Aydýn, vaiz deðildir. Lakin bu hal, onu hakikati söylemekten men etmez.
Hakikat, 2000’li yýllarda büyük ve ölümcül yaralar aldý. Ýnsanlar; tarihe, bilimselliðe, monoton akýlcýlýða, sýnýrlara, kriterlere karþý büyük bir sorgulamaya sürüklendi. Küresel iletiþim, idrakýn yerini aldý, eski haliyle yaþayarak bilinen hayatý neredeyse kovdu, algý yönetimi gerçeðin yerine geçti... Postmodern zamanlar, Ýslam aleminin gündemine; mahremiyetsizlik, sýnýr tanýmamazlýk, kritersizlik, aþýrýlýk, bireycilik (bireysellik deðil), hedonizm gibi sonuçlarýyla girdi. Ve kuþattý.
Oysa Ýslamýn ve Müslümanýn kriterleri vardýr; güncel hayatý hak ve batýl tanýmlarý üzerinden takdim eder. Ýslam aydýný için de hakikat terazisi -vaiz olmasa da- hep göz önünde, dil üzerinde durur. Hakikat arý, duru, açýktýr. Adalet ve hakkaniyetse, hakikatin gerçek hayattaki tezahürleridir. Biz bunlardan maalesef hicap eder olduk. Hatta bunlarý söze ve yazýya dökmemiz bile, þu vasatta baskýcýlýk olarak addediliyor.
Son örneklerinde olduðu þekliyle, yüksek paralar karþýlýðý mahrem hayatýný sosyal medya üzerinden herkese anonimleþtiren, baþý örtülü genç kadýnlar hakkýnda yazdýðýmýz eleþtirel yazý, bazý çevrelerce, gençlerin hayatýna karýþmakla suçlandý. Oysa bizim karþý çýktýðýmýz þey; eðlenmeye, düðün derneðe, neþeye, kutlamaya dair deðildi. Bunun para karþýlýðýnda, özel hayatýn mahrem veya hususi olmaktan çýkartýlýp, bir reality show halinde sergilenecek ve satýlacak bir nesneye dönüþtürülmesiyle ilgiliydi.
Ýslami kesimin düþünen insanlarý, ödevi ve sorumluluðu sadece düþünmekle sýnýrlanmýþ kiþiler deðildir. Hakký söylemekle mükelleftirler. Biz yüksek ve büyük düþüncelerle, sanatlarla uðraþýyoruz diyerek kenara çekiliyorlarsa, kendilerini fildiþi kuleye çekmiþ narsistlerden bir farklarý kalmaz. Ve daha bu bir baþlangýçtýr. Hayat ile iman, hayat ile fikir, hayat ile kimlik arasýnda giderek açýlan bir makas oluþur da ‘nifak’ kelepçesini kollarýmýza takýlý buluruz.
Gençlerimizi sadece eleþtirelim demiyorum, onlarla iletiþim dilini arayýp bulalým diyorum.
***
Tüm bu kargaþada gençlere yönelik teblið dilinde ciddi çabalar sarf etmemiz gerekiyor. Eski zamanlarda olduðu gibi, kitaplar ve konferanslarla yol bulamýyoruz ruhlara. Þimdilerde ortak bir iyilik eyleminin içinde, bir þeyleri yaparak öðrenme ve seçme taraftarý gençler. Dün okuyarak veya dinleyerek aydýnlanma yolculuða çýkanlar, bugün içine girerek, ifa ederek yola çýkmak istiyorlar. Gençlik ve Spor Bakanlýðý, ‘spor’ üzerinden bu sinerjiyi yakalayabiliyor mesela. ÝHH gibi sivil gruplar da yardým ve dayanýþma üzerinden, projeler aracýlýðýyla gençlerin diliyle konuþabiliyorlar. Ama mesela Diyanet için ayný þeyi söyleyemeyiz. Ayrýca bu iþ sadece devletin resmi gayretiyle oluþturulacak bir mevzu da deðildir. Sivil toplum örgütleri, okullar, aileler bu misyonu ciddiye almalý, eski, bildik yöntemleri gözden geçirmeli hatta býrakmalýdýr.
‘Öðretmen’lerin, bu minvalde ne büyük bir insani mimar olduklarýný ise bir kere daha görüyoruz. Gençlerle iletiþim dilinde öðretmenlerimiz en mühim anahtar ve ara bulucu rolündedir. Öðretmenlerimizi hayat meþgalesi ve geçim derdi yükleriyle sýkýþtýrmak yerine, onlarý asýl meslekleri olan genç yürekleri aydýnlatmak iþine yöneltmemiz gerekiyor. Sadece bilgiyle deðil, bilgelikle, sabýrla, sevecenlikle donatmamýz gerekiyor öðretmenlerimizi. Gençlik dilini keþfedebilmekte, gençlerle iletiþimde, Milli Eðitime de büyük vazifeler düþüyor.