Geleceðe hazýrlýk

Türkiye’ye yönelik Gezi operasyonunu planlayan, kuþkusuz bir hamlede sonuç alacaðýný düþünecek kadar sýradan bir güç merkezi olamaz. Deyim yerindeyse bu ‘deneme sürüþü’nden yeni hamleler için tecrübe devþirmiþ olmalý. Beklediklerini alýp alamadýklarýný bir kenara býrakýrsak, sadece bu nokta bile olaylarý daha soðukkanlý ve doðru anlamamýzýn önemini artýrýyor.

Ýslam coðrafyasýnýn çok geniþ bir alanda, özellikle de geçtiðimiz yüzyýl boyunca sürekli olarak birileri tarafýndan kodlanmasý, operasyonlara maruz kalmasý, þekli deðiþse bile özü itibarýyla iþbirlikçi yönetimler eliyle yoluna devam etmesi, neresinden bakarsanýz bakýn hazin bir hikaye. Üstelik bu kýskaçtan kurtulmak için atýlan adýmlarýn önemli bölümü, eninde sonunda ayný gidiþata hizmet etmek zorunda kalýyor.

Merhum Adnan Menderes ve arkadaþlarýna iktidar yolunu kendisinin açtýðýný ilan eden Milli Þef, bunu söylerken daha sonra olup biteni kendisinin de içinde yer aldýðý güç merkezinin kontrol edeceðini ilan etmiþ oluyordu. Sýradan bir güç merkezinden söz etmiyoruz. Lozan’da bu topraklarýn kodlarýyla oynayan, onlarý belli pazarlýklarla tasfiye etmenin yolunu açan, hatta modelini oluþturan ve bu konuda da belli bir mesafe alan bir güçten bahsediyoruz.

Bu gücün Menderes ve arkadaþlarýna bakýþý neyse, Merhum Turgut Özal’a ve Necmettin Erbakan’a bakýþý da oydu. Þimdi Recep Tayyip Erdoðan’ý tasfiye etmek için harekete geçen güç de bundan baþkasý deðil.

***

Bundan sonra Ýslam dünyasýnda ve uluslararasý merkezlerde ‘Ýslam ve demokrasi’ baþlýklý tartýþmalarýn eskisinden çok daha farklý yürüyeceðini söylemek için kehanete ihtiyaç yok. Demokrasi ve elbette onun olmazsa olmazý olan seçim/sandýk devam ettiði sürece Müslümanlarý tasfiye edemeyeceðini gören bir anlayýþýn, bu saatten sonra ‘Kurallara uyduklarý sürece iktidarlarý meþrudur’ diyebilmesi çok zor.

Nitekim Mýsýr’da yaþanan darbe süreci ve Batý’nýn bu konudaki iki yüzlü tavrý, bildiðimiz ve alýþageldiðimiz yaklaþýmlarý hayli aþan korkularla besleniyor. Gerçekten de Kahire’deki Müslüman Kardeþler iktidarýnýn, üstelik meþru bir seçimle gelmiþ olmasýna raðmen, kabul edilemez olduðunu anlatabilmek için yeni söylemlerin icadýna tanýk oluyoruz. Muhtemelen bunlar giderek daha açýk hale gelecek.

Burada giderek sertleþen ve ‘demokrasi eðer Müslümanlarý öne çýkaracaksa, onlarý indirmek için yapýlacak hamleler meþrudur’ noktasýna gelen söylemin ayak seslerini Türkiye’de de duymaya baþlýyoruz. Gezi operasyonunda giderek öne çýkan ve kendisini ‘beyaz’ olarak tarif eden kesimin, bu söylemin inþasýnda rolü olduðunu gözden kaçýrmamak gerekiyor.

Kabaca ‘bidon kafalýlar, göbeðini kaþýyanlar’ üzerinden baþlayan Özdil-Kýrýkkanat mahreçli, ‘Paris soslu’ yaklaþým, hýzla sýnýfsal bir söyleme dönüþüyor. Nitekim Basketbol Dünya Þampiyonasý Türkiye-ABD finalinde bu söylemin ipuçlarýný ‘Baþbakan’ý protesto edenler’ üzerinden görmüþtük. Þimdi Gezi operasyonu ile bu söylem, ete kemiðe büründürülmek isteniyor. Sokaðý kana bulamak pahasýna!

***

Geniþ kesimlerin desteðine sahip olmak, milletin önemli bir bölümünün bu operasyona itibar etmemesi elbette çok deðerli ve önemli mevziler oluþturuyor. Zaten bugün Türkiye’yi ayakta tutan da bu tavýr ve duruþ.

Ancak bu durum yakýn bir zamanda bu yeni söylemin, üstelik yeni ittifaklarla karþýmýza çýkabileceði gerçeðini deðiþtirmiyor. Þu sýralarda pek bir sinmiþ gibi görünen, Gezi operasyonu sýrasýnda ara sýra gerçek yüzlerini gösteren kesimlerin, daha güçlü bir hamlede saf deðiþtireceklerini söylersek, abartmýþ mý oluruz.

Ne yazýk ki hayýr. O nedenle geniþ kesimlerin desteðini, bu yeni söylem ve hamleye karþý dayanýklý kýlacak birtakým hazýrlýklarýn acilen yapýlmasý gerekiyor.

Çok geç olmadan.