Geçen yılki ve bu yılki BJK

Beşiktaş, taraftarının içine dolan karamsarlığı Galatasaray maçında sildikten sonra, Karabük’te umut yüklemesine geçmişti... Yeşeriyordu Beşiktaş. Samet Aybaba dün de aynı kadro ve aynı ilkelerle sahaya sürdü Beşiktaş’ı. Kanatları iyi kullanmak ve bol şut atmak bu ilkelerin başında geliyordu. Bunlar iyiydi elbet, ama ilke saptamak kadar, onları uygulatmak, becerebildiğin oyun biçimini korumak ve geliştirmekti önemli olan.

Beşiktaş’ın güven sağlayışının kaynağı çok çalışmaktı. Ama dün özellikle ilk yarıda sık sık fren kullandı! Topu ısrarla birinci bölgesinde tuttu. Ve üzerine baskı yapılmasını bekledi. Bu bir taktik anlayış olabilirdi, ancak rakip üzerine geldiğinde hızlı hücum moduna geçmeliydi. Bunu yapmadı, yapamadı. Topu her kazandığında bir duraklamaya geçti. Böylece Elazığ’ın baskısına izin verdi ve o baskı altında da top çıkaramadı. Fernandes’i de yoğun kontrole aldı Elazığ. Hakem Müftüoğlu ona bilerek uygulanan sertliği yorumlayamadı. Beşiktaş alanında top çevirip, hızlı hücumlar düzenlemediği, kanatları kullanmadığı için Batuhan da önde yalnızlık yaşadı ve etkili olamadı. Beşiktaş’ın orta alanda çabuklaşması, bu bölgede kalabalıklaşırken arkada boşluk bırakan rakibini üçüncü bölgeye top çıkararak ve adam kaçırarak değerlendirmesi gerekiyordu.

Samet Aybaba birinci bölgede top tutarak rakibe prim tanıyan oyununu ikinci yarıda terk etti.  Tempo yükseltti ve topu birinci bölgesi yerine daha önde kendinde tutmayı seçti ve böylelikle hücuma kısa yoldan çabuk götürdü. Bu değişiklik SB Elazığ’ın oyun dengesini bozdu. Beşiktaş yirmi dakika içinde iki gol buldu, dört pozisyon üretti. Batuhan’ın yerini Almeida’nın alması ve Portekizlinin daha geniş alan kullanması da hücum gücünü artırdı.

Dün iki Beşiktaş izledik diyebiliriz. İlk yarıdaki geçen yılkine benziyordu. Rakibinin de kendisinin de oyun kapasitesini doğru kullanmayan bir takımdı. İkinci yarıda yapabildiğinin iyisini uygulamaya geçti ve kendi çapının rakibinin üzerinde olduğunu kendisi de kanıtlamış oldu. Beşiktaş’taki gerçek şu, sanat yapmaya kakışmamalı,  sahada çalışmalı, çalışmalı, durmadan çok çalışmalı.