Geçmiş Cumhurbaşkanı


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdullah Gül’e sitem ederken, ‘Geçmiş Cumhurbaşkanı’ ifadesini kullandı.. Bana kalırsa muhtevadan daha çok tartışılması gereken bu.. Başına ‘Geçmiş Cumhurbaşkanı’ dedikten sonra, içinde ne söylersen söyle.. Bilirsiniz eski cumhurbaşkanları, ‘eski’ ifadesinden ısrarla uzak dururlar.. Rahmetli Demirel de, kendisine, ‘eski’ falan dendiğinde, ‘dokuzuncu’ diye düzeltirdi.. Gül de ‘unvan’ olarak “11. Cumhurbaşkanı”nı tercih ediyor.. Bir anlamda ‘ölene dek vazifeli’ gibi.. Ama artık Gül, ‘Geçmiş Cumhurbaşkanı’.. Ve anlaşılıyor ki, bunu değiştirmesi hiç de kolay olmayacak..

 

15 Temmuz bir gecede bitmedi ki!

Hukukçu - Yazar Sinan Civriz’e sordum tartışmalı KHK’yı.. ‘Neden ısrarla 16 Temmuz ifadesi eklenmiyor’ diye.. Dedi ki; “Çünkü 15 Temmuz’da başlayan darbe ve işgal girişimi, hemen 16 Temmuz’da son bulmadı ki” ‘Nasıl yani’ dedim, anlattı; 

“Evrensel hukukun en temel ilkesi haklı savunma prensibidir.. Yeri geldiğinde evinize giren hırsızın hayatına son verme hakkınız bile olabilir. Bu KHK da, 15 Temmuz gibi tüm milletin özgürlüğüne, hayatına, geleceğine ve tüm değerlerine yapılmış bir saldırıya karşı engelleyici önlemler alınmasını güvence altına alıyor.. Düzenleme bu bakımdan evrensel hukuk kurallarına uygun olduğu gibi aslında hukukta var olan bir kuralın altının çizilmesinden başka bir durum da değildir…”
‘Evet de ucu açık değil mi? Bu normal midir?’..

“KHK’nın lafzına baktığınızda bunun tamamen 15 Temmuz kalkışmasıyla sınırlı olduğu zaten görülüyor.. Ama ‘16 Temmuz’ diye bir kapanış tarihi verilmemesi çok normal. Çünkü bir darbeci FETÖ’cü terörist, bir sivil tarafından saklandığı inde 18 Temmuz tarihinde de bulunmuş olabilir.. Onun da hakkını koruması lazım devletin.. Hatta aynı kalkışmanın devamı niteliğinde bir hadise aylar sonra da yaşanabilir. 15 Temmuz ana başlıktır ama devamının ne olacağı tarihle sınırlandırılamaz.…”

 

Seren Serengil olayının perde arkası

Denk geldiyseniz görmüşsünüzdür.. Seren Serengil ile Hande Yener arasında bir tartışma başladı. Ve tartışma daha sonra, birinin çıplak fotoğrafının yayınlanması, diğerine uyuşturucu bağımlısı suçlaması yapılmasına kadar vardı. Oysa kavga son derece kıymetli bir gerçeği gün yüzüne çıkarmıştı. Olay şu.. Hande Yener, ‘Telifmetre’ verilerine göre, listebaşı olmuş. Seren Serengil de, ‘listebaşı olacak o kadar şarkıcı varken nasıl olur da Hande Yener birinci çıkar?’ diye itiraz etti.. Hikayenin esası şu.. Telifmetre ve Radyo Monitör diye şirketler var. Elbette başka şirketler de var ama en bilineni bu ikisi.. Yüzlerce radyoyla çalışıyorlar.. Çalınan şarkıların listesini tutuyorlar.. Yerel radyolar da var aralarında ulusal radyolar da.. Fakat bir çark kurulmuş. Bazı güçsüz radyolarla menajerler anlaşmışlar, oralarda şarkıların çalınma sayısını yükseltip, telifmetre gibi listelerde üst sıralara çıkıyorlar.. Dolayısıyla albümü plakçılarda çok satmamasına, Spotify ya da Apple gibi platformlarda görünmemesine rağmen telifmetrede rekor kırıyor..  Bunu da, ulusal radyolar ve müzik kanalları üzerinde pazarlama unsuru olarak materyal elde etmek üzere yapıyorlar.. Ya da belki bu liste üzerinden; festival, konser, bar programı anlaşması falan da yapıyor olabilirler. Her türlü kullanışlı liste.. Ama gerçekçi değil.. Üzgünüm.. Seren haklı..