Geleceðe güvenle bakabilmek adýna birleþtirici siyaset...

Kimlik siyaseti; 90'lardaki yükseliþini, 2000'lerdeki hýzlý düþüþle, daha doðrusu gerçeklerle yine ve yeniden sert þekilde yüzleþmesiyle tamamlamýþtý. Gerçekler, o sert gerçekler nelerdi? Mesela pandemiyle birlikte sýnandýðýmýz o içe kapanýþ günlerini hatýrlayalým veya hibrit savaþlar aracýlýðýyla, terör örgütlerine havale edilen bölgesel savaþlarýn acýmasýzlýðýný anýmsayalým ve ölümcül göç akýnlarýný... Bu þiddetli tecrübeler, devletlerin alt kimliklere vurgu yapan, dolayýsýyla ayrýþtýrýcý, maðduriyetler üzerinden sýnýrlandýrýlmýþ politik dilden kaçýnýp, kendi içinde güçlü ve yeterli olmaya odaklandýðý günlere getirmiþti tüm dünyayý... Ve bizi.

Güvenlikçi söylemin bu kadar güçlenmiþ olmasý kuþkusuz rastlantý deðil. Kendi hikâyemizden yola çýkarak söyleyecek olursak; kuzeydeki Ukrayna krizi ile güneydeki Suriye ve terör krizleri arasýndaki jeopolitiðimiz, elbette güvenliðe has siyasi kalkanlarýmýzý kurmayý ve sözgelimi güvenlik teknolojilerine olan odaklanýþýmýz sonuçlarýný getirmiþti. NATO üyeleri, Rusya ve Çin gibi ülkeler için de alarm zamanýydý. Afganistan iþgali sonrasý Orta Doðu'ya yerleþen ABD'nin terörizme verdiði açýk çek, güvenlikçi politikalarý küresel düzeyde kuvvetlendirirken, Türkiye duruma seyirci kalamazdý. Kâh prensipli müzakereler yöntemiyle baþlattýðý Ukrayna'daki insani diplomasi, kâh savunma sanayiinde katettiði hýzlý mesafelere bakýldýðýnda, Türkiye'nin de etkin güvenlik konseptini tahkim eden ülkeler arasýna girdiðini söyleyebiliriz.

Bu zorlu süreçlerde, bir yandan gýda ve enflasyon krizi diðer yandan enerji krizi gibi sarmallarý aþarken, aþmaya çalýþýrken, içeride 90'larýn ayrýþtýrýcý manifestolarýný gecikmiþ konfetiler arasýnda söyleyivermek, siyaseten en yunmuþ yýkanmýþ ifadeyle söyleyecek olursak; yenilik deðil!

'Ben Alevi'yim' diyemez mi insanlar?

'Ben Sünni'yim' diyemez mi insanlar?

Ömrümüz, insanlarýn kimliklerini özgürce ifade edebilmeleri için verdiðimiz mücadeleyle geçti. Elbette diyebilirler, söylerler, ifade ederler. Lakin bunu ifade ederken, Türkiye'nin içeride ve dýþarýda bin bir dengeyi kurarak varlýðýný sürdürmeye odaklandýðý minvalde, ülkeyi yönetmeye talip kiþiler, ayrýþtýrýcý deðil bütünleþtirici olmaya özen gösterseler daha iyi olmaz mý? Mezhep, meþrep, etnik köken tartýþmasýyla aðýr bedeller ödemiþ bir coðrafyaya, tarihe sahipsek, sözlerimize dikkat etmek zorunda deðil miyiz? Fay hatlarýyla oynamaya gelmez. Türkiye'yi insanlarýmýzý bölücü deðil birleþtirici sinerjiyi, baðdaþýmý, usareyi kaçýrmaya hiç birimizin hele ki ülkeyi yönetmeye talip insanlarýn hakký yoktur...

Habertürk gazetecilik mesleðinde yeni bir aþamaya geçti. AK Parti Genel Baþkanvekili Prof. Numan Kurtulmuþ'a: "Kaybetmeye hazýr mýsýnýz? Sandýkta yenilirseniz Türkiye demokratik bir olgunlukla bu geçiþ sürecini tamamlayabilir mi?" diye sordu coþkuyla Kübra Par. Sakil olduðu gerekçesiyle kaldýrýlan raký reklamýndaki coþkulu insanlarýn pervasýzlýðý, bugünlerde moda olsa gerek. Numan Hoca, her zamanki mütebessim ve tahammüllü tavrýyla cevapladý: "Bu soruyu aslýnda baþkalarýna sormanýz lazým. Biz demokrasiyi içselleþtirerek, demokrasi konusunda kavgalarý vere vere bugünlere kadar milli siyaset geleneðinin bugünkü temsilcileriyiz" dedi...

Aslýnda bakarsanýz bu sorunun cevabý 100 yýllýk siyasi tarihimizde zaten verilmiþtir. Tek parti rejiminden çýkýldýðý günden bu yana gerçekleþen tüm seçimler, demokrasinin yerleþmesi ve sistemin temel yapýtaþlarý olarak kurgulanmýþ vesayet mihraklarýnýn seyreltilmesi anlamýna gelmiþtir. Serbest Cumhuriyet Fýrkasý'nýn kapatýlmasýný takiben, siyasi hayatýmýza baktýðýmýzda sayýsýz partinin kapatýldýðýný, siyasi tarihimizin adeta kapatýlmýþ partiler mezarlýðý olduðunu görürüz. Siyasi partiler, bu ülkede demokrasinin kökleþebilmesi adýna aðýr bedeller ödediler. Baþbakan ve bakanlar asmýþ bir siyasi geçmiþin çocuklarýyýz hepimiz. Rahmetli Özal, 1980 darbesini yapmýþ kuvvet komutanlarýnýn gölgesinde iþ yapmaya çalýþýyordu. Rahmetli Erbakan ve kurduðu tüm partiler tek tek kapatýlmýþtý, halkoyuyla seçimleri kazandýðý halde, 28 Þubat 1997 darbesiyle hükümetten alaþaðý edilmiþti. AK Parti kapatma davalarýyla sindirilmek istendi, gece yarýsý verilen e-muhtýralar, 17-25 Aralýk kalkýþmalarý, Gezi olaylarý, 15 Temmuz iþgal kalkýþmasýyla düþünüldüðünde...

Kaybetmeyi asýl kabul etmeyenlerin, kaybetmeyi asýl hazmedemeyenlerin, kaybetmeye asýl hazýr olmayanlarýn kimler olduðu ortadadýr.

Aslýna bakarsanýz; CHP dýþýndaki partiler, aðýr bedeller ödeyerek, Türkiye'de demokrasinin kurumsallaþmasýna, vesayetlerin yok edilmesine hizmet ettiler... Hazýmsýzlýk, bir türlü yenilgiye doymayan CHP ve elit olduklarý iddiasýyla halka tepeden bakma lüksünü kaçýrmak istemeyen tufeylilerde...