Gelir vergisi kanun taslaðý ve anadilde eðitim

Bu iki konunun birbirleriyle ne iliþkisi var diyebilirsiniz, haksýz da sayýlmazsýnýz, ben de kafamda nasýl bir bað kuruyorum açýklamaya çalýþayým.

Sizce hangisi siyaseten TBMM’den geçirilmesi daha zor bir kanun?

Bu iki konu da bugün siyasetin gündeminde.

Gelir vergisi kanunu hükümetin, anadilde eðitim de yani mesela Anayasanýn 42. Maddesinde deðiþiklik yapmak da daha genel olarak siyasetin gündeminde.

Sizce, bu iki konudan hangisi TBMM gündemine daha çabuk gelir, mesele daha çabuk çözülür?

Gelir vergisi meselesi bugün kanun taslaðý halinde, Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantýsýna sunulalý epey oldu, yakýnda Bakanlar Kurulu’nun gündemine gelmesi bekleniyor.

Oysa, anadilde eðitim meselesi þimdilik hükümetin gündeminde bile deðil, hatta Baþbakan Sayýn Erdoðan bu konuya karþý olduðunu bile açýkladý.

Ancak, ben eminim, gün gelir, anadilde eðitim meselesi TBMM’den geçer, sadece kürt çocuklarý deðil, baþka yurttaþlarýmýz da anadillerinde eðitim almaya baþlarlar ama gelir vergisi kanunu olmasý gerektiði gibi yasalaþmaz, ancak küçük rötuþlarla yetinilir.

Maliye Bakanýmýz Sayýn Mehmet Þimþek olmasý gerekeni yarým aðýzla ifade ediyor ve þöyle diyor: “Genel çerçeve þu, vergi tabanýný geniþleteceðiz, beyanname veren mükellef sayýsýný artýracaðýz. Muafiyet ve istisnalara iliþkin çok ciddi bir çalýþmamýz söz konusu”.

Maliye Bakaný Sayýn Þimþek’in hedefi, bu konuda çok iddialýyým, anadilde eðitim konusuna oranla siyaseten çok daha zor bir konu.

Sayýn Þimþek’in ifadeleri aslýnda ilk bakýþta çok sýradan gibi duruyor ama Türkiye’nin en ciddi, en zor konusu.

Bu konunun dört baþý mamur bir biçimde çözüme kavuþmasý sivil-asker iliþkilerinin çaðdaþlaþmasýndan da, din-devlet iliþkilerinin normalleþmesinden de, kürt meselesinin çözüme kavuþmasýndan da çok daha zor.

Yukarýda Sayýn Mehmet Þimþek’in olmasý gerekeni yarým aðýzla ifade edebildiðini yazdým; bu düþüncemin nedeni çok basit zira Sayýn Bakan ancak beyanname veren mükellef sayýsýný arttýracaðýz demekle yetiniyor, oysa olmasý gereken tüm aktif nüfusun, eksiksiz, beyanname vermeye zorunlu kýlýnmasý.

Beyanname vermek demek vergi vermek demek deðil.

Beyanname veren mükellefler ilgili senede gelir vergisine tabi bir gelir elde edememiþ olabilirler, bu tür mükellef sayýsý küçük üreticiliðin ve tarýmsal üretimin hala yaygýn olabildiði ülkemizde büyük sayýlara, ciddi oranlara ulaþabilir, buna bir itirazým olamaz, ama vergiye tabi gelir sahibi olamayan yurttaþlarýn TÜMÜNÜN beyanname vermelerini mutlaka zorunlu kýlmak zorundayýz.

Gelir düzeyleri verdikleri beyannamede belirli ve kabul edilebilir bir düzeyin altýnda kalan mükelleflere mali sistem negatif gelir vergisi dahi uygulayabilir yani kaynak transfer eder ama bu kaynak transferinin adý bile gelir vergisi (negatif) olmak zorundadýr.

Türkiye tüm aktif nüfusunu gelir vergisi beyannamesi vermeye zorunlu kýlmadan ne kalýcý olarak mali dengelerini yerleþtirebilir ne de, daha önemlisi, gerçek bir demokrasiye ulaþabilir.

Sayýn Bakan ifadesinde vergi tabanýnýn geniþletileceðini, beyanname veren mükellef sayýsýný artýracaklarýný belirtiyor.

Bizim de nihai temennimiz bu ama bu iþin TBMM’den, MHP’nin desteðiyle anadilde eðitimi/öðretimi geçirmekten çok daha zor olduðunu önümüzdeki dönemde göreceðiz.

Tüm aktif nüfusu beyanname vermeye mecbur tutmak, belirli bir gelir düzeyinin altýnda kalanlara da negatif gelir vergisi uygulamak yani kaynak aktarmak artýk, 2013 senesinde zor deðil, sosyolojik engeller artýk eskisi kadar belirgin deðil ama bu çok zor iþi hayata, sisteme geçirmek Atatürk’ün bile zamanýnda cesaret edemediði bir siyasal irade gerektiriyor.

Tüm aktif nüfusu beyanname vermeye, sosyal güvenlik numarasý almak gibi, mecbur tutmak Türkiye’nin en zor ama en öncelikli iþidir.

Bu iþi yapacak olan Baþbakan, Maliye Bakaný Türkiye tarihine altýn harflerle yazýlacaktýr.