Yaþamýn akýþý, beklenmedik olaylarla karþýlaþmaya neden oluyor. Gençler için bu beklenmedik olaylar, yaþamlarýnýn tüm gidiþatýný etkileyecek sonuçlar yaratabiliyor ve bu bazen olumlu, bazen olumsuz oluyor.
Suriye’de olup biteni bizlere aktarmak için ailelerinin endiþeli bakýþlarýný geride býrakarak savaþ ortamýna giden iki gazeteci, bilindiði gibi kaçýrýlmýþlardý. Meslekleri boyunca maruz kalabilecekleri muhtemelen en beter durumla karþý karþýya kalan bu iki genç, araya giren bir dizi oyuncu sayesinde ülkeye geri dönebildiler.
Araya giren oyuncular ve bu oyuncularýn kimlikleri, kaçýrýlma olayý kadar kurtarýlma olayýný da son derece uluslararasý bir sorun haline getirdi; diðer bir ifadeyle iki genç, uluslararasý bir sorunun tam da ortasýna düþmüþ oldu. Gazeteci kaçýranlarýn Esad yanlýlarý olduðu duyurulduðunda, yönetimin Türkiye’den gelen ve olup biteni kaydeden kiþileri caydýrma amacý taþýdýklarý yolunda bir yorum yapýlmasý mümkündü. Ancak bu kadar uzun zaman tutuklu bulunmalarý, onlarýn yönetim tarafýndan rehin alýndýðýný düþündürdü.
Gazeteci gençler
Suriye yönetiminin rehin aldýðý gazeteciler üzerinden Türkiye ile pazarlýk yapmaya giriþtiði söylenebilir. Bu pazarlýk, kendi ‘aranan adamlarý’nýn iadesi yolunda olabileceði gibi Türkiye’nin muhalefeti destekleme dozunu azaltmasý yönünde de bir baský oluþturma amacý da taþýmýþ denebilir. Ayrýca, Suriye’ye insancýl müdahale yapýlmasý gereðine dikkat çeken Türkiye için, kaçýrma olayýnýn bir tür davetiye niteliði taþýmasý da umulmuþ olabilir.
Suriye yönetiminin Türkiye ile iliþkisini iki gence baðlamýþ olmasý üzüntü verici ve Türkiye’yi de fazla tanýmadýðýnýn göstergesi. Zira, gazetecileri kurtarmanýn tek yöntemi, sýnýrdan askerleri sokmak deðildi; Türkiye’yi askeri olarak Suriye’ye sokmak için yeterli bir neden de deðildi. Bu sadece bir uyarý olabilirdi, Türkiye bu uyarýyý da dikkate almadýðýný ima etti.
Ancak konu daha karmaþýk bir hale geldi, Türkiye hem resmi makamlar hem de STK’lar yoluyla siyasal bir basýnç baþlattý. Bu arada devreye Ýran girdi ve kurtuluþ sürecinde de muhatap Ýran oldu. Dolayýsýyla iki genç, esas olarak Ýran ile Türkiye’nin pazarlýk konusuna dönüþtü ve anlaþýldýðý kadarýyla Ýran ile Türkiye tüm karþý karþýya gelme baskýsýna raðmen bu tuzaða düþmemeye çalýþtýklarýný ifade etme imkaný buldular.
Öðrenci gençler
Öte yandan bir baþka gencin de yaþamýnda beklenmedik bir durum oldu, ama o gazeteciler kadar þanslý deðildi. Kamuoyunda ‘poþu davasý’ olarak bilinen davada yargý karar verdi ve üniversite öðrencisi bu gencin 11 yýl hapiste kalmasýna karar verdi. Üst mahkeme de bu 11 yýlý uygun görürse, muhtemelen hapisten çýktýðýnda öðrenciliðe geri dönmek yerine daða çýkmayý tercih eder hale gelecek.
En az bu konu kadar önemli bir diðer konu da, iþlediði iddia edilen suçla ne ölçüde orantýlý bir ceza aldýðý meselesinin muhtemelen bir baþka uluslararasý konuya iþaret edecek olmasý. Dava, AÝHM’e gittiðinde Terörle Mücadele Yasasý’nýn deðiþmesini gerektirecek karar çýkabilir ve üstelik de bu yasanýn uygulanmasýnda bile ayrýmcýlýk yapýldýðý iddia edilebilir.
Ne yazýk ki bu iki örnek, bir yandan Türkiye’deki hukuk sisteminin ve adli uygulamalarýn vicdan ile zihniyet arasýna nasýl sýkýþýp kaldýðýný; ancak öte yandan siyasetin bu sýkýþmadan kendisini nasýl kurtardýðýný göstermeye yetiyor. Siyasi iradenin alanýna giren konularda çözüm odaklý faaliyetler sürerken, yargýnýn alanýnda sorunlar öne çýkýyor. Ayrýca, ne yazýk ki toplumsal ve siyasi duyarlýlýklar da gençlerin kimliklerine göre þekilleniyor. Hepsi bizim çocuklarýmýz olan bu gençler için, en azýndan akþam yemeklerini aileleriyle yemelerini dilemek, onlarý kazanmaya verilen deðeri gösterebilir.