AK Parti’li ilk yýllar…
“Allah’tan asker var” diye yazýlarýn yazýldýðý, Milli Güvenlik Kurulu’nun toplanmasýna 15 gün kala darbe bahislerinin açýldýðý, toplantý günü son dakikalarýn üst üste ajanslara düþtüðü, her gece Genelkurmay’ýn ýþýklarýnýn yanýp yanmadýðýnýn kontrol edildiði günler…
Emin Çölaþan’ýn ‘Minik Kuþu’nun gürül gürül öttüðü, Yavuz Donat’ýn henüz ‘hidayete’ ermediði o günlerde Çölaþan-Donat her hafta Salý akþamý NTV’de AK Parti’yi ve partiye oy verenleri yerden yere vururlardý. Bu ‘usta’ iki gazetecinin yanýnda, kelime oyunlarýyla bizlerle dalga geçtiðini sanan ama beceremeyen Mustafa Balbay adlý gazeteci de yer alýrdý. 28 Þubat alýþkanlýklarýnýn devam ettiði o dönemde mezkûr üçlü her programda asker sopasýný zevkle Müslüman Anadolu halkýna gösterirlerdi.
Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara Temsilciliði’ni de yapan Mustafa Balbay, evet espri yapmasýný beceremezdi ama Genelkurmay’ýn sesi olma görevini baþarýyla icra ederdi. Darbeci gazeteciliðin nasýl yapýlacaðýný Balbay’dan öðrenebilirsiniz. O bu mevzuda bir ‘Üstad’; “Yiðidi öldür ama hakkýný yeme” demiþ atalarýmýz, Balbay’ýn hakkýný teslim etmek bir ‘yurttaþlýk’ görevi.
Mustafa Balbay’ýn darbeci gazeteciliði zirveye taþýdýðý haber, 2003 yýlýnda Cumhuriyet Gazetesi’nin manþetini süsleyen “Genç Subaylar Tedirgin” baþlýðýný taþýyordu. Henüz iktidara gelmesinin üzerinden 6 ay geçmiþti ki genç subaylar Ak Parti’den rahatsýz olmuþlardý! Balbay üzerinden de bu rahatsýzlýk manþete taþýndý. Ýktidara yeni gelmiþ AK Parti’yi, “Hayýrlý olsun” ziyaretleri bitmeden indirme derdindeydi 28 Þubat artýklarý.
AK Parti ilk seçimini kazandýðýnda “Allah’tan asker var” diye yazan dönemin Hürriyet Gazetesi Genel Yayýn Yönetmeni Ertuðrul Özkök, “Hayat tarzýma müdahale olursa alýr silahýmý daða çýkarým” diye Balbay’ýn rahatsýz genç subaylarýna selâm çakýyordu. Özkök gibiler her zaman olduðu gibi askeri yönlendirme, kendi keyifleri için kullanma derdindeydiler. Yoksa ellerine silah alýp da daða çýkmak onlarýn harcý mý, nerede o yürek!
28 Þubat’ta olduðu gibi darbe ortamý hazýrlanýyordu. Sokaklar “Cumhuriyet Mitingleri” adýyla hareketlendirilmiþ, medya eliyle de “Tehlikenin Farkýnda mýsýnýz” korkusu halka pompalanýyordu. Tam bu sýrada, Türkiye’de gelen dalganýn önünü kesmek için sahtesini (FETÖ’yü) örgütleyen ABD, kamuoyunda Ergenekon olarak bilinen darbeci yapýyý Fethullahçý Terör Örgütü’yle durdu. ABD bu sefer ‘kýrmýzý’yý deðil ‘yeþil’i seçmiþti!
Paþalar, gazeteciler, iþadamlarý, profesörlerle birlikte Mustafa Balbay da yargýlandý. Yazýp çizdikleri, yapýp ettikleriyle darbecilikten hüküm giymesi gerekenler, FETÖ’nün dosyalara sahte deliller koymasýyla bir an da maðdur oldular!
Sadece maðdur olsalar iyi, bizimkiler bunlarý bir de ‘kahraman’ ilan etmesinler mi… Halkýn canýyla kanýyla destan yazdýðý 15 Temmuz’u bile sahiplenmeye kalktýlar. Bitmedi, 2 hafta önce bunlardan bir tanesi “Savcýlar bize, hükümeti indirin biz gereðini yaparýz diyorlar” diyerek aba altýndan sopa gösterdi. Sahi, Dursun Çiçek’in bahsettiði savcýlar neler planlýyor diye Adalet Bakanlýðý yetkilileri araþtýrma yapýyor mu? Benim kulaðýma gelen, hükümetin FETÖ’ye mensubiyet ve iltisak baþlangýç tarihi olarak belirlediði 17-25 Aralýk 2013 tarihini geri çekme planlarý yapýlýyormuþ…
Bana ayrýlan yerin sonuna geldim. “Niye bunlarý yazdýn” diye soracak olursanýz, Mustafa Balbay 3 yýl aradan sonra tekrar Cumhuriyet’te yazmaya baþladýðýný öðrenince genç bir gazeteci olarak ‘tedirginliðimi’ sizlerle paylaþmak istedim!