Bu yazýya koyduðum baþlýk geleceðe dair umutlarýmýzý yazma niyetinden kaynaklanýyor. Fakat geleceði þekillendirenin bugünkü tasavvurlarýmýz olduðunu unutmamak gerekiyor. Yüzyýlýmýzýn önemli romancýlarýndan Marcel Proust’un Geçmiþ Zaman Peþinde adlý romaný insanlarýn geçmiþteki ve mevcut durumdaki ruhsal durumlarýný kurcalayan harika bir eserdir. Biz Türkiye’nin son on yýlýna ve bugünkü yapýsýna bakarak geleceðimiz hakkýnda bir þeyler söyleyebilir miyiz acaba? Geçmiþ zamanýn deðil gelecek zamanýn peþinde olmak gibi bir sorumluluðumuz var. Geçmiþin doðrularýný ve yanlýþlarýný cesaretle ve bilimsel bir anlayýþla önümüze koyup muhasebesini yapmak birinci vazifemiz olmalý.
Bu satýrlarý yazarken biraz da kendimi gözden geçirdim. Star Ege’deki ilk yazýdan bu yana tam üç yýl geçmiþ. Bu üç yýl boyunca her Pazar çýkan yazýlarda sadece bir kere aksama olmuþ, o da benden kaynaklanmayan bir sebeple... Geçmiþ zamanýn peþine düþmek gibi bir açmaza girmeden ne yazmýþým acaba bu sütunlarda diye baktým önceki yazýlarýma. Gördüðüm þu: Nasýl olur da daha iyi bir geleceðe sahip oluruz kaygýsý her þeyden baskýn.
Geçtiðimiz hafta 14 Aðustos’ta Ak Parti’nin on üçüncü kuruluþ yýl dönümünü idrak ettik. Ne çok olay sýðdý on iki yýllýk Ak Parti dönemine... ‘Zaman ne çabuk geçti’ diyesi geliyor insanýn. Oysa hepimiz biliyoruz ki zamanýn akýþýný yavaþ ya da hýzlý diye nitelemek olacak iþ deðil. Bize bu hissi veren belirli bir dönemde cereyan eden olaylarýn azlýðý ya da çokluðu ve üzerimizde býraktýðý etkidir. Ak Parti dönemi siyasal ve toplumsal hayatýmýzda önemli deðiþim ve dönüþümlerle anýlacak. Ak Parti’nin girdiði dokuz seçimi de kazanmasý önemli bir siyasal baþarýdýr. Bu baþarýyý getiren faktörlerin baþýnda ekonomik refahýn artmasý geliyor þüphesiz.
Þimdi Ak Parti’nin yeni bir baþarýsýný konuþuyoruz. Bu kadrodan ikinci bir cumhurbaþkanýnýn çýkmasý baþlý baþýna yeni bir durumla karþý karþýya olduðumuzu gösteriyor. Cumhurbaþkanýnýn halkoyuyla ve ilk turda seçilmiþ olmasý da önemli bir yenilik. Türkiye’nin nasýl bir deðiþim ve dönüþüme uðradýðýný Ekmeleddin Ýhsanoðlu’nun aday gösterilmesinden de çýkarabiliriz. Nihayetinde CHP, temsil ettiði sosyolojik tabanla baðdaþmasý mümkün olmayan birisini aday gösterme durumuna gelmiþtir. Üstelik teklifin Ekmeleddin Bey’den önce Diyanet Ýþleri Eski Baþkaný Ali Bardakoðlu’na götürülmesi de var. Ak Parti sadece Türkiye’yi deðiþtirmiyor, CHP’yi de deðiþime zorluyor. Kýlýçdaroðlu’nun takdire layýk yönlerinden birisi de budur diyelim mi? Zira öncesinde bir de Mansur Yavaþ örneði var. Þimdi çalkalanan CHP’ye hâkim olmayý baþarýr ve parti yönetimindeki ulusalcý kanadý makul bir konuma yerleþtirebilirse Türkiye gerçeklerine uygun yeni bir muhalefet anlayýþýnýn önü açýlmýþ olabilir.
Son dönem yazýlarým daha çok Ak Parti’de güç birliðinin önemine dairdi. Þahsen Tayyip Erdoðan ile Abdullah Gül beraberliðini önemsediðim için böyle yazmýþtým. Üstelik bunu bir peþin hükme deðil istiþareler sonucunda elde edilmesi muhtemel görüþe istinat ettirmek gerekir demiþtim. Fakat olmadý. Ýstiþareler sýnýrlý kaldý. Tayyip Erdoðan, 2015 seçimleri öncesine kadar aklýndaki modeli deneyip görmek istiyor. Ali Bayramoðlu, Yeni Þafak’ta 14 Aðustos tarihli yazýsýnda “Erdoðan’ýn stratejisi” adý altýnda benzer görüþlere yer veriyor.
Bir küçük nota ihtiyaç var mý, bilmiyorum. Abdullah Gül’ü parti içi çekiþmelerin aktörü olarak görmek isteyenler onu hiç tanýyamamýþ olanlardýr. Buna kuþku yok.
Ak Parti’nin gelecek peþinde koþmasý 2023 için ortaya bir takým hedefler koymasýndan belli deðil mi? Önemli olan bu hedeflere ulaþmak için bir stratejiye sahip olmaktýr. Burada birçok defa vurguladýðýmýz gibi demokratikleþme ve hukuk alanýndaki eksiklerimizin giderilmesi, söz konusu stratejinin en önemli ayaklarýndan biri olmak zorunda. Petrol ve doðal gaz gibi bol doðal kaynaklara sahip ülkelerin demokrasi ve hukuk kaygýsý olmadan ekonomik refaha ermesi mümkün belki... Fakat bizim için öyle deðil. Cari açýðý kapatmak ve yatýrýmlarý sürekli hale getirmek, yani ekonomik büyümeyi belli bir deðerde tutmak için mecburuz buna. Yeni Türkiye ancak böyle mümkün olabilir. Jöleli boþ laflar yerine demokrasi ve hukuk reformu çaðrýlarýna kulak vermeliyiz.
Geleceðe dönük hesaplarda bölgedeki güvenlik risklerini de gözetmek gerekiyor. Suriye’den gelen çaresiz insanlarýn misafirliði ve Iraktaki karmaþa uzayacak olursa hesaplara yeniden el atmak gerekebilir.
Parlak bir gelecek mümkün, ama elbette onun da þartlarý var...