Gençlik demek istemedim. Gençler demek istiyorum. Çünkü her biri öylesine biricik, öylesine diðerinden ayrý, öylesine birer alem ki, içlerinden ýrmaklar, denizler geçiyor, yüreklerindeki yalçýn daðlardan hiç tükenmez rüzgarlar esiyor. Onlarýn dost seslere ihtiyaçlarý var.
‘Abi, Abla’ kavramlarýnýn FETÖ terör örgütünce nasýl gasbedilip sömürüldüðünü hep birlikte gördük. Ama bu kavramlar, hain FETÖ'ye ait deðildir. Bizim toplumsal yapýmýzý ilmek ilmek ören, himaye geleneðimizdeki çok deðerli kavramlardýr. FETÖ'ye terkedilecek mevzular deðildir.
Gençlik demek istemedim. Gençler demek istiyorum. Çünkü karþýmýzda yekpare bir kütle yok. Gruplardan bahseden istatistik ilminin iþleri kolaylaþtýrmak adýna böyle davrandýðýný, bizlere bilgiler sunmak adýna yürüdüðünü elbette biliyorum... Ama her istatistikte araþtýrma konusu olan gençlerin, sayýlara, rakamlara, nesnelere dönüþtüðünü görmek beni ziyadesiyle üzüyor, hatta isyana sürüklüyor.
Prof. Kudret Bülbül; ''gençlik deyince, büyük rakamlardan ibaret olmayan çok ciddi bir mevzudan bahsettiðimizi unutmayalým'' demiþti... ''Büyük sözler ve büyük rakamlar yerine, küçük ama hakik dokunuþlar...'' diye eklemiþti.
Bizim gençliðimizdeki gibi ideolojik genellemeler üzerinde de tanýmlamanýn imkaný da yok þimdiki gruplarý. Saðcýlar/Solcular þeklindeki bir ayýrým, ''muhafazakarlar/liberaller'' þeklindeki ayrýmdan daha kolaydý... Þimdilerdeyse neredeyse herkes ''tek''... Geçtiðimiz 5 yýlda, bu ikili ayýrýmlar kalmadý pek, ''o musun yoksa bu musun, onlardan mýsýn yoksa bunlardan mýsýn'' þeklindeki kolaycýlýklar, geçiþtirmeler, artýk çok kaba ve yanýltýcý. Çok daha fazla seçenek var þimdiki gençlerin yaþamýnda ve seçili kalýplarý kolayca kabul etmeyen bir bünyesi var gençlerin... Seçili kalýplarý kabul etmiyorlar derken, bu durumu yüksek sesli bir itiraz olarak da yapmýyorlar. Edilgenlik veya pasiflik gibi gözüken bir baþka muhalefetleri var. Aniden çekip gidiyorlar. Baðýra çaðýra deðil, orayý býrakarak, orayý terk ederek gidiyorlar ve bu bizim zamanýmýzdaki kavgalý gürültülü itirazlarýmýza göre çok daha radikal... Dayatmalarý veya hoþlarýna gitmeyen durumlarý, duymamazlýktan geliyorlar, sýrtlarýný çevirip kendi yollarýna giderken buluyorsunuz onlarý...
Gençlik demiyorum ama gençler, hakiki ve emek verilmesi gereken bir iliþki süreci istiyorlar. Tek tek, emek verilerek sabýrla oluþturulmuþ alakayý çok önemsiyorlar. Ama bunun da sýkýcý ve baskýcý olmadan dostlukla sürdüðü bir iliþkiden yanalar...
Küreselleþmenin yol açtýðý iletiþim devrimi evet hepimizi birbirimize tarihte hiç olmadýðýmýz kadar benzeþtirdi. Ama bunun yanýnda, bireysellik, kendine dönük oluþ, kendini dinleyiþ, kendini önemseyiþ, korkular ve özgüven gibi durduðu halde büyük tedirginlikler de bizimle büyüdü. Belki eskiye oranla daha az konuþuyoruz, ama geçmiþe oranla daha çok yazýyoruz. Karþýmýzda ''yazan'' bir genç nesil var. Telefon mesajlarý, internet ve e-mail kullanýmý, sosyal medya ile iletiþim çok yüksek... Ama yalnýzlýk, ''tekilleþme'' þeklinde çýðýr atlamýþ þekliyle, adeta çelikleþmiþ biçimde.
Bunu gençlerin toplu halde yaþadýklarý yurtlarda da gözlemliyoruz ki, “kalabalýklar içinde yalnýzlýklar” dönemindeyiz. Müdürlerimizin ve belletmenlerimizin hem fedakarca hem de günü yakalayabilen yaklaþýmlar içinde olmalarý gerekiyor. Öðrencilerimizle ayný hassasiyetleri paylaþmak, onlarla birlikte yiyip içmek, yatýp kalkmak, birlikte gezip dolaþmak, birlikte çýkýlan bir gezi, birlikte okunan bir þiir, birlikte yapýlan bir yardýmlaþma faaliyeti, birlikte top oynama, hasýlý bir hikayeyi birlikte yaþayarak o anlama sahip çýkmak, bir hikayesi olmak, evet emek istiyor...
Müdür ve öðretmenlerden ibaret deðil gençlerin muhatap arayýþý... Onlarýn dilini konuþan yaþayan abilere, ablalara, kankalara ihtiyaçlarý var...