Reşat Nuri GüntekinTürk edebiyatının en mühim yazarlarından… Öyle ki has okurlar için kitaplarını yeniden okumak, sıtmalı bir hasretten sonra eski dosta kavuşmak gibidir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ınmuhteşem güzellikteki saptaması ile Reşat Nuri ‘‘Türkçe’nin ortasında geniş bir sevgi ve şefkat ürpermesi idi.’’
Cümlede geçen ‘Türkçe’ninifadesini, ‘Türkiye’nin olarak okuyup, gönül telimizi titreten bir başka konuya değinmek istiyorum…
Myammar’dan Bosna Herkek’e… Adriyatik’ten Çin Seddi’ne… Bir vakıf medeniyeti olan Osmanlı Cihan Devleti’nin vaktiyle ektiği merhamet duygusunun kalpleri terk etmeyişine 2017 yılındaki Saraybosna ziyaretimde bizzat şahit olmuştum. Dün okuduğum bir haberde ‘aynı duygu’yu gördüm.
Mehmetçiğin terörden arındırdığı bölgede (Rasulayn)yaşayan Georgette Nine’nin ‘Sayenizde kurtulduk’feryadını duyunca kalbe değen Bosna’daki ‘duygu’ oldu.
Gazetemizin manşetindeki habere göre, YPG/PKK belasından kendilerini kurtaran Mehmetçiğe böyle sesleniyordu Georgette nine ‘Geleceğinizi biliyordum. PKK şeytanlarına karşı size dua ediyorum.’
Aynı cümleyi 2017 yılında Saraybosnalı bir Boşnak nineden duymuştum: ‘Geleceğinizi biliyordum. Çok bekledik.’
Georgette nine
Hıristiyan, Boşnak nine Müslüman.
Peki Boşnak nine neyi beklemişti?
1990’lardaki savaşta Sırp askeri bir Boşnak kasabasını basıp Osmanlı mirası olan Arnavudiye Camisi’nintemellerini dinamitleyerek yerle bir ettiğinde Boşnaklar ne yaptı biliyor musunuz? Etrafa saçılan cami taşlarını ‘Osmanlı yadigarı’diyerek, evlerine taşıdılar... Buldukları taşları sakladılar. Aradan yıllar geçti. Türkiye Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Banja Luka’dakio camiyi yeniden inşa edeceğini duyduklarındaysa, sakladıkları o taşları geri getirdiler.
İşte o gün tören alanına gelen 70’lerindeki Boşnak nine ‘Şükür geldiniz’diyerek elleriyle yüzlerimize dokunuyordu. Dün Müslüman Boşnak nine, bugün Rasulayn’daki Asuri Hıristiyan Gerogette nine…İşte vicdanı olanı asla terk etmeyecek olan sevgi ve şefkat ürpermesi… Tarih boyunca mazlumun yanında yer alan Türkiye’nin vicdanı böyle inşa edilmiştir.
Adana’ya almadılar, Boğaziçi’nde yarıştı ama görmediler, Antalya’da zaten yoktu… Peki ama bu ‘Karınca’nereye sığacak?
Bugüne kadar pek çok televizyon filmine imza atan usta yönetmen Nazif Tunç’un ilk uzun metraj filmi‘Karınca’danbahsediyorum. Son haber, Karınca’nın Malatya Film Festivali Ön Jürisi’nden geçmesine rağmenfestival programından çıkartıldığı yönünde…
Ben Karınca’yı seyrettim. Az çok 25-30 yıldır festivalleri takip eden bir sinemasever olarak, sizi temin ederim, Karınca, özgün hikayesinden, diyaloglarına, görüntü kalitesinden sinema diline kadar kelimenin tam anlamıyla ‘iyi’bir film. Ele aldığı konu Türk sineması için bir ilktir. Malatya Film Festivali Direktörü Haydar Işık’a soruyorum: Nazif Tunç’un Karınca’sının yanında basbayağı ‘kötü’ sayılabilecek filmler yarışmada yer alırken, Karınca’yı ve Semih Kaplanoğlu’nun Oscar aday adayımız Aslıfilmini neden Malatya’ya almadınız? Derdiniz ne sizin?