Kötümser deðilim. Meselelere olumlu yönden bakmaya gayret gösteririm.
Ülkenin normalleþmesi (ne demekse) açýsýndan gettolarýndan söz söyleyenlerin, “Biz efendiyiz, siz köle” tutumundan vazgeçmeleri, “normalleþmeleri”, insan olmaya karar vermeleri durumunda destek olunmasý, rehabilite edilmesi taraftarýyým.
Bu ülkenin hakir görülen kesiminin kahir ekseriyetinin de böyle düþündüðünü sanýyorum.
Çünkü o beðenmediðiniz yüzde 50, 28 Þubat sürecinde yaptýklarýnýzýn hesabýný bile vermediðiniz halde, bir þekilde sizi affettiler, intikam çýðlýklarý atmadýlar.
Ebedi Þef, Milli Þef ve tek parti dönemlerinde yaþananlardan bahsetmiyorum bile.
Ama o da ne.
Tüm bu iyi niyet ve olumlu bakýþ açýsýna inat, hala bu ülkenin belkemiðine laf söyleme cüreti gösteriyorsunuz ya.
Ýþte o zaman film kopuyor.
Kurtlar Vadisi’ndeki Muro’nun o meþhur cümlesi geliyor insanýn aklýna. “Lanet olsun içimdeki insan sevgisine.”
Nasýl gelmesin...
Bakýn tiyatrocu Melek Baykal ne diyor.
“Hayri Ýnal ve ailesinin resimlerini gördüm. 100 sene önce çekilen resimlerde hanýmefendiler son derece medeni kýlý ve kýyafetleriyle bana gülümsüyorlardý. Kafamý sola çevirdiðimde gördüðüm 150 sene sonra geldiðimiz noktaydý. Yani konaðýn yeni sahipleri Yozgat Belediyesi ve çalýþanlarý. Biz ne zaman bu kadar geriye gittik. Cevabýný bulamadým.”
O Melek Baykal ki yaptýðý diziler, oynadýðý tiyatrolar “gericiler” tarafýndan da bilet alýnarak desteklenmiþ, izlenerek reyting verilmiþ bir isim.
Halkýn ezilmiþ kesimlerini canlandýrdýðý rollerle beðenilmiþ bir oyuncu.
“O benim iþim. Canlandýrdýðým rollerin gerçek hayatta karþýlýklarýna saygý duymak zorunda deðilim” ucuzluðuna kaçacaksa o onun bileceði iþ ama yemezler bilesiniz.
Aslýnda mesele Melek Baykal özelinde, ülkenin dar bir kesiminin 13 yýldýr süren “hazým” sorunu. Ciddiye almalý mýyýz bilemiyorum ama beðenmedikleri bu halkýn 12 kez kafalarýna balyoz gibi indirdikleri seçim sonucuna raðmen bu sözleri sarf etmeleri, sorunun hazýmsýzlýk deðil de nöronlarla ilgili olduðu kuþkusu doðuruyor. Bu kuþku da insana “gel de uzlaþ” dedirtiyor.
Kucaklaþma...
Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn “kucaklaþma” açýklamasý o dar kesim tarafýndan sanýrým yanlýþ anlaþýldý. “Sizin bu kadar düþmanlýðýnýza, ülkeyi ateþe vermek üzere yaptýðýnýz hamlelere raðmen gelin uzlaþalým” demedi Erdoðan. Okumadýðýnýz için belki bilemezsiniz ama Ýmam-ý Rabbani’nin “Mektubat” isimli bir eseri var.
Ýmam-ý Rabbani, soru soran talebelerine yazdýðý, cevabi mektuplardan oluþturulan o kitabýnda Ýslam’ýn bir hükmünü hatýrlatýr.
“Hatasýný anlayýp özür dilemeyeni affetmek caiz deðildir” der o büyük zat.
Sizin anlayacaðýnýz dille kucaklaþma þöyle tarif ediliyor.
Önce hata yaptýðýnýzý, bu ülkenin insanýný baþörtülü, mütedeyyin olduðu için aþaðýlamanýn kötü bir þey olduðunu fark edeceksiniz. Bunun basit bir terbiyesizlik deðil, insan hak ve hürriyetlerine de saldýrý olduðunu bileceksiniz.
Bundan dolayý elinizle dilinizle ve varsa vicdanýnýzla piþman olduðunuzu göstereceksiniz. Bidon kafalý, kýllý kýsa bacaklý, inek, koyun dediðiniz için özür dileyeceksiniz. Bundan maðdur olanlar ancak o zaman sizi affedecekler ve kucaklaþma ancak o zaman olacak.
Bu yaptýklarýnýzýn öbür dünyada zaten karþýlýðýný göreceksiniz de en azýndan bu tarafý kurtarýn diye söylüyorum. Yoksa yýlan kývraklýðýndaki hareketlerinizin bizim açýmýzdan bir karþýlýðý yok.