Çarþamba günkü yazýmda, sistem arýzasýndan kaynaklanan hassasiyetin bir krize dönüþmesi için sürdürülen yoðun çabalardan bahsetmiþ, “Hiç yüzde 50 oyla seçilen tek partinin yönettiði bir ülkeye benzemiyoruz” demiþtim. Övünülecek bir tespit deðil ama aradan üç gün geçti ve þimdi Türkiye’de herkes baþbakan-toto oynuyor.
***
Peki bunlarý niye yaþýyoruz?
“Erdoðan gerçek baþbakan istemiyor. Daha altý ay geçmeden görevi býrakmak zorunda kalan Davutoðlu’nun tek kabahati de zaten makamýnýn hakkýný vermeye çalýþmaktýr...” mealindeki deðerlendirmeler gerçekten uzak, sýð bir algý operasyonudur.
Zaten dikkat edilirse çeliþkilerle doludur.
Birincisi, acaba Sayýn Davutoðlu’nu bu göreve kim getirdi?
“Erdoðan getirdi ama böyle olacaðýný bilmiyordu” türü bir cevap, “Davutoðlu’nu tam tanýmýyordu” anlamýnda ise yýllarca danýþmanlýk ve bakanlýk yapan birini tanýyamadýðýný iddia etmek, Sayýn Erdoðan gibi bir siyasi dehaya hakaret olur. Aksi de Sayýn Davutoðlu’na hakaret olur.
Ýkincisi, 7 Haziran’dan önce AK Parti karþýsýnda oluþturulan þer cephesi, ne hikmetse 1 Kasým’dan sonra en büyük Davutoðlu destekçisi kesildi. Daha o akþam “amiral”in attýðý “Yeni bir lider doðuyor” manþeti ile harekete geçen bu güruh her vesileyle yaptýðý Erdoðan-Davutoðlu mukayesesinden hep “Davutoðlu daha iyi” sonucu çýkardý! Zannedersiniz ki, iki isim ayný makam için yarýþýyor, onlar da bu yarýþýn nabzýný tutuyor!
Davutoðlu’nu kim “maðdur” etti?..
“Sen daha entelektüelsin, dýþ iliþkilerde daha etkilisin, daha uyumlusun, ülkede cepheleþmeyi önleyecek tek kiþisin” gibi sahte iltifatlarla Sayýn Davutoðlu’nu dolduruþa getirmeye çalýþtýlar.
Yeteri kadar özgüven ihracýndan sonra da ikinci aþamaya geçtiler ve “Sen makamýnýn hakkýný vermiyorsun, gerçek baþbakan olamadýn” gibi aðýr tahriklerle kýþkýrtarak, “Saray’a rest çekerse kendisini destekleyeceklerini” îma ettiler.
Türkiye’nin kalkýnmasýný, huzura kavuþmasýný o kadar çok istiyorlardý ki (!) bunun için formüller ürettiler! “Erdoðan’ý saraya kapatýrsak Türkiye kucaklaþýr” dediler.
***
Bu þebeke ne hikmetse tam olarak FETÖ taktikleriyle çalýþýyor. Zamana ve zemine göre tutum deðiþtiriyor, dün “siyah” dediðine bugün rahatlýkla “beyaz” diyebiliyor.
Nitekim, düne kadar “Saray’ýn emireri olan, bir türlü baþbakan olamayan” Davutoðlu bugün, “Saray’ýn talimatlarýný dinlemediði için kapý önüne konan” bir maðdur oluverdi!
Þimdi de bu “maðduriyet” üzerinden kriz üretmeye çalýþýyorlar.
Bu sistem tamir edilmezse...
Ülkenin bu noktaya; göstere göstere geliþini iyi analiz edemez, sadece isimler üzerinden sonuç çýkarmaya kalkarsak daha çok kriz yaþarýz.
Sadece isimler deðiþir.
Bu yaþananlarýn anahtarý, “Ben yetki ve sorumluluðumun gereðini yapmak zorundayým” cümlesidir.
Cumhurbaþkanýný halkýn seçmesi kararýndan sonra sistemin geri kalan kýsmýnýn buna uygun olarak dizayn edilmemesi, transit yola ikitaraftan da trafik verilmesi gibidir.
Çünkü, bu deðiþiklik cumhurbaþkaný ile baþbakaný karþý karþýya getiren çok sayýda ortak alan oluþturmuþtur.
Þayet Sayýn Davutoðlu için bir “maðduriyet” sözkonusu ise bunun müsebbibi Cumhurbaþkaný Erdoðan deðil, pert olmasýna raðmen kullanmakta ýsrar ettiðimiz yönetim sistemidir ve en kýsa sürede yenilenmelidir.