Büyürken okuduðum ve sevdiðim bir þiiri var Yevtuþenko’nun: “Gençlere yalan söylemek yanlýþtýr”.
Gençlere yalan söylemek yanlýþtýr.
Yalanlarýn doðru olduðunu göstermek yanlýþtýr.
Tanrý’nýn gökyüzünde oturduðunu, ve yeryüzünde
iþlerin yolunda gittiðini söylemek yanlýþtýr.
Gençler anlar ne demek istediðinizi. Gençler halktýr.
Güçlüklerin sayýsýz olduðunu söyleyin onlara,
yalnýz gelecek günleri deðil, býrakýn da
yaþadýklarý günleri de açýkça görsünler.
Engeller vardýr deyin, kötülükler vardýr.
Varsa var, ne yapalým. Mutlu olamazlar ki
deðerini bilmeyenler mutluluðun.
Rastladýðýnýz kusurlarý baðýþlamayýn,
tekrarlanýrlar sonra, çoðalýrlar,
ve ilerde çocuklarýmýz, öðrencilerimiz
baðýþladýk diye o kusurlarý, bizi baðýþlamazlar.
***
Ebeveynler, sýk sýk gençleri ve çocuklarý koruma uðruna büyük hatalar yapar. Kendi doðrularýný standart olarak görür ve evrensel deðerlerin üstüne çýkma kibrine kapýlýrlar. Çocuklara ve gençlere olabildiðince çok þeyi yasaklayarak, onlardan gerçekleri saklayarak, onlarý depolitize ederek “koruduklarýný” sanýrlar. Onlarý bir fanusun içinde yaþatmaya çalýþýrlar. Sanki hayatý sterilize edebilirlermiþ gibi!
Eðitimciler de disiplin verme uðruna öðrencilerin iradelerini baskýlayarak, onlarý itaatkar olmaya zorlayarak, kendilerine öðretilenin ötesini sorgulamayan ve kendi doðrularýný bulmaya çalýþmayan dolayýsýyla saðlam kiþilik geliþtiremeyen bireyler olarak kalmalarýna neden olurlar. Çocuklarýmýzý el birliðiyle ergenliðe hapsederiz!
Çalýþkan öðrenci ve hayýrlý evlat kalýplarýna dökülürlerse içimiz rahatlar, bu sayede mutlu ve güvende olacaklarýný sanýrýz. Kalabalýðýn içinde fark edilmeyen, dünyanýn en bilgili, en deneyimli, en güvenilir kiþileri bizlermiþiz de onlar ancak sözümüzden dýþarý çýkmazsa, bizim içinde büyüdüðümüz toplum yeryüzündeki en iyi örnekmiþ de onun normlarýna harfiyen uymazsa felaket olacakmýþ gibi kibirli davranýrýz. Gençlere tahakküm etmek onlarý hayata hazýrlamak deðildir.
Son günlerde Türkiye’de yine ýsý Fahrenheit 451’e yükseltilmeye çalýþýlýyor. Ama bu kez karþýmýza çýkan kitap düþmanlýðý devlet eliyle üretilen sansürden çok daha vahim. Bir Yunus Emre þiirini “kýsaltan” bir okul kitabý yazarý var karþýmýzda! Kötü niyet aramayalým diyeceðim ama roman deðil ki yer darlýðýndan belirli bir kýsmý alýntýlansýn! Ayrýca alýntý dediðiniz iki kýta olur... Sekiz kýtadan yedisini alýp birini dýþarýda býrakmanýn gerekçesi olabilir mi?
Çocuðuna ödev olarak verilen Vasconcelos’un “Þeker Portakal”ýný þikayet eden bir veli çýktý... Böylesine ünlü ve önemli bir kitapla ilk kez karþýlaþacak kadar azmýþ edebiyat bilgisi, olabilir. Belki dünya görüþü de dar, bu da anlaþýlýr... Ama bu þikayeti ciddiye alýp öðretmene soruþturma açan yetkililere ne demeli? Þikayetçi veliye “Þeker Portakalý”nýn çocuk edebiyatýnýn temel eserlerinden biri olduðunu, Vasconcelos’un yazar olarak niteliðini anlatýp “Güneþi Uyandýralým”ý, “Kayýðým Rosinha”yý okumasýný tavsiye edecek yerde!
Steinbeck’in “Fareler ve Ýnsanlar”ýný sakýncalý bulan Ýzmir Milli Eðitim Müdürlüðü Ýnceleme ve Deðerlendirme Komisyonu’na ise söyleyecek söz bulamýyorum? Gençleri Steinbeck’ten koruyacaklar öyle mi? “Gazap Üzümleri”nin, “Tatlý Perþembe”nin, “Sardalye Sokaðý”nýn, “Yukarý Mahalle”nin, “Cennetin Doðusu”nun, “Ýnci”nin yazarýndan? Okusunlar diye ýsrar edilmesi gereken bir kitaptýr “Fareler ve Ýnsanlar”!
Yasaklarla, yalanlarla, kýsýtlamalarla bir yere varamayýz. Her kuþak kendinden öncekini aþmalýdýr. Aþýrý korumacýlýkla, tutuculukla ancak yerimizde sayarýz.