Geleceðin Türkiye'si iktidar ve muhalefet

Önümüzdeki hafta Türkiye yeni bir döneme baþlýyor... AK Parti büyük kongresi Pazar günü Ankara'da yapýlacak ve Baþbakan Erdoðan geleceðin Türkiye'sini þekillendirecek 2023 Siyaset Vizyonu'nu ortaya koyacak... Bir gün sonra ise TBMM yoðun bir gündemle açýlacak...

Hem AK Parti siyasi tasavvurunu ve parti programýný güncelleyerek yeni bir siyasi çýkýþ yapacak; hem de TBMM, baþta yeni anayasa çalýþmalarý olmak üzere önemli meseleleri gündemine alarak siyaset kurumunu öne çýkaracak... Siyasetin aðýr bastýðý, siyaset kurumunun ülke meselelerine yoðunlaþtýðý bir haftaya baþlayacaðýz...

Siyasete þans tanýnmalý

Madem demokratik sistemlerde her türlü sorunun tartýþýlma, müzakere edilme ve çözülme yeri siyaset kurumudur. O halde içinden geçtiðimiz süreçte de iktidarýyla muhalefetiyle siyaset kurumu farklý bir sorumluluk üstlenmelidir. Cumhuriyet tarihinin en büyük demokratikleþme hamlesini baþlatan iktidar partisini hep yalnýz býrakan ve elinden gelen her türlü engellemeyi yapan muhalefet partileri yeni dönemde daha yapýcý tavýrlar sergilemeli, ülkenin kronik sorunlarýnýn çözümünde pozitif roller üstlenmeli... Özellikle anayasa, terör ve Kürt meselesinde muhalefet daha bariz þekilde sorumluluk üstlenmeli, siyasi faydaya deðil ülke menfaatlerine odaklanarak sonuç üretici davranmalý...

Nasýl AK Parti, kongre vesilesiyle siyasi programýný güncelleyerek kendisini 2023'e hazýr hale getirecekse, diðer partiler de yeni döneme dair duruþlarýný, politikalarýný, üslup ve perspektiflerini gözden geçirmeli, adeta yeni bir sayfa açmalýdýr.

BDP de yeni sayfa açmalý

Bu çerçevede BDP de kendisinden beklenen sorumlu ve yapýcý tavrý sergilemeli, 'sahici bir aktör'e dönüþmelidir. Toplumu tahrik eden söylemler yerine makul ve yatýþtýrýcý söylemlere yönelmelidir. Bitlis Kongresinde konuþan Selahattin Demirtaþ, kendi ölçeðinde bir nebze makul konuþmaya çalýþsa da birçok BDP milletvekili yangýna benzin dökmeye devam ediyor. Demirtaþ "Türk, Kürt ve diðer halklarla birlikte ayný topraklarda barýþ içinde yaþamak istiyoruz. Sýnýrlarý parçalamamýza gerek yok. Biz 'Kürdistan' dediðimizde ille de ayrýlalým demiyoruz . Bir arada yaþayacaðýz. Biz çözüm sürecine destek olmaya hazýrýz" þeklinde konuþmuþ, diyalog mesajlarý vermiþ... Diðer yanda ise tehditler savuran ve AK Partili Kürtleri 'devþirme' olarak aþaðýlayan BDP'lilerin toplumu tahrik eden ve çözüm çabalarýný zehirleyen hezeyanlarý var...

Yeni dönemin ruhunu daha çok baðýrmak, daha çok hakaret etmek, daha çok saçmalamak oluþturmamalý... Sadece kendi kitlesinin hassasiyetlerini düþünen ve kendi tabanýna popülizm yapan bir siyaset anlayýþý, marjinal, ötekileþtirici, tahrik edici olmaya devam edecektir.

Siyasi aktörler öncelikle 'yüzyüze bakabilme' özelliðini yitirmemelidir.

Kürt meselesinde de Baþbakan Erdoðan'ýn 'siyasetle müzakere' söylemi her türlü provokatif eylemin ve sabotajýn zorlaþtýrmasýna raðmen geçerlidir.

Muhalefet çözüm önerebilmeli

CHP öncelikle kendi içinde bir karara varmalý ve konuyla ilgili bir politika geliþtirebilmelidir. Muðlak, genel geçer, yüzeysel laflarý bir kenara býrakýp temel baþlýklarda somut ne önerdiðini, ne söylediðini ortaya koymalýdýr. 

BDP, Kandil'in ve PKK'nýn tasallutundan kurtularak parti olarak kendi siyasi tasavvurunu ve çözüm perspektifini ifade etmeli, baþkasýný deðil kendisini muhatap olarak konumlandýrmalýdýr. Rest çekme ve tehdit etme ile kendini acýndýrma arasýnda gidip gelen BDP, Türkiye'nin ve Meclis'in meþru siyasi partisi gibi hareket etmelidir.

Siyaset kurumunun baþarýlý olmasý, kendisini sorgulayarak deðiþtirebilmesinden geçer. Ýktidar partisi bu sorgulamayý ve deðiþimi yaparak ileriye yürürken, muhalefetin durduðu yerde debelenmesi sadece kendisine kaybettirmez, ülke için de yük olmaya baþlar...