Filozofun dediði gibi “balýk ya tazedir ya da bayat; balýk ayný anda hem taze hem bayat olamaz.” Çözüm süreci masasýný, masanýn muhataplarýndan biri devirdi. Ýkisinin ayný anda masayý devirmiþ olabilecekleri gerçeði akli bakýmdan ikna edici olamaz. Peki gerçekte taraflardan hangisi masayý devirdi? Bugün devrilmiþ olan masanýn neden olduðu sonuçlara bakýldýðýnda aslýnda bu sorunun yanýtýný tahmin etmek çok da zor deðil. Koca þehirleri leblebi gibi deviren gözü karalýk pekala müzakere masasýný da devirebilir.
Yakýn siyasi tarihimizin içinde küçük bir kronolojik gezintiye çýktýðýmýzda yanýtýn, öyle sanýldýðý gibi Kaf daðýnýn arkasýnda, sisler ve tütsüler içinde kaybolmadýðýný görürüz. Genel olarak çözüm ve çatýþma süreçlerini yakýndan izleyenler ya da özel olarak Türkiye’deki barýþ ve çözüm sürecinin ayrýntýlarýyla ilgilenenler meselenin ne olduðuna ve neden ibaret olduðuna çok rahatlýkla karar verebilirler.
Kamuoyunda Ýmralý Görüþmeleri olarak bilinen bu görüþmelerin 01 Þubat 2015 tarihi ve sonrasý, masayý kim devirdi sorusunun yanýtýný en net biçimde ortaya çýkaracak kesittir aslýnda. 01 Þubat’da yapýlan görüþmede Abdullah Öcalan ile heyet arasýnda varýlan mutabakata göre; Öcalan KCK’nýn kesin ve tam silahsýzlandýrýlmasý için Kandil’e bir “silahsýzlandýrýlma kongresi” teklif edecek ve Kandil de bu teklife yanýtýný en geç 15 Þubat’ta vermiþ olacaktý. Bu amacý realize etmek için Öcalan’ýn yazdýðý mektuba Kandil, bilinen en kronik gerekçeyi ileri sürerek –ki bu güven sorunundan baþka bir þey deðildi- yanýtý sürüncemede býraktý.
Aracý heyetlerin bir dizi temasýndan sonra, Kandil’in güvensizlik sorununu aþabilmek için, 28 Þubat’da Dolmabahçe Deklarasyonu olarak bilinen mutabakat ilkelerinin yayýnlanmasýna karar verildi. Dolmabahçe Deklarasyonu KCK’nýn silahsýzlanma kongresi için ihtiyaç duyduðu kararlý güveni sergilemekten baþka bir amaç taþýmýyordu. Bu süreçte devlet masanýn devrilmemesi, sürecin akamete uðramamasý için gereken hassasiyeti göstermiþ ve sürecin bir bölümünü açýk seçik kamuoyu ile paylaþmýþtýr. Nitekim bunun takip eden ilk günlerde devlet ve hükümet yetkilileri bu sürecin arkasýnda olduklarýný, deðiþik vesilelerle ifade etmiþlerdir.
Öte taraftan KCK ve Kandil kanadýnda olup bitenler sadece ilginç olmakla kalmýyor, ayný zamanda tuhaf bir riyakarlýðý da dýþa vuruyordu. Sözgelimi ayný gün, yani 28 Þubat’ta, KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu, Dolmabahçe Deklarasyonu'nu bir “oyalamaca” olarak ilan etmekte hiçbir sakýnca görmüyordu. Ertesi gün bir baþka KCK Yürütme Konseyi üyesi olan Cemil Bayýk, üstüne basa basa “silah býrakmak asla olmaz” diyebiliyordu.
Oysa Dolmabahçe Deklarasyonu’nun kamusal alanda görünür hale gelmesinin tek koþulu –ki bu ayný zamanda takvime baðlanmýþ mutabakatýn da biricik koþuluydu- Abdullah Öcalan’ýn 21 Mart Newroz mesajýnda KCK’nýn silahsýzlanma kongresinin tarihini 15 Nisan olarak ilan edeceði taahhüdüne baðlanmýþtý.
Ama anlaþýlan Kandil’le KCK’nýn çok baþka bir ajandasý varmýþ. Nitekim 17 Mart 2015 günü Selahattin Demirtaþ HDP’nin meclis grubunda yaptýðý konuþmada, aðzýndaki baklayý çýkararak adeta yeni politik tercih ve ittifaklar sistematiðini “seni baþkan yaptýrmayacaðýz” mottosuyla ilan ediyordu.
“Seni baþkan yaptýrmayacaðýz” ifadesinin içerdiði en net hedef çözüm sürecine son verme kararýyla birlikte masayý en açýk biçimde devirme niyetinin ifadesidir. Çözüm sürecinin birinci derecedeki muhatabý ve partnerine “seni baþkan yaptýrmayacaðýz” demek “seninle Kürt sorununu çözmeyeceðiz” demektir. Dolayýsýyla da mevcut çözüm sürecini askýya almak ve çözüm süreci için kurulmuþ masayý daðýtmak demektir. Bu söylemin basit bir seçim stratejisi olmadýðý, kökten bir siyaset ve ittifak politikalarýnýn deðiþimi olduðu, sonrasýnda ortaya çýkan geliþmelerce de kanýtlandý.
Nitekim Abdullah Öcalan 21 Mart mesajýnda silahsýzlanma kongresi için herhangi bir tarih telaffuz etmedi. Sadece; “Deklarasyon gereði ilkelerde mutabakat oluþmasýyla birlikte PKK'nin Türkiye Cumhuriyeti'ne karþý yaklaþýk kýrk yýldýr yürüttüðü silahlý olan mücadeleyi sonlandýrmak ve yeni dönemin ruhuna uygun siyasal ve toplumsal strateji ve taktiklerini belirlemek için bir kongre yapmalarýný gerekli ve tarihi görmekteyim” demekle yetindi.
Selahattin Demirtaþ’ýn meclis grubunda yaptýðý bu konuþmadan 5 gün sonra ve Abdullah Öcalan mesajýnýn okunmasýndan 1 gün sonra, bir yurtdýþý seyahati öncesi, havaalanýndaki basýn toplantýsýnda Cumhurbaþkaný Erdoðan “Dolmabahçe mutabakatý diye bir þey yoktur” dedi. Aslýnda bu tespit malumun ilanýndan baþka bir anlam taþýmýyordu. Çünkü yýllardýr büyük bir bedel ve titizlikle inþa edilen çözüm süreci ve mutabakat masasý KCK ve Kandil tarafýndan çoktan terk edilmiþti. Ne yani? Muhatabýnýn vazgeçtiði, terk ettiði bir süreç ve bir masanýn sahiplenilmesini Cumhurbaþkaný Erdoðan’dan beklemek gerçekçi olur muydu? Elbette olmazdý ve olmadý da. (Bu konuya devam edeceðim.)