"Kýlýçlar çekildi bu bir düello” marþýyla karþýlanmýþtý Kemal Kýlýçdaroðlu. Baþarýsýz bürokratik geçmiþine raðmen siyasette yýldýzý parlatýlmýþtý. Týpký 17-25 Aralýk’tan sonra Paralel Yapý’nýn CHP’ye servis ettiði sahte belge ve tapeler gibi, O’na da bugün HDP’de siyaset yapan Dengir Mir Mehmet Fýrat’la ilgili belgeler servis edilmiþti. Koltuðunun altýndaki dosyalarla “benim adým Kemal” demeye baþlamýþtý Kýlýçdaroðlu.
Karizmasý yoktu. Ufukta “Atatürk’ün partisi CHP”yi taþýyacak bir vizyon görünmüyordu. Ama zaten CHP’nin iktidar olmak gibi bir ufku da yoktu. Ýktidar ufku olmayana vizyon ne gerekti!
Bu yüzden Baykal’dan rahatsýz olanlar Kýlýçdaroðlu’nu “Gandi Kemal” diye baðýrlarýna bastýlar. Mustafa Kemal’in adaþý olmasý ve soyadýndaki ‘Kýlýç’tan mülhem abartýlý yakýþtýrmalar yaptýlar.
Baykal’dan o kadar çok býkmýþlardý ki!
Türkiye solcularýnýn en azýndan bir kýsmýný, MHP ve AK Parti’ye giden Alevileri CHP’de toplarýz ümidi de bir analize dönüþtü. Bu iyimserlikten uyanmak için Kýlýçdaroðlu’nun eþi Selvi Haným’ýn “Türkiye’de sol, taþ çatlasa yüzde 35 oy alýr” sözü yeterli gelmedi. Söz konusu yüzde 35’in içinde MLKP-DHKPC-PKK konsorsiyumunun da olduðunu basit bir dört iþlemle fark etmek mümkün.
Hal böyle iken CHP’nin baþarýsýzlýðý yine de Baykal’a mal edildi ve Baykal’ýn gerçekten alçakça bir tezgahla koltuðundan edilmesinden sonra Kýlýçdaroðlu, CHP genel baþkaný yapýldý. O koltuða bir baþkasý da oturtulabilirdi ama o uygun bulundu.
Yöntem tanýdýktý, MHP’li yöneticiler de ayný yöntemle siyaseten indirilmiþti. Baykal da bir kaset darbesiyle indirildi. Paralel Yapý’nýn þantaj-montaj ve kaset iþlerine girdiði ta o zamanlar konuþuluyordu ama gözü yaþlý bir “hoca efendi”den “alüftelerle” siyasetçileri aðýna düþüren birinin çýkabileceði hayal gücü sýnýrlarýný bile zorluyordu. Yok caným daha neler, diyorduk.
***
CHP bir darbeyle el deðiþtirdi. 17-25 Aralýk’tan sonra CHP’nin istikameti baþörtülüleri rejime tehdit gören “geleneksel laikçilikten” saptý ve CHP “altý ibadetle, ortasý ticaretle, üstü ihanetle meþgul” Paralel Devlet Yapýlanmasý’nýn güdümüne girdi.
CHP’de ilk isyanlar geleneksel laikçilerden geldi. Ayrýlanlar oldu, kalýp her fýrsatta huzursuzluðunu dile getirenler de.
Kürt sorununa reçete olarak asimilasyonu gören Gülencilerden “Ýslamcýlar Kürt sorunundan sarfý nazar etti” gibi laflar duymaya baþlamýþtýk. Kendileri adýna konuþmalarý gerekirken Ýslamcýlarý aðza veriyor ve bir taþla iki kuþ vuruyorlardý.
Arkasýndan yeni ittifaklar kuruldu. FETÖ-PKK kardeþliði, her iki yapýnýn sivil aktörlerinin saðda solda, Diyarbakýr Belediye Baþkanlýðý’nda falan bir araya gelmesiyle iyice gün yüzüne çýktý.
Geleneksel CHP’liler FETÖ’yü hazmedememiþken üstüne bir de PKK’ya ses çýkarmayan, HDP-CHP ittifaký için göbeðini çatlatan bir genel baþkanlýk iradesi görünce büsbütün rahatsýz oldu.
“Laiklik elden gidiyor” korkusuyla yaþayan CHP gitmiþ fakat yerine KCK ve FETÖ’nün çýkar ve menfaatleri için çalýþan yeni bir CHP gelmiþti.
Bu sadece partililerin kendi aralarýnda konuþtuklarý bir konu deðildi üstelik. AK Parti ve Erdoðan amansýz saldýrýlara raðmen oylarýný yükseltirken CHP’nin yüzde 25’e demir atmýþ olmasý, olan bitenin en net açýklamasý.
Geleneksel CHP’liler Kýlýçdaroðlu’ndan rahatsýzlýklarýný, “CHP’yi Alevi partisi yaptý, Türkiye’nin menfaatlerine aykýrý hareket ediyor” gibi serzeniþlerle ifade ediyor. Bu rahatsýzlýk son seçimde CHP’den AK Parti’ye kaymayý bile mümkün kýldý.
Vaziyet böyle iken Deniz Baykal’ýn sözlerini “Kýlýçdaroðlu’nun koltuðunda gözü var” þeklinde deðersizleþtirmek, CHP’deki iktidar vizyonunun genel baþkanlýk koltuðu ile sýnýrlý olduðu eleþtirisini haklý çýkarmaktýr.