Üstelik de en alçakça ve kanlý bir þekilde giriþilen bir askerî darbe teþebbüsünün üzerinden 20 ay geçtiði halde yargýlamalar büyük çapta devam ediyor.
Bazý dâvalarda 400’ü aþkýn sanýk bile olmasýnýn zorluðu da ortada elbette..
Ama, ‘Acele gitme, belâya yetiþirsin’ denildiði gibi, ‘Yavaþ da gitme ki, belâ sana yetiþir’ de denilmiþtir.
Ve geciken adâlet, adâlet deðildir. Elbette adâlet, sadece intikam alma duygusuna dayanamaz, ama, intikamý alýnamayan cinayetlerin insan ve sosyal bünyenin hâlet-i rûhiyesindeki olumsuz etkileri de unutulmamalýdýr.
Kamuoyu bütün bu yargýlamalarda sanýklarca devamlý tekrarlanýp durulan mâsumluk iddialarýný dinlemekten yoruldu. Hele de, hemen bütün sanýklarýn hiçbir þeyden haberleri yokmuþ gibi davranmalarý, askerlik mesleðinin gerektirdiði, uykuda bile devamlý teyakkuz haliyle baðdaþmadýðý bir yana, o kurum üzerine de yeni istifham iþaretleri konduruyor. Çoðu sanýklar, sadece mahkeme ile deðil, bütün bir kamuoyuyla da bir alay ediyorlar.
Geçen gün bu dâvalarý izleyen bir hukukçu arkadaþ söyledi, (Y.S) isimli ünlü bir kiþinin savunmalarý 1 aydan fazla bir zamandýr devam ediyormuþ.. Çünkü, o kiþi çok önemli bir mevkîde bulunduðundan pek çok þeyler onun etrafýnda þekillenmiþ.. Mahkemede sorulduðunda da, ilgili-ilgisiz saatlerce ifade veriyor veya savunma yapýyor (gibi) yýðýnla laflar ediyor, mahkeme de ‘savunma hakký kýsýtlanamaz..’ kuralý gereði diye sabýrla dinliyormuþ.. Evet de, bir aydan fazla zamandýr, her gün bir kiþiyi saatlerce ve sanýðýn sözünü kesmeden dinleyen bir yargýç, sonunda nasýl saðlýklý bir hüküm inþa edebilir?
Bu gibi örneklere, üzerinden 1.5 sene geçen darbe hýyaneti için iddianâmeleri henüz de hazýrlanmamýþ dâvalarý da ekleyelim..
***
Son olarak, Meclis’i ve Gölbaþý’ndaki Özel Harekât Merkezi’ni bombardýman ederek 50’ye yakýn polisi öldüren, Hüseyin Türk isimli bir pilot kur. yüzbaþýnýn cezaevinde, ‘Bir Kur’an içinde buldum’ dediði ve ince ince yýrtýp attýðý nottaki yazýlar okunabilmiþ.. Bu notta, 'Kardeþlerim, (…) sizin gibi yiðitler az bulunur. (...) Rütbelerimizi almýþ olabilirler, olsun aldýrmýyorum. Allah hepimizi kardeþliðe terfi ettirdi, bundan büyük rütbe mi olur. Buralarýn bize Allah’ýn lütfu olduðunu bilmek insana çok daha fazla güç veriyor. Bu günler Allah’ýn izni ve inayetiyle elbet bir gün bitecek ve belki daha büyük görevler verilecek, belki asýl zorlu sýnav o zaman baþlayacak.(…)”
Bir inanç ve ideoloji baðlýlýðý adýna bir hareket veya mücadeleye atýlanlarýn bu gibi durumlarda yazabilecekleri tipten bir not örneði bu..
Yargýnýn iþi evet zor ama bu gecikme için gerekçe olmamalý..
***
Ve, bir NOT: (3 Mart günlü yazýnýn bir bölümünde, bir gazetenin TV yayýnýnda, bir yorumcunun, ‘Sivilleri öldürmek istesek niye taa Afrin’e gidelim..’ deyip, ‘Ýstanbul’un bazý lüks semtlerini ve Meclis’i zikretmesini ‘akýl tutulmasý’yla bile te’vil edilemeyecek bir ruh hâli’ olarak nitelemiþtim.
O kiþi iþinden ayrýldý veya iþine son verildi..
Ancaak, 6 Mart sabahý, bir kiþi tlf. etti, isminin (…) olduðunu ve sözkonusu gazetede çalýþtýðýný söyledikten sonra.. ‘Müslümanlara sahip çýkmak yerine, o yayýný eleþtirdiðim için, benim de hainlerin safýnda yer aldýðýmdan söz ederek, ‘Yazýklar olsun!’ dedi; ‘O yayýnda dile getirilenler mâlum çevreler ve Meclis’teki …’li hainlerdi..’ diye de ekleyerek..
Karþýmdakine, ‘O sözlerin Müslümanlýkla ve Müslümanlar adýna söylendiðini nasýl söylersiniz?’ dediysem de o dinlemeyip, yaylým ateþine devam ediyordu. Sonunda, ‘Yurtdýþýnda olduðun sýrada seni bu gazetenin desteklediðini unutma..’ demek ‘inceliði’ni de gösterdi.
Mâdem ki hatýrlatýldý, belirteyim: ‘Yurt dýþýnda yaþamak zorunda kaldýðým 34 yýl boyunca hiçbir devletten yardým almaksýzýn, hayatýmý kalemimle sürdürmeye çalýþtým. Sözkonusu gazetede de Almanya’da bulunduðum sýrada, kesintisiz 8 sene kadar günlük yazý yazdým ve karþýlýðýnda da, aylýk 1250 Euro ödendi. Bu rakam, Almanya’da düþük gelirlilerin aldýðý paranýn alt sýnýrlarýndaydý.
Sonra da, o gazeteden yýllarca boþta kalmayý göze alarak ayrýldým.’
Ýþbu kadardýr, ol’hikâyet..