Genç Osman’dan Abdülaziz’e, O’ndan Menderes’e

Yeniçeri ağalarını askerin gözü önünde fırçalayan bir padişah Genç Osman. Onun döneminde Kızlarağası Süleyman Efendi ile Hocası Ömer Efendi, Anadolu’ya geçerek ordu kurulmasından yana görüş bildirirler. Amaç Yeniçerilere karşı alternatif bir ordu oluşturmak ve zamanla bu ocağı ortadan kaldırmak. Bunun adımı Hicaz ziyareti ile gerçekleştirilmeye çalışılsa da bu durumu haber alacak olan Yeniçeriler ‘Payitahtı bırakıp gitmek hatadır, bu işten vazgeçilmelidir’ diyerek isyanı başlatırlar. Sonrasında Osmanlı’da ve Türkiye Cumhuriyeti’nde görüleceği gibi ulema ve öğrencilerde işin içindedir. 

Genç Osman, isyanın büyümesine karşın Hacca gitmekten vazgeçtiğini ifade edip sonrasında Süleyman Efendi ve Hocası Ömer Efendiyi isyancılara teslim etse de ayaklanmanın önünü alamaz. Genç Osman’ın akıl hastası olduğu bilinen kardeşi Mustafa artık isyancıların tahta geçirmek istediği isimdir. Bu durum aslında taviz tavizi doğurur sözünü doğrulayacak niteliktedir.

Yeniçerilerde Ağa kapısı olarak bilinen yere sığınan Sultan, isyancılara teslim olmuştur. Devrik padişahın sırtında artık eski bir beyaz elbise, başında bir sipahinin verdiği kirli bir sarık ve karşısında su istediğinde ona uzatırken testiyi geri çekip kıran isyancılar vardır. ‘Be hey edepsiz, Ben padişah değil miyim, nedir bu ettiğiniz cefa? Dünya size dahi kalmaz, hangi padişahın kulları padişahlarına bu ihaneti ettiler’ cümlelerini ağlayarak ifade eden bir sultanın sözleri bile, Altıncıoğlu adındaki bir isyancının onu atından indirip hakaret ederek dövmesini engelleyemez. 

Yedikule zindanlarında, kendisi hükümdarken iki defa affettiği Davut Paşa ve iki yardımcısının balta ile omzuna vurduktan sonra boğularak öldürülen bir padişah Genç Osman. Tarihe ilk ‘padişah katli’ diye geçen bir sultan.

Kendisinden önceki döneme göre ordu ve donanmayı birkaç kat daha iyi ve teçhizatlı hale getirmiş bir padişah Sultan Abdülaziz. Öyle ki İngiltere ve Rusya’dan sonra en büyük donanmaya sahip devlet Osmanlı Devleti. Abdülaziz dönemini‘Tanzimat’ı tatbik etmiyor’ diye efendilerini yabancı devletlere şikâyet etmeye kalkan sadrazamlar görülmüştür bu dönemde diye anlatıyor Ahmet Cevdet Paşa.

İngiltere Büyükelçisinin ‘Bu kadar büyük bir donanmayı ne yapacaksınız? Rus donanmasını geçtiniz, amaç bizim donanmamızı geçmek ise bu imkân dâhilinde değildir’ sözüne karşılık ‘Zat-ı Şahane’nin arzuları bu istikamettedir’ diye adeta padişahını hedef gösteren Mahmut Nedim Paşa gibi devlet adamlarının varlığı, kendi yöneticilerini dışarıya ifşa edenlerin her dönem olduğunu kanıtlar nitelikte sanki.

Ve yine ulema sınıfı ile beraber bu dönemde derslere devam edilemez diye silahlanan Süleymaniye ve Beyazıt talebelerinin ayaklanması ile başlayan bir isyan. Sarayburnu’na yağan yağmurun altında kalıp sırılsıklam olarak nakli gerçekleştirilen bir sultan yine ölüme götürülür. Giymek istediği entariye ‘Padişahın iradesi yok’ cevabı ile içmek istediği bir kâse çorbayı kırık kaşık ile yemeye mahkûm edilen bir Osmanoğlu Sultan Abdülaziz.

Hala intihar olduğu iddia edilip iki bileği kesilerek hayata veda ettirilmiş. Ölmeden önce başucunda lakayt davranışlar sergilenmiş.

Geçmişe dönüp bakıldığında, Yedikule’de kanlı kuyunun bulunduğu yerde Genç Osman’a yapılanlarla, Feriye Sarayı’nda Sultan Abdülaziz’e ve Yassıada’da Adnan Menderes’e yapılan zalimliğin benzer olduğunu hala idrak edemeyenlerin olduğu bir tarihe sahip bu ülke.

Ülkesini dışarıya satanların, yöneticilerine her türlü zalimliği yapanların ve kendisinin önünü açan liderleri arkadan bıçaklayan hainlerin fazlasıyla bulunduğu bu ülke. Genç Osman’dan Abdülaziz’e, O’ndan da Menderes’e giden dramların bu dönemde hatırlanması için yazıldı bu yazı işte.