Suriye'de geçiş döneminin "hukuka uygunluğu" önemli bir kriter. Zira birçok ülke Suriye'deki durumunu ve "siyaseten" yapacaklarını "muhaliflerin" bu süreçteki adımlarına bağlayacak. Bu noktada uluslararası hukuka bağlı kalınması, "siyaseten istemediği işler gerçekleşse de" yeni rejimi "tanımaya" zorlayabilir ülkeleri. Bu evre hem büyük bir risk hem de büyük bir avantaj içeriyor.
BU DÖNEMİN ADİL OLMASI
Asıl rejim yeniden kurulana kadar geçen evrede "keyfiliğin" olmaması ve "bir hukuki durumun" benimsenmesi "geçiş dönemine" özgü kriterlerin başında gelir. Bu evrede özellikle önceki rejimin sebep olduğu ihlaller bir "miras olarak" kalmıştır. Bir biçimde bunlarla yüzleşilmesi gerekir. Ama sadece yüzleşme değil aynı zamanda kurumsal reformlar da söz konusu olmalıdır. Bunun dengeli yürütülmesi bile başlı başına "büyük bir başarı" olarak kabul edilmelidir.
TEMEL DEĞER
Bu süreçte yapılması gerekenler toplumsal yapıyı onarma, devlet aygıtını yeniden işler hale getirme, eski rejimin sorunlarını giderme ve "zarar görmüş adalet" yapısını ve duygusunu yeniden kurmak olarak özetlenebilir. Bunların tamamı "adil bir devlet" olarak icra edilmek zorundadır. Aksine bir durum, yeniden tartışmaları doğuracak bir model sunmak olacaktır ki bunun da meşruiyeti tartışılacaktır.
İKİ ÖRNEK
Konuyu anlaşılması için somutlaştırmak isterim. Arjantin'de 1976-1983 yılları arasındaki Videla cunta dönemi ve 1973-1990 yılları arasında Şili'deki Pinochet askeri yönetimi sonrası yaşanan "yüzleşme" üzerinden bakalım meseleye... Bu ülkelerde "yeni ve demokratik" düzene geçişte kurulan "hakikat komisyonları" aracılığı ile ortaya çıkan raporlar ve kararlar önemlidir. Hesaplaşmanın cezalandırma kadar ileriye dönük barışı tesis eden yönüne dikkat edilmesi beklenir. Arjantin uygulamasında tüm hak ihlalleri ele alınmış iken Şili'de sadece zorla ortadan kaybetme ve ölüm ile sonuçlanan vakalar çerçevesinde çalışma yürütüldüğü bilinmektedir. Bu konuda birçok örnek verilebilir: Nürnberg, Tokyo, Ruanda ve Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi konunun uluslararası yönüne; Güney Afrika Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu, Saville Soruşturma Komisyonu ise meselenin yerel boyutuna misaldir... Şimdi tartışma Suriye özelinde nasıl yürüyecektir? Hangi durumlarla hangi ölçüde yüzleşilebilecektir? En yakın sorun budur!
BM'YE GÖRE DURUM
Birleşmiş Milletler bünyesinde 2023'te oluşturulan Geçiş Dönemi Adaleti: İnsanlar, Önleme ve Barış için Stratejik Bir Araç konulu Rehberlik Notu önemlidir. Bu belgeye göre "kapsamlı bir geçiş adaleti sürecinin" temel unsurlarını şunlar oluşturmaktadır: Hakikatin bulunması, adaletli olunması, onarımın sağlanması ve sorunların tekrarlanmaması için önlemlerin alınması... Yine Not'a göre bu evrede bütüncül bir yaklaşım ve geniş ve anlamlı istişareler, insanların haklarının ve isteklerinin nasıl karşılanabileceğine dair tutarlı politikalar üretilmesi de kritik öneme sahiptir.
AİHM'İN KONUYA BAKIŞI
İkinci Dünya Savaşı'nın meydana getirdiği yıkımın bir ürünü olan AİHM, çatışma sonrası Avrupa'da uzlaşının ve barışın sağlanması amacına hizmet eden en önemli aktörlerin başında gelmektedir. Hepsine katılmasak da silahlı çatışma süreçlerine dair Mahkemenin kararlarındaki tespitlere bakmakta fayda vardır. Bu bağlamda "Damjanović v. Bosna Hersek", "Janowiec v. Rusya" kararları önemlidir. Türkiye'nin Kıbrıs'a yaptığı haklı müdahale bağlamında da bazı kararları vardır mahkemenin. İçinde farklı düşündüğümüz kararlar olsa da Mahkemenin yaklaşımını özünde şu vardır: Yapılan her türlü uygulamanın temel haklara zarar vermemesi şarttır. İnsanların mülkiyet, yaşam, adil yargılanma haklarına özgürlük ve güvenlik dengesinin korunmasına dikkat edilmesi; ayrımcılık yasağı, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkelerine riayetle adım atılması şarttır. Tüm bunlardan da önde gelen bir durum vardır. Bu da "adalet algısını" ve "meşruiyet hissinin" zarar görmemesidir. Suriye'deki meselelere ve gelişmelere bu yönüyle de bakmak gerekiyor. Adil biçimde yeni bir ülke inşa edilmesi zor ancak gelinen aşamada imkansız değil...