Zülfü Livaneli, Türkiye’nin bütün dünyada en çok tanýnan sanatçýlarýnýn baþýnda geliyor. Romanlarýnýn çevrilmediði dünya dili kalmadý. Türküleri Ahmet Kaya’nýn Türküleri gibi hiç eskimiyor, yýllardýr yaþlý genç herkesin dilinde.. Livaneli’nin ‘Yiðidim aslaným, burada yatýyor’ türküsü, 12 Eylül faþizmine karþý direniþin türküsüydü.
Diyarbakýr cezaevinde mýrýldanarak söylerdik. Ta o zamandan beri ezberimdeki birkaç türküden biri olarak kaldý. Dost-ahbap sohbetlerinde hala bu türküyü söyler, ve söylerken de kendimi tutamaz, aðlarým..
Livaneli bir sanatçý bir yazar, vaktiyle siyasetle de uðraþmýþ ve bugün de belli siyasi fikirleri olan bir aydýn, bir entelektüel kiþi.
Zülfü Livaneli’ye geçmiþ olsun diyorum. Mersin’de saldýrýya uðradý.
Gazetede bu saldýrýyla ilgili olarak yer alan haberleri okuyunca yüreðim aðzýma geldi.
Ya Allah korusun Livaneli’ye o arbedede bir þey olsaydý? Ya onu kaybetseydik? Ya onun da söylediði gibi kalbi dursaydý? Ya belediye çalýþaný ve silahlý olduðu söylenen bir kiþi o tartýþma sýrasýnda silahýný ateþleseydi?
Dünyaya ve Türkiye’ye anlatacak bir þey kalýr mýydý?
Þu an Türkiye’de yaþanan olaylarla bir ilgisi yok mu diyecektik?
Týpký Hrant Dink cinayetinde olduðu gibi, serserinin biri Livaneli’yi vurdu mu diyecektik?
Bu ne sorumsuzluk anlamak mümkün deðil gerçekten.
Livaneli etnik ve mezhepsel ayrýþmanýn fay hattýnýn en güçlü olduðu illerden birine, CHP’li bir Baþkanýn misafiri olarak davet ediliyor. Ýspanya’dan gelen bir ekiple itiþ kakýþ bir odaya sokuluyor. Burada saldýrýya uðruyor. Baþkan’ý telefonla arýyor, ama ulaþamýyor. Baþkan konserden sonra bir teþekkür için bile aramýyor Livaneli’yi.
Bunlar çok tuhaf iþler. Türkiye’nin nasýl bir arafta olduðunu hala anlamayanlar bu olaya baksýnlar lütfen. Livaneli’nin baþýna gelenler ders olmalý hükümete. Muhalif kimliðiyle bilinen sanatçýlarýn programlarý mutlaka iyi izlenmeli ve iyi korunmalýdýrlar.
Nasýl yapýlýr bilemem, ama özellikle BDP’li siyasetçiler, ve hatta BDP’nin yönettiði Belediye binalarý sabah akþam iyi korunmalýdýr.
Türkiye’yi sadece dýþarýdan izleyenler ve sosyolojik yorumlar yapanlar, cidden yanýlýyorlar; Türkiyeliler bu analizlere deðil, asýl olarak kendi hafýzalarýna güvenmeliler.
Bu ülkeyi bir iç savaþa sürüklemek istiyorlar, bundan zerre kadar kuþku duymuyorum. Bu gerçeði anlamak için hafýzam bana yetiyor da artýyor bile..
Sabahýn beþinde gençlerin çadýrlarýný yakýyor birileri, ve biz bu birilerinin kim olduðunu bile ancak günler sonra öðreniyoruz. Polis deðil, zabýta deniliyor. Zabýtalarýn da belediyeyle anlaþmalý bir firmanýn elemanlarý olduðu çýkýyor ortaya. Kim bu firma, çalýþtýrdýðý elemanlar güvenlik soruþturmasýna tabi midir, hiçbir þey belli deðil.
Çadýrlarý o saatte yakanlar, büyük bir yangýna körük attýklarýný, gençlerin onurunu bir daha onarýlamaz biçimde kýrdýklarýný bilmiyorlar mýydý?
Bal gibi biliyorlardý.
Livaneli gibi, burnu bile kanasa bütün dünya medyasýnýn manþetten duyuracaðý bir sanatçýyý Mersin’e davet edenler, ona Anadolu kasabalarýnýn gazinolarýnda çalýþan sanatçý muamelesi yapýlmayacaðýný bilmiyorlar mý?
Bal gibi biliyorlar..
Dünyada, ülkesindeki sorunlar nedeniyle bu denli bunalan, bu denli mahalle baskýsýna uðrayan, omuzlarýnýn yüklenebileceði aðýrlýðýn çok fazlasýný yüklenen, bu yükten hayatý boyunca kurtulamayan, ama bir yandan da harýl harýl sanat üreten bir baþka aydýn ve sanatçý sýnýfý var mý acaba, hiç sanmýyorum.
Livaneli bu sanatçýlardan biridir.
Türkiye’nin geçmiþteki ve bugünkü hali ortada. Böyle bir ülkede sanatçýlarýn, yazarlarýn geliþmelere kayýtsýz kalmasý elbette düþünülemez.
Batý sanatý, sorunsuzluktan bunalýrken ve Batýlý sanatçý gözünü iþtahla, dünyanýn sorunlu ülkelerine dikmiþken, sorunlu ülkelerin sanatçýlarýnýn, yazarlarýnýn köþelerine çekilmeleri elbette beklenemez.
Örneði ortada. En temel sorunumuz olan Kürt sorununda bile siyasi aktörlerin belli bir çözüm anlayýþýnda uzlaþmalarý yetmiyor, top yuvarlanýyor ve paslarýný atmalarý için gelip sanatçýlarýn, aydýnlarýn bilim insanlarýnýn ayaðýnýn tam da önüne geliyor.
Taksim’de yaþananlarý Ýspanya Ýç Savaþý gibi görmek, BM’leri ‘yaþanmakta olan iç savaþa’ davet eden mesajlar atmak yanlýþ ama çok da bilinçli bir tercih ve topu taca atmaktýr.
Hepimiz ayný gemideyiz. Bu ülkeye öyle bir kin ve öfke tohumlarý ekiliyor ki, Kemalist oluruz, sosyalist oluruz, Kürt veya Türk milliyetçisi oluruz, Ýslamcý oluruz hiç fark etmez. Bu gemi daha fazla su alýrsa, Titanik faciasýnda hep beraber okyanusun sularýna gömülen yolcular gibi oluruz. O yolcularýn bazýlarý zengin bazýlarý yoksuldu. Belki içlerinden bazýlarý liberal, bazýlarý komünistti.
Ne fark etti ki, gemi battý ve her þey bitti..
Okyanusun dibinde yatan insanlardan ve bir gemi enkazýndan baþka geriye bir þey kalmadý.
Kim olursak olalým, daha fazla sükunet ve daha fazla sorumluluk lütfen!