"AB perspektifinin siyasi partisi yok.” Böyle ifade ediyor, AB Bakaný Volkan Bozkýr Bakanlýðýn vizyonunu. Geçen hafta Samsun’da 7’ncisi gerçekleþtirilen sivil toplum kuruluþlarýyla bakanlýðýn bir araya geldiði toplantýlara katýlýmýn ne denli yüksek olduðunu görünce, Sayýn Bakan’ýn ne demek istediðini daha iyi anladým. 2 bin kiþilik salon dolmuþ taþmýþtý, katýlýmcýlar Samsun’daki tüm STK temsilcileriydi.
Kadýn haklarýndan doðayý koruma derneklerine, engelli haklarýndan meslek örgütlerine kadar çok geniþ bir yelpazede ve ideolojik farklýlýklarý anlamsýzlaþtýran ortak deðerler etrafýnda yan yana gelinebildiðinin de resmiydi hýncahýnç dolu olan salon. Ve tabii ki AB ülkelerinin negatif tutumlarýna raðmen, bu tutumlarýn vatandaþ nezdinde not edilmiþ olmasýna raðmen AB üyeliðinin bir çýpaya dönüþtüðünün de ifadesiydi tüm siyasi partileri bir araya getiren bu yüksek katýlým oraný.
AB Bakanlýðý, sunumlar ve atölye çalýþmalarýyla söz konusu ilde hizmet veren STK’lara çalýþmalarýný yaparken AB fonlarýndan nasýl yararlanabilecekleri konusunda yardýmcý oluyor. Dahasý bu toplantýlarda serbest kürsü þeklinde isteyen herkes söz alýp meramýný anlatabiliyor.
***
Türkiye AB iliþkileri, AK Parti’nin ilk iki dönemindeki hýzý ve hararetiyle kýyaslandýðýnda 3-4 yýlda rölantide seyretti diyebiliriz. Bunda kuþkusuz asýl sorumlu, bugün hiç sorun yokmuþçasýna açýlan 17. fasýl dahil pek çok fasýlda engel koyan AB’nin muhtelif üye ülkeleriydi. Güney Kýbrýs, AB içinde güçlü bir ülke olmamasýna raðmen fasýl açmaya sýra geldiðinde tek baþýna Türkiye’ye engel çýkartabiliyordu. Ancak bu münferit örneklerden ibaret deðildi Türkiye’nin üyelik sürecinin yavaþlamasýnýn, hatta durmasýnýn sebebi. Bu yaklaþým AB ülkelerinin ekseriyetinde kendini gösteriyordu. Ve aslýnda Türkiye aðzýyla kuþ tutsa yine deðiþen bir þey olmayacaktý. Niyetim açýlmayan fasýllarýn neredeyse tamamý için Türkiye zaten hazýrlýklarýný yapmýþtý.
AB ülkeleri Türkiye’nin en baþýndan beri yaptýðý uyarýlarý ne zamanki bir tehdit olarak hissetmeye baþladý iþte o zaman Türkiye’nin haklýlýðýný da teslim eder oldu.
Suriye ve Irak’tan göç eden mülteciler Avrupa’nýn kapýlarýný zorlamaya baþlayýnca Avrupalý liderler de Türkiye’nin kapýsýný çalmaya baþladý.
Mülteci konusunun Türkiye ve AB iliþkilerindeki bu yeni fazda tam olarak nereye oturduðu sorununu biz de toplantý vesilesiyle bir araya geldiðimiz AB Bakaný Volkan Bozkýr’a sorduk.
Bakan’ýn ifadeleri net: “Biz geri kabul anlaþmasýný 2013’te imzaladýk. Türkiye pasaportu sahipleri illegal göçle AB ülkelerinde yakalanýrsa zaten alýyorduk. Pasaportu yok ama Türkiye’den gitmiþ, ne olacak? Biz bunun için kaynak ülkelerle iade anlaþmasý imzalayalým dedik. Ama adam pasaportunu yýrtýyor, kaynak ülkeyi tespit edemiyorsunuz, Türkiye’den geçmiþ ama arada baþka ülkeler de var.
Bu durumlar için bir komisyon oluþturulacak. Bu komisyonun üyeleri Türkiye vatandaþlarýndan oluþacak. AB’den iade edilmek istenenleri bu komisyon deðerlendirecek. Yeni varýlan anlaþma göçün önlenmesi deðil Türkiye’den illegal göçün önlenmesi ile ilgilidir. Mevcut 1 milyon göçün iadesi söz konusu deðildir. Avrupa bundan sonra göçmen kabul etmeyecek anlamýna da gelmiyor bu. Sýnýr güvenliklerinin saðlanmasý ve hayati tehlikelerin meydana gelmesinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadýr.”
AB ülkelerine vizesiz giriþ ise vatandaþýn pek ihtimal vermediði bir konu. Ama Bakan Bozkýr, AB’nin kendisi için baðlayýcý olan siyasi bir karar verdiðini bundan sonraki sürecin AB ile deðil Türkiye ile ilgili olduðunu söylüyor: “AB üyesi ülkelerin Türk vatandaþlarýna uyguladýðý vize Ekim 2016’da kalkacak. Bununla ilgili siyasi karar alýndý. Ancak bizim de yapmamýz gerekenler var. Avrupa’nýn bu adýmý atmasý için Türkiye’den 72 beklentisi var. Bunlardan 60’tan fazlasý zaten karþýlandý. 10 kadar kanun ise Meclis’ten geçmeyi bekliyor. Birkaç aya onlar da tamam olur. Türkiye yükümlülüklerini yerine yetirdikten sonra vize muafiyetinden AB’nin geri adým atmasý söz konusu deðil.”