Cumhurbaþkanlýðý seçimlerini geride býraktýk. Herkesin kolayca tahmin ettiði ya da edebileceði üzere siyaset dünyasýný hareketli günler bekliyor.
Tayyip Erdoðan liderliðindeki AK Parti’nin on iki yýllýk iktidar dönemi, hizmet ve icraat anlamýnda yapýlanlar kadar, ezberlerin sýkça bozulduðu bir dönem oldu. Beklenen çatýþmalar, ayrýþmalar, üstelik en kritik anlarda yaþanmadý. Partinin kurucu çekirdek kadrosundan kimi isimler ayrýldý. Bu kopuþlarýn ciddi sarsýntýlar oluþturacaðý iddia edildi. Ayný þekilde hayli popüler isimler, bulunduklarý koltuðu kaybettiklerinde bir anda hýzlý muhalif haline geldiler. Bunlarýn da siyaseten çok ciddi karþýlýðý olacaðý söylendi. Üzerine senaryolar yazýldý.
Hiçbiri gerçekleþmedi. Aksine Baþbakan Erdoðan, her defasýnda sandýktan galip çýktý. Nihayet bu baþarýlarýný halk tarafýndan cumhurbaþkaný seçilerek taçlandýrdý.
Þimdi benzer tartýþmalar, üstelik bu defa dozu daha yüksek biçimde yaþanacak gibi görünüyor. Burada ilginç bazý noktalar var ve artýk bunlarý konuþmanýn vaktidir.
***
AK Parti’nin kuruluþ felsefesini en iyi özetleyen ifade ‘yenilikçi hareket’ olsa gerek. 1990’larýn sonunda Fazilet Partisi’ne yönelik kapatma davasýnýn açýlmasý, ardýndan partinin kapatýlmasýyla baþlayan yenilikçi-gelenekçi ayrýþmasý, siyaseten AK Parti ve Saadet Partisi olarak karþýlýk buldu.
Erdoðan’ýn baþlattýðý siyasi hareketin önünde ciddi engeller bulunuyordu. Bir kere bizzat kendisinin önünde ciddi hukuki sorunlar vardý ve bunlarý aþmasý sanýldýðýndan çok daha zor oldu. Ama yolun baþýnda yýllarca beraber olduklarý bir siyasi hareketten kopmanýn getirdiði sancýlar çok daha önemliydi. Nitekim pek çok siyasetçi ya da konuyla ilgilenen isim, ‘ana damardan/akýmdan kopan siyasi hareketlerin baþarýlý olamayacaðý’ yorumunu yapýyordu. Hatýrlatmakta yarar var; bu deðerlendirme sahiplerinden birisi de Devlet Bahçeli’ydi.
Ancak beklentilerin aksine, ana akýmdan koptuðu düþünülen siyasi hareket üç dönem iktidar oldu ve siyasi tarihimize damgasýný vurdu. Burada iki önemli noktanýn altýný çizmek gerekiyor. Öncelikle Erdoðan’ýn toplumsal karþýlýðý çok geniþ ve derin olan karizmatik liderliði. Ýkincisi bu liderliðin toplumu sürekli bir gelecek tasavvuru etrafýnda birleþtirmeyi baþarmasý
***
Þimdi benzeri bir sýnav var Erdoðan’ýn önünde. Üstelik bu kez halkýn seçtiði cumhurbaþkaný sýfatýyla. Söylenenlerin tam aksine seçmen Erdoðan’ýn Çankaya’da aktif bir isim olacaðýný ve anayasal yetkilerini en geniþ biçimde kullanacaðýný gayet iyi biliyor. Tercihini de bu yönde yaptý.
Seçmen, Erdoðan’a baktýðýnda kendisini görüyor. Yeri geldiðinde hýzlý ve radikal kararlar alabilecek bir liderlik görüyor. Ama en az bunlar kadar önemlisi, onun siyasetin mimarisini ve dokusunu yenileme kabiliyetini görüyor.
Çoðumuz farkýnda bile deðiliz. Mesela Güneydoðuda aþiretler üzerine dayalý oy ve siyaset dengesini yýkýp geçti Tayyip Erdoðan. Þu kesimden, bu bilmem nereden aday olmazsa kaybederiz diyenlere aldýrýþ etmedi. Her seçimde listesini cesurca yeniledi. Þimdi siyaseten çok riskli görünen bir baþka kararýn, üç dönem kuralýnýn arkasýnda durarak siyasete nefes alacaðý yeni alanlar açýyor.
Siyaset bir yarýþ ve yeri geldiðinde çok sert bir rekabet. Belki bu yüzden kardeþlik ve benzeri söylemler yerine, kimin siyaseti yenileme ve toplumun önüne hedefler koyma kabiliyetinin olduðuna bakmak daha doðru bir yaklaþým olabilir.
Bir yanýlgý da þurada. ‘Erdoðan sonrasý’ döneme girmiyoruz. Erdoðan’ýn halkýn seçtiði cumhurbaþkaný olarak siyasetin bir nolu aktörü olduðu döneme giriyoruz. Burada isimlerden çok, gelecek kurgusuna bakmak Türkiye açýsýndan en doðrusu. Siyasi mimariyi yenileyerek gelecek kuþaklara devredecek cesaret ve vizyonla Çankaya’ya çýkýyor Erdoðan.