Adil Karaismailoğlu
Adil Karaismailoğlu
adil.karaismailoglu@star.com.tr
Tüm Yazıları

Geleceğin ulaşımını yönlendiren küresel etkenler: Sürdürülebilirlik ve emisyon

Geleceğin ulaşım modelinin temelinde ülkelerin ve kentlerin karbon izini azaltma iradesi yatıyor. Bu irade, uluslararası politikadan şehir planlamasına kadar her alanda belirleyici bir güç haline gelmeye başladı.

Karbon salınımı, fosil yakıtın çevreye verdiği zarar ve tüm dünya şehirlerinde giderek artan hava kirliliği, küresel ölçekte acil bir tepkiyi mecbur kılıyor. Ulaşım sektörü, küresel karbon emisyonlarının önemli bir kaynağı olarak bu değişimin tam merkezinde yer alıyor.

Sürdürülebilir ulaşım çevreci projelerle yerini bulur. Yeni nesil ulaşım, aynı zamanda adil hareketlilik demek. Toplumun ulaşım ihtiyacı sosyal statüye göre dizayn edilemez. Yani bir kentin varlıklı semtinde yaşayanla, dar gelirli muhitinde yaşayanın eşit erişim hakkına sahip olması esastır. Bu bağlamda; ulaşımın sürdürülebilir olması, hem doğaya hem insana saygı duyan bir sistem kurgusudur.

Şehir içi raylı sistemler, elektrikli otobüsler, bisiklet, yayalaştırılmış bölgeler, mikro mobilite çözümleri ve dijital trafik yönetimi işte bu yeni sistemin dokularını oluşturuyor.

Bir şehrin gelişmişlik düzeyini belirleyen kriterlerden biri de o şehirde yaşayan zenginlerin toplu taşımayı kullanma oranıdır.

Toplu taşımacılıkta "son kilometre sorunu" dediğimiz bir kavram vardır. Bu kavram, toplu taşımanın erişemediği lokasyonları ifade eder. Şehir planlamaları araçlar için değil insanlar için yapıldığı takdirde bu sorun elektrikli scooterlar, bisikletler ve yürünebilir kent dokuları ile çözüme kavuşmakta. Daha fazla yeşil alan, bisiklet yolu ve yaya bölgesi, ulaşımı daha çevreci daha sağlıklı ve daha sosyal kılıyor.

Tokat yöresine ait bir türküde şöyle der; "Yola yolladım seni, yollar yormasın seni." Anlatmak istediğimiz de bu. Yol ne yolcuyu yoracak, ne de yolcu doğayı yoracak.

Öncelikle şunu anlamamız gerekiyor; yapay zeka destekli trafik akışı, otonom araçların yaygınlaşması, sensör tabanlı altyapı ağlarının yaygınlaştırılması, yeni nesil belediyeciliğin kayıtsız kalabileceği unsurlar değildir.

Geleceğin ulaşım sistemlerini toplumsal bilinçle ve doğru politikalarla şekillendirmek zorundayız. Nitekim Avrupa 2035 yılında içten yanmalı motorlu araç satışını yasaklamayı hedefliyor. Çin ise elektrikli araç pazarına yönelik destek ve teşviklerini her geçen gün artırıyor. Geleceğin ulaşımını yönlendiren tüm bu süreçleri yakından takip ediyor; ulaşım politikalarımızı bu doğrultuda şekillendiriyoruz.

Günün sonunda daha az kaynak tüketen, daha temiz, daha adil ve herkes için erişilebilir bir hareketlilik istiyorsak; yalnızca mühendislerin değil, şehir plancılarının, belediyelerimizin ve hatta her bir bireyin sürece dahil olması gerekiyor.

Bugün attığımız her adım, yarının hareket kabiliyetini belirliyor. Gelecek, doğru rotayı seçenlerin omzunda şekilleniyor. Sürdürülebilirlik ise bu rotanın pusulasıdır.