Türkiye’nin uzun yýllardýr mücadele ettiði, çoðu zaman yanlýþ yöntemler ve yaklaþýmlar yüzünden daha da içinden çýkýlmaz hale getirdiði bir sorunla ilgili, çok azýmýzýn öngörebildiði tarihi bir dönemi yaþýyoruz.
Çok azýmýz müstesna, sorunun çözülmesi için samimi gayret sahibi olanlar dahil pek çok kiþi ya da kesim, sýkça umutsuzluða kapýldý. Türkiye’nin son on yýlda ekonomiden siyasete, demokratik haklardan özgürlüklere kadar geniþ bir alanda elde ettiði kazanýmlar bile, sorunun çözümüne dair yeterince umut vermedi geniþ kesimlere.
Oysa þimdi sorunun çözümü için atýlan riskli ve cesur adýmlara verilen destek giderek artýyor. Kimilerinin son bir çýrpýnýþla ifade etmeye çalýþtýðý gibi bu bir teslimiyet yahut boþvermiþlik hali deðil. Aksine, terör ve Kürt sorunu üzerinden baþýmýza sarýlan ve neredeyse son otuz yýldaki tüm geliþmelere bir þekilde etki eden bir beladan, kýskaçtan biraz olsun sýyrýlmanýn eþiðindeyiz.
Çok küçük birkaç istisnayý saymazsak, sürecin nasýl geliþtiðine ve nereye gittiðine dair cesur ve kapsamlý analizler henüz ortaya çýkmadý. Bunun birkaç nedeni olabilir. Öncelikle hala üretilen, özellikle de müzakere sürecini baský altýna almayý hedefleyen korkular, zihinleri de belli ölçüde sýnýrlýyor. ‘Bu süreci inþa edenler, tarihe hain olarak yazýlacaklar’ türünde yaklaþýmlar, sanýldýðýndan çok daha ürkütücü gelebiliyor kimilerine.
Ýkincisi, olup bitene zarar verme, ayrýca zarar görme endiþesiyle ortaya çýkan bazý sýnýrlamalar. Nitekim süreci destekleyen saðduyu sahibi pek çok isim, sýrf bu gerekçeyle hayli mesafeli ve soðuk bir duruþ sergiliyor. Bir baþka neden, sürecin hassasiyeti kadar karmaþýklýðý üzerinden ortaya çýkan kafa karýþýklýðý ve belirsizlikler.
***
Bunlarý daha uzun bir liste haline getirmek mümkün. Ancak bu nedenler, þu gerçeði deðiþtirmiyor. Türkiye, neredeyse tüm siyasi kurgusunu, modelini, dinamiklerini, toplumsal algýlarýný, bölgesel duruþunu etkileyecek ve dönüþtürecek bir dönemin belki de en hassas ve kýrýlgan aþamasýnda. O nedenle sürecin nereye gittiðini doðru okumak ve aktarmak, her zamankinden daha fazla önem taþýyor.
Olup bitenin seyrini, gerek sahip olduklarý tecrübe, gerekse güç üzerinden doðru okuyan, tam da bu nedenle gelecek kaygýsýna kapýlanlar, kendi bulunduklarý yerde haklý görülmeli. Mesela bu eþiði atlatan Türkiye’de sermaye yapýsý ve ekonomik model, beklediðimizden çok daha keskin biçimde deðiþecek. Baþbakan Tayyip Erdoðan, böyle bir dönemin kurgusunu, pek çok kesimin aksine doðru okuyarak ‘Numan Kurtulmuþ’ hamlesini yaptýðýnda, yeni dönemin ilk iþaretleri çoktan ortaya çýkmýþtý.
Þimdi Türkiye, sadece siyasi sýnýrlarýný deðil, çok geniþ bir coðrafyayý, en baþta Irak, Suriye ve Yunanistan’ý, daha geniþ ölçekte Balkanlarý, ayný zamanda Gürcistan, Ermenistan ve Kafkaslarý, haritanýn diðer yanýnda Kuzey Afrika hattýný kuþatan bir siyasi ve ekonomik model üretmenin arifesinde.
‘Model’den kastýmýn, bizde sýk sýk ortaya çýkan ‘Türkiye modeli’ tanýmlarýyla ilgisi yok. Birilerine model olmakla, o bölgelerde etkin bir siyasi ve ekonomik yapý oluþturmak arasýnda ciddi farklar var.
Böyle bir yapýya giderken, tüm okumalarýmýz deðiþecek, öngörülerimiz paramparça olacak. Bugün önemli saydýklarýmýzýn çoðu gelecekte olmayacak. Kerametleri kendilerinden menkul güç merkezleri tarihe yolculuk için gün sayýyor, sadece farkýnda deðiller.
En güzeli de köþesini üçe beþe bölüp bir barýþa, bir derinlere, bir ‘Kürt sorunu’na, bir ne olduðunu anlamadýðýmýz ‘Türk sorunu’na göndermeler yapan köþe yazarý böyle bir gelecekte kendisine yer bulamayacak.
Daha ne olsun.