Suriye'deki sürecin tartışmaya açtığı konuların hukuki yönüne değinmeye devam ediyoruz... Zira gelişen süreç ağırlıklı olarak siyasi ve askeri yönüyle konuşulsa da sonunda dayanacağı bir metin, bir belge ve mevzuat olmak zorunda. Bu ve sonraki yazıda "geçiş dönemi adaleti" kavramı üzerinde durmaya çalışacağız. Bu konuların anlaşılması güç konular olduğunun farkındayım, bunun için yalın bir dille bunları izah etmeye çalışacağım.
SURİYE'DE DEĞİŞEN NE?
Suriye'de değişen, sınırları veya devletin kendisi değil, rejim. Pek tabi bu değişikliğin uluslararası arenada "tanınması" gibi bir sorun/durum söz konusu. Buna teknik olarak "fiili durumdan" "hukuki duruma" geçiş diyebiliriz. Suriye'nin önündeki en temel sorun şimdilik budur... Bu süreçte bazı kavramları bilmek, meseleyi anlamlandırmak için önemli...
DE FACTO v. DE JURE
Bu ikiliyi çokça duyacağız. Zira, Suriye'de tüm tartışma bu zeminde ilerleyecek! "De facto" (fiilen var olma); bir devletin sınırları içinde fiilen ve önemli derecede etkili olan siyasi ve askeri teşkilatlanma kapasitesine sahip olmayı ifade eder. Bu bağlamda incelemeye tabi tutulabilmesi için toplumsal karşılığının da olması gerekir bu yapıların. "De jure" (hukuken var olma); halindeyse durum artık bir hukuki zemine oturmuş ve uluslararası aktörlerce de durum tescil edilmiştir. Böylece "olgusal" olarak varlık, "hukuki" ve normatif bir gerçekliğe dönüşmüştür.
TANIMA MESELESİ
Suriye'de muhalifiler, 61 yıllık bir rejimi yıktı. Son görüntüler ile nasıl "yozlaşmış" bir yapının olduğu ve infaz rejiminin bir işkence mekanizmasına dönüştüğü, yargılamaların ya olmadığı ya da sembolik kaldığı bir sistemin "bağırsaklarını" görüyoruz. Ama tüm bunlara rağmen yeni rejimin uluslararası kamuoyunca tanınmaya ihtiyacı var. Bu, Suriye'nin mevcut yapısı ile devam edebilmesi konusundaki tüm tartışmaları ortadan kaldırması adına da önemli.
DEVLETİN UNSURLARI
Devlet olmak için üç temel unsurun uyumlu şekilde varlığı şarttır: Millet, ülke ve bunlar üzerinde kurulu egemenlik... Hükümet etmek, uluslararası hukuk bağlamında "devlet" olmak değildir. Ama devlet olmanın önemli bir adımıdır. Uluslararası hukuka göre de facto yapıların çeşitliliği sebebiyle birtakım kriterlere göre karar vermek gerekmektedir. Devleti tanımak ile hükümeti tanımak birbiri ile ayrılabilen öğeler olarak el alınmıştır.
LİBYA
Bu konuda tartışmanın yapıldı en yakın olay Libya'daki gelişmelerdir. 2011 sonrası dönemde Libya'daki hükümet bağlamında devlet uygulamasında "etkin kontrol ilkesinin" göz ardı edilip "halk desteği" "yaygın tanıma" "uluslararası barış ve istikrarın temini" gibi hususların öncelendiğini gördük. Bu bağlamda Suriye'ye Türkiye'nin diplomatik temsilci atamasının özünde de bu var. Hükümetin tanınması suretiyle Suriye devletinin varlığını tartışmasız biçimde devam ettirmesi.
AFGANİSTAN
Benzeri durum Afganistan'da da meydana gelmişti hatırlarsak. Afganistan İslam Cumhuriyeti'nde 2021'den itibaren Taliban var. Burada -halen süren- bir geçici hükûmet ilan edilmiştir. Türkiye, Afganistan'dan diplomatik misyonlarını çekmedi. Afganistan'da İran, Özbekistan, Türkmenistan, Pakistan, Azerbaycan, Çin ve Rusya'nın büyükelçilikleri bulunuyor.
DEĞİŞİMİN DE HUKUKU VAR
Bahsettiğimiz meselelerin işaret ettiği tek nokta var: Geçiş döneminin yeni rejim için bir test evresi olduğu gerçeği. Benzeri durumdaki ülkelerde bu süreç halen devam ediyor ve "genel kabul" görülünceye kadar da devam edeceğe benziyor. İşte bu noktada önemli olan kavram "transitional justice" yani "geçiş adaleti"dir. Bir yönüyle "geleceğe dair referans noktası" diğer yanıyla da "toplumların büyük ve ciddi insan hakları ihlallerinin mirasına nasıl tepki verdiklerini" ifade eder bu süreç. Bu giriş yazısıydı, kavramın unsurlarına sonraki yazıda devam edeceğiz.