Türkiye'nin birçok gerilim alaný var...
Tarihle hesaplaþmasý bir türlü bitmedi.
Devrimlerle, tarihten koparýlacaðý zannedildi.
Darbeler, devrimlerin üzerine bindi.
Millet muhayyilesini toza dönüþtürmek için çok çaba sarf etti darbeciler, týpký devrimciler gibi.
Ama tarih bir þekilde kendini hatýrlatmaya devam etti.
Sonra...
Coðrafi muhayyilesiyle oynandý.
Düne kadar yönettiði coðrafyaya iliþkin bilgiler "öteki" hanesine yazýldý.
Aslýnda... Ýngiliz imparatorluðunun jeopolitik zemininde kendine yeni bir hikaye yazarak yurt oluþturmak istedi Türkiye.
Kendinden kaçmaktý tek emeli.
Ama... coðrafya da kendini hatýrlatacak bir yol buldu.
Yani coðrafyasý ile yaþadýðý gerilimi de halledemedi Türkiye.
Sonra...
Siyaset.
Tarih de coðrafya da takip ediyorsa...
Elbette gerilim siyaseti de þekillendirecekti.
Ýki yüz yýllýk bir hikâye bu.
Kapitalist dünyanýn içinde, bir yandan tarih zorluyor, diðer yandan batý sömürgeciliðinin belirlenimi altýndaki çaðdaþlýk söylemleri.
Çok ilginç bir durum var aslýnda;
Türkiye, "sömürgeye maruz kalmamýþ tek ülke" dendi bir zamanlar.
Oysa Batý'nýn paylaþým stratejilerinin merkezinde Osmanlý, yani Türkiye'nin dünkü coðrafyasý vardý.
Sömürge hukuku bütün varlýðýmýzý esir aldý aslýnda.
Dolayýsýyla...
Yýkým çok büyük oldu.
Rahmetli Cemil Meriç'ten mülhem, "Türkiye ruhunu kaybetti" bu yýkýntýnýn molozlarý arasýnda.
Bunan raðmen, onun için hep derim "Tarih kendini hatýrlatýr" diye.
Bütün bozma çabalarýna raðmen dil ile hatýrlatýr.
Coðrafya ile hatýrlatýr.
Ýdeolojik tasarýmlara karþý hatýrlatýr.
Düþmanlarýn sana karþý geliþtirdiði stratejilerin psikolojik arkhesinde, yani düþmanýn sosyolojik muhayyilesini belirleyen Türk Korkusu ile hatýrlatýr.
Darbelerle örülen vesayetle kontrol altýnda tutulmasýna raðmen siyasetle hatýrlatýr.
Tarih kendini hatýrlatýyor da ne oluyor?
Daraltýlmýþ muhayyilemizle altýnda kalýyoruz iþte.
Özgüven yok... en küçük olaydan büyük sonuçlar çýkarýyoruz onun için.
Bazý dostlar bana kýzacak belki... ama yazmak zorundayým.
Son günlerde zuhur eden þu darbe tartýþmalarýný iþin doðrusu abartýlý buldum.
Evet... Darbelerden çok çektik. Onun için bu teyakkuz halini anlayabiliyorum.
Ne zaman millet baþýný kaldýrsa...
Þöyle etrafýna bakmaya çalýþsa Amerika'nýn iþbirlikçileri, oðlanlarý devreye girdi.
Ama yine de...
"Askeri öðrencilerin mezuniyet töreninde yaþanan hadiseleri bu noktada ayný kategoriye koyabilir miyiz?" sormadan edemiyorum.
Yani þu meþhur "genç subaylar rahatsýz" parodisinin yeni bir perdesini mi yaþýyoruz? diyorum kendi kendime.
Evet tam anlamýyla parodi gibi geliyor bana bütün bu yaþananlar.
Üstelik yaþadýðýmýz asýl gerilimleri perdeleyen bir parodi.
Hep kolaycýlýðý seçiyoruz.
Kemal Tahir'in -zannederim Kurt Kanunu'ndaydý- dediði gibi dünyayý altüst eden bir olayý dahi kolayca savuþturacaðýmýzý zannediyoruz.
Darbeleri doðru düzgün analiz etmedik.
Onca þehit vererek savuþturduðu 15 Temmuz da dahil buna.
Darbelerin ekonomipolitiðini de derinlemesine konuþmadýk.
Menderes'in hayatýna mal olan planlamacý ekonomiydi, söz gelimi, Menderes sanayileþmek için Sovyetlere bakanlarý gönderince haddi aþmýþtý yani. Konuþtuk mu bu konuyu? Bence yeterince konuþmadýk.
24 Ocak kararlarý anlaþýlmadan 12 Eylül darbesi anlaþýlamaz öte yandan.
28 Þubatta hortumlanan paralarýn akýbeti hala merak konusu.
Darbeler, bizim gibi ülkelerde deregülasyon iþlevi görmüþ, toplumsal çözülmeleri hýzlandýrdý, ekonomik ve siyasi baðýmlýlýðý güçlendirdi.
Baðýmlýlýktan kurtulmak için, yaþadýðýmýz süreci ve gerilimleri serin kanlý bir þekilde analiz etmek ve çözüm yollarý üretmek zorundayýz.
Yoksa sloganlarla, hafýzasýz cümlelerle bir yere ulaþamayýz.