldýr ikinci adresimiz, ikinci evimiz gibi. Zerdeþt’in devam eden saðlýk sorunlarýna bu hastanede þifa aramaya devam ediyoruz. Zerdeþt’in hemþire ablalarýna ve doktor amcalarýna, minnet borcumuz biriktikçe birikti...
Geçen hafta, Zerdeþt’in gözlerinde alýþýk olmadýðýmýz oynamalar baþ gösterdiðinde ve dört yýldýr yaþamadýðý epilepsi nöbetini hatýrlatan ve birkaç saniye süren titremelerle karþý karþýya kaldýðýmýzda soluðu yeniden hastanede aldýk.
Türkiye’nin Gazzeli misafirleriyle hastanede bu vesileyle tanýþtýk. Ýsrail’in Gazze üstüne yaðdýrdýðý bombalardan sað olarak kurtulanlardan Filistinli küçük kýz çocuðu Harir’i Canan’la aramýza aldýk ve fotoðraf çektirdik. Bombardýmandan kaçmayý baþarmýþ Harir, ama kolundan yaralanmýþ.. Hastanenin koridorlarýnda dolaþýp duruyor. Sanýrým þimdi Gazze’de, tedavisi bitti ve ayrýldý Türkiye’den. Harir bana yýllar önce Ýskenderun’da karþýlaþtýðým onun yaþýndaki Filistinli kýz çocuðunu hatýrlattý. Adý Ayþe’ydi. Elinden tutmuþ, onu sahilde gezdirmiþtim. Etrafýna hayranlýkla bakýyor ve o yaz günü sabahýnýn keyfini çýkarmaya çalýþýyordu. Sonra ben, Ayþe’den içinde gezindiðimiz bu harika doða için bir çift söz duymak istemiþ ve burayý beðendin mi diye sormuþtum. Ayþe gülümseyerek elimi býrakmýþ ve etrafýna bakýndýktan sonra “Filistin Hýyye ekves” yani “Filistin daha güzel!” demiþti. O gün bugündür bu cevabý hiç unutmuyorum. Harir, Ayþe’den sonra tanýdýðým Filistinli ikinci çocuk oldu. Harir Zerdeþt’le tanýþtý, onun elini tuttu, ne zaman iyileþecek Zerdeþt diye sordu.
Filistinli baba ve oðul.. Baba, bombardýman sonucu ayaklarýný kaybetmiþ oðlunun baþýndan ayrýlmýyor. Filistinli gencin baldýrlarýnda açýlan yaralarýn iyileþmesi bekleniyor. Baba ve oðulun zamaný, yatak ve tekerlekli sandalye arasýnda geçiyor. Her gün hüzün duyacak ve her gün yeni bir hüzne uyanacaklar...
Emel Sýdýr, 34 yaþýnda, üçü kýz, üçü erkek altý çocuklu Filistinli bir kadýn. Zerdeþt’in kaldýðý odada sohbet ettik, sonra da hatýra fotoðrafý çektirdik. Emel’in kardeþi kendi evlerinin altýnda ayakkabý satarmýþ. Dört katlý binanýn altýnda kalmýþ bombardýman sýrasýnda. Kaçmaya çalýþýrken, karnýndan girip sýrtýndan çýkan þarapnel parçalarý nedeniyle aðýr yaralanmýþ. Anlattýðýna göre, Yahudiler-Emel Ýsrail demiyor, Yahudiler demeyi tercih ediyordu-bomba atmadan önce, þu þekilde uyarý yapýyorlarmýþ:
“Bir dakikanýz var, evlerinizi bombalayacaðýz, bir dakika içinde evlerinizi terk edin!”
Gazze’de ölenlerin çoðu, bir dakika içinde evlerini terk edemeyenlerden oluþuyor anlaþýlan. “Bir dakika içinde evinizden en kýymetli eþyanýz dahil, hiçbir þeyinizi alamadan çýkýp gidiyorsunuz” diye anlatýyor Emel. ‘Ölüm kalým zamaný bir dakika!’
***
Canan ve Emel’e bakýyorum. Kaderleri birbirine benzeyen iki kadýn diye geçiriyorum içimden. 22 yýl önce, 20 Eylül 1992’de Apê Musa’yla beraber Diyarbakýr’da vurulduðumda, Canan da evinden hiçbir þey almadan, alamadan yaralý kocasýyla beraber uçaða binmiþ ve Diyarbakýr’ý terk etmiþti.. Köyler, þehirler boþalýyor ve köyleri, þehirleri boþaltanlar, insanlara bazen bir gün bazen bir günden de az bir zaman tanýyorlardý.
Emel, Canan’ýn biricik oðlu Zerdeþt için kardeþleriyle beraber hep dua edeceðini söylüyor ve Canan’a dönüyor, “Zerdeþt’i yataðýndan kaldýrmak istediðin zaman haber ver, yardým etmek istiyorum sana, tek baþýna kaldýrman zor olur” diyor, sonra da Canan’la kucaklaþýp odadan çýkýyor..
Gazze, Þengal, Kobanê, Mahmur ve 22 yýl önce ölümün kol gezdiði Diyarbakýr..
Ne çok benziyor birbirine, kaderimiz, hikayelerimiz ve acýlarýmýz.
***
IÞÝD’in rehin aldýðý vatandaþlarýmýz artýk özgür. Türkiye’nin bayramý ve sevinci kutlu olsun.