Eh, geceyle gündüzü eþitledik yine dün hayýrlýsýyla...
Tesâvi-i leyl ü nehâr der buna eskiler, gece-gündüz eþitlenmesi...
Yýlda iki kere vukû bulur.
Diðeri 21 Mart’da, biliyorsunuz.
Ancak arada bir fark var ki 21 Mart’dan îtibâren günler gecelerden daha uzun olmaya baþlar tedrîcen. Bugünden îtibârense aksi oluyor.
Nasýl demiþdi, Ölümsüz Yahyâ Bey:
“Günler kýsaldý,
Çamlýca’nýn ihtiyarlarý
Bir bir hatýrlamakda
geçen sonbaharlarý
Yalnýz bu semti sevmek
için ömrümüz kýsa...
Yazlar yavaþça bitmese,
günler kýsalmasa...”
Filan diye gider “Eylül Sonu” adlý bu melankolik þiir.
Þimdi bu mýsrâlarý nesre çeviriniz ve Þâir’in ne demek istediðini açýklayýnýz!
Fakat biz tabii bugün buraya edebiyat gibi gayrý-ciddî meselelerden bahsetmeye gelmedik.
Ya neye geldik?
Meselâ þu sualin cevâbýný aramaya gelmiþ olabiliriz:
Þanlý Ordumuzun komuta kademesi acabâ özellikle binbaþýdan yukarý rütbelerde, dolayýsýyla karar mekanizmalarýnda bulunan bütün subay kadrolarýnýn demokratik rejime ve prensip olarak bu devlete sadâkatinden emin mi?
Eðer eminse bu güvenini nereden alýyor?
Eðer bu gerekçesinde haklýysa o zaman Uludere Olayý’ný, Beytüþþebab Olayý’ný, 200 küsur silahsýz askeri otobüslerle götürüp vatan hâinlerinin kucaðýna atma alçaklýðýný, o alçaklarýn bu istihbârâtý aldýkdan sonra apaçýk bir arâzîde ellerini kollarýný sallayarak nasýl pusu düzenleyebilip müteâkýben yine ýslýk çala çala olay yerinden nasýl uzaklaþabildiklerini, zýrhlý “koruma” araçlarýnýn nasýl olup da yanlarýna tek bir mermi bile verilmeksizin göreve yollanabildiðini, bu araçlarýn ve onlara eþlik etmesi gereken helikopterin nasýl olup da pusucularý fark eder etmez tabanlarý yaðlayarak son sür’at oradan uzaklaþdýklarýný hangi cümlelerle îzâh ediyor?
Eðer Þanlý Ordumuzun kýymetdâr komuta kademesi bu suallerime cevab vermek lütfunda bulunursa o vakit sýrada bekleyen birkaç baþka sualim daha olacak.
Takrîben 350 kadar...
Onlarý da peyderpey arzedeceðim!
Fakat bunlar bir yana benim âcilen öðrenmek istediðim husus þudur:
Acabâ Þanlý Ordumuzda düþmanla iþbirliðinin, ona bilgi ve belge ve plan sýzdýrmanýn, kýsaca “hýyânet-i vataniyye” diye adlandýrýlan kavramýn cezâsý nedir?
Daha önemlisi böyle bir kavram mevcud mudur?
Ha, son bir sual daha:
Þanlý Ordumuzun PKK ile mücâdele (artýk nasýl bir mücâdele idiyse!) taktiði, yeterince etkili olmadýðý gerekçesine binâen deðiþtirilecekmiþ.
Peki, 28 senedir aklýnýz neredeydi?
Hâmiþ: Yeni hazýrlanan “Hayvanlarý Koruma Yasasý”nýn aslýnda bir “Hayvanlarý ÝmhâYasasý” olduðunu ve böyle bir metni hazýrlayýp TBMM’ye sunabilmek için insanýn vicdan denilen kavramla pek bir saðlam iliþkisi olamayacaðý acý gerçeðini üç gündür içim kan aðlayarak ve kelimenin gerçek mânâsýyla ellerim titreyerek yazýp duruyor ve baþda Sayýn Baþbakanýmýz olmak üzere yetkililerden yardým dileniyor, ancak ne yazýk ki bir karþýlýk alamýyorum.
Ankara nedense kapý-duvar!
Ama ben bu iþin peþini býrakmayacaðým!
Býrakmam!!!
Gerekirse konuyu Brüksel’e ve Strazburg’a götürmeðe de kararlýyým.
Bâzý yurddaþlarým kendilerine efendice hitâb edilmesinden pek hoþlanmýyorlar da sonra yiðitlikde kalleþlik olmasýn dedim.
Au revoir, caným kardeþlerim benim...