Mustafa KARAALÝOÐLU
Mustafa KARAALÝOÐLU
Tüm Yazýlarý

Gelelim, basýn özgürlüðü meselesine

Tekrarlayalým... Tekrarlayalým ki medya üzerine yazýp çizenlerin, konuþanlarýn Türkiye’de basýn özgürlüðü istatistiklerine malzeme temin ederken ýsrarla gözledikleri hakikati kayda geçirelim.

Ulusal gazete ve televizyonlarýn yüzde 75-80’lik bölümü açýk, net, tartýþmasýz bir þekilde bugünkü hükümete karþýdýrlar. Dahasý, birçoðu geleneksel olarak da muhafazakar, sað veya dindar karakterli partilere karþýtlýk üzerine kurulmuþlardýr. Bu gruptaki gazete ve televizyonlarýn aðýrlýklý bir bölümü ise muhalefet yapmaktan öte alenen hakaret ve küfür temalý yayýnlar yapmaktadýr.

Böyle bir ülkenin baþbakaný için “diktatör”, “tek adam” vs gibi sýfatlar kullanamazsýnýz. Böyle bir ülkede basýn özgürlüðü olmadýðýný söyleyemezsiniz. Dahasý... Çeþitli sebeplerden dolayý; en baþta da gazete yönetimlerinin iktidarla iyi iliþki kurmak için iþten attýðý gazetecilerin tamamýna yakýný da bugün bir baþka medyada köþe ve ekran sahibidir. Tamamý mý? Elbette deðil. Ama geçmiþle kýyaslandýðýnda kesinlikle büyük çoðunluðu bu imkana sahiptir. Türkiye’de medyanýn çok sesli karakterinin sunduðu fýrsatlar özellikle kamuoyunun tanýdýðý-bildiði isimlere bir þekilde kapýlarýn açýlmasýný saðlýyor. Gerçek anlamda vahim durumlarý, gazetecilerin tümden çaresiz kaldýðý dönemlerin olduðunu hepimiz biliyoruz. Bugün sorun yaþayan gazeteci arkadaþlarýmýz da çok iyi biliyor.

Basýn üzerinde baský, bir gazetecinin susturulmasýdýr. Bugün hiçbir gazeteci gittiði her kapýya kadar takip edilmiyor, yazacaðý, konuþacaðý köþeler, ekranlar takip edilmiyor. Elbette edilmemelidir de... Demokrasi ve basýn özgürlüðü ekseni bunu gerektirir.  Türkiye’de olup biten de budur. Bu gerçeði yok sayan ve içeride- dýþarýda aksine yapýlan propagandalar deðildir.

Böyle olduðu için de günlük gazetelerin en az 10 tanesi Baþbakan ve partisine karþý hakaret pazarýna; geri kalanlarýn 20 tanesi de aralýksýz ve sistematik muhalefet alanlarýna dönüþmüþtür. Daha açýk konuþalým... Birçok gazete ve televizyon kanalý; herhangi bir mesleki nitelikten önce sadece ve sadece Baþbakan’a ve muhafazakar-dindar çoðunluða hakaret edebilen gazetecilere istihdam saðlamaktadýr.

Medyasý susturulan Türkiye bu iþte! Ýktidarýn gazeteler üzerindeki baskýsý da bu...

Basit bir soru soralým... Böylesine zenginliðin bulunduðu, iktidara ve iktidar gibi düþünen kitlelere bu kadar aðýr hakaretlerin sektöre dönüþtüðü ikinci bir Avrupa ülkesi var mýdýr? Ben söyleyeyim, yoktur. Türkiye’de medya sadece medya olmadýðý ayný zamanda vesayet kurumlarýnýn ve geleneksel olarak CHP’nin basýn bürolarý gibi çalýþtýðý için yoktur. Bir hükümeti devirmek, bir lideri yok etmek muhalefet partilerinden çok medyanýn görevi olduðu için yoktur.

O yüzden Ergenekonun, laikçilerin, cemaatin, marjinal solun ve her türlü vesayetçilerin medyasý kadar yeni Türkiye’nin ve yüzde 50’nin de medyasý olacaktýr. Olmazsa Türkiye’nin hukuk devleti karakterinden ve dolayýsýyla demokrasiden söz edilemez.

Düþünün... Türkiye son 11 yýlda muazzam bir deðiþim yaþadý, ekonomiden siyasete, sosyal hayattan dýþ politikaya kadar her alanda eski kalýplar yýkýldý ama medyanýn yüzde 80’i hala ilk baþladýðýmýz noktada ýsrar ediyor.

Edebilir; deðiþime direnmek ve daha güçlü ülke istememek de demokrasinin sunduðu bir haktýr. Ama, hem bunu yapmak hem de baskýdan söz etmek... Ýþte bu kimsenin hakký deðildir.

Sözümüzün özü de bundan ibarettir. Medyasýnýn büyük bölümünün deðiþime, çeþitliliðe, eþit eriþime ve fraklý düþüncelerin ortaklýðýna rýza göstermediði bir ülkede elbette yüzde 50’nin de medyasý olacaktýr. Yeni Türkiye’nin medyasý da kaçýnýlmaz bir þekilde yenilenecektir. Aksi düþünülemez zira...

Daha az demokrasinin, dindarlarýn, Kürtlerin, azýnlýklarýn, yerli sermayenin, yenilikçi siyasetin reddedildiði bir Türkiye artýk düþünülemeyeceði gibi medyanýn geleneksel yapýsýnýn ebedi hakimiyeti de hayal edilemez.