Gerilim gündemi ve iç sesler

Yeni Þafak gazetesi “Baþka Türkiye Yok” legandlý bir kampanya baþlattý. “Bu çaðrýya siz de katýlýn”  diye seslenilen manþetin altýnda þu ifadeler yer alýyor: 

“Terör saldýrýlarý ve provokasyonlar ülkemizdeki bin yýllýk kardeþliði tehdit eder hale geldi. Saldýrýlar iç bütünlüðümüze ve sosyal dayanýþmamýza yöneldi. Büyük bir kutuplaþma yaþýyoruz. Toplum ayrýþtýrýlýp kimliklerin çatýþmaya dönüþtürülmesi hedefleniyor. Ýletiþim kanallarýmýz kapanýyor. “Baþka Türkiye yok” ve bu ülke son kalemiz. Hepimiz ayný gemideyiz. Türkiye zemininde herkesi bir söz söylemeye çaðýrýyoruz.”

Yeni Þafak’ýn durduðu yer belli. Ancak anlaþýlýyor ki gazetenin mutfaðý “kutuplaþma”yý, “kimliklerin çatýþmaya dönüþtürülmesi”ni ve “iletiþim kanallarýnýn kapanmasý”ný hayati önemde buluyor.

Aklýma gelen soru þu:

- Acaba Ak Parti cenahý çaðrýya zemin teþkil eden bu deðerlendirmeyi nasýl buluyor?

Þu anda “Türkiye’nin yönetilemez hale geldiði” temasýný birçok kesim paylaþýyor. Bir kesimin “kan tutulmasý” yaþadýðýný birkaç gün önce yazdým. Hasan CemalAhmet AltanCengiz Çandar ve Nazlý Ilýcak gibi kimi kalemler “1 Kasým’da Ak Parti tek baþýna iktidar olursa ülkede kan gövdeyi götürür” türünden çýlgýnca yazýlar yazýyorlar.

Bu tür yazýlarýn insanlarýmýzýn yüreklerini teslim alma niyeti taþýdýðýnda þüphe duymuyorum ve hiç þüphesiz onlara karþý insanlarýmýzýn seçme hürriyetini savunmak, demokrasiyi savunmak hayati bir görevdir.

Bu tür yazýlarýn ayný zamanda kutuplaþmayý, gerilimi, yönetilemezliði besleme amacý taþýdýðýnda da kuþku yok.

O zaman Cumhurbaþkaný ve Hükümet cenahýnýn gerilimi azaltmayý ve barýþý ikame etmeyi projelendirmesi gerekiyor.  

Bu noktada yine Ak Parti cenahýndan ama biraz kenarda duran isimlerden bazý çýkýþlar oluyor ve bunlar yadýrganýyor. Hatta “muhalif odak” gibi tanýmlamalar oluyor. Böyle durumlar da tabii olarak Ak Parti cenahýnda kuþku, tepki, öteki alanlarda da umut oluþturuyor.

Abdullah Gül’ün Selahattin Demirtaþ’a taziye mesajý böyle okundu. Demirtaþ, evet vahim olaydan sonra “Devleti katil ilan etmek” gibi çok kötü bir çýkýþ yapmýþtý. Buna raðmen ona taziyede bulunmak... Acaba gerilimi düþürme niyetine baðlý insani bir davranýþ mýydý, yoksa Ak Parti dünyasýndan kopmuþluðun ürünü mü idi? Gül, taziyeye gösterilen tepkinin de Türkiye’nin gerilim gündemi içinde yadýrgatýcý bir yaklaþým olduðunu söyledi.

Eski Sanayi ve Teknoloji Bakaný Nihat Ergün, Al Jazeeratürk’e verdiði mülakatta “kutuplaþma”yý bir gerçeklik olarak kabul ediyor ve bu noktada “Ak Parti’nin rolü”ne de temas ediyor. Þunlarý söylüyor:

“Baktýðýmýzda bizim de rolümüz var herkesin olduðu gibi. Biz bunu yaptýðýmýz kamuoyu araþtýrmalarýnda da gördük.

Kurulduðumuzdan beri yaptýðýmýz araþtýrmalarda bir soru þuydu; hangi partiye oy verirsiniz? Açýk ara AK Parti hep birinci parti oldu. Bir soru daha soruyorduk. Eðer sizin partiniz seçime girmezse kime oy verirsiniz? Yine AK Parti birinci. Kesinlikle oy vermeyeceðiniz bir parti var mý, diye sorduðumuzda AK Parti sonuncu çýkýyordu. Ama aradan yýllar geçti; 2011’den sonra, yarýn seçim olsa kime oy verirsiniz diye sorduðumuzda AK Parti birinci. Hiç oy vermeyeceðiniz parti hangisi diye sorduðumuzda AK Parti yine birinci parti çýkmaya baþladý. Yani nefret edilen partide de birinci parti, oy verilen partide de birinci parti. Ama ikinci tercih, üçüncü tercih olmayý kaybetmiþiz. Orada sonuncu olmaya baþladýk. Ya sevilen ya da nefret edilen, bu iyi bir þey deðil.”

Bu objektif bir tespit. Ak Parti için soru þu: Bunu muhalif bir ses gibi mi okumalý, yoksa kendi kendimize yeniden bakma zaruretini seslendiren içerden bir ses mi?

Bence içerden okunmalý. Ýçerden okunmalý ve kan tutulmasý yaþayanlarýn kutuplaþtýrmadan rant devþirme hesabý boþa çýkarýlmalý. Ýstikrar da barýþ da en çok Ak Parti ve onun hükümetine lazým.