Gezi bizde ve dünyada akademik düzeyde, daha epey tartýþýlacak gibi görünüyor. Ýki gün önce katýldýðým bir toplantýda, Amerika’da bir üniversitede gelecek yýl, gezi üstüne bir ders programý konulduðunu duyunca doðrusu hiç þaþýrmadým.
Kürt sorunu dünyada iki yüzyýl boyunca akademik çalýþmalarýn, tarih araþtýrmalarýnýn yürütüldüðü bir alandý. Durum hala böyle ve parlak araþtýrmalar Kürt sorununda, esas olarak, hala Batý’da yürütülüyor
Türkiye’de akademinin Kürt sorunu çalýþmalarý ise, yok gibi bir þey. Çözüm aþamasýnda olduðumuz son beþ yýl-veya on mu desem?- içinde Kürt sorununu medyada kim daha fazla konuþtu acaba,
-Siyasetçiler mi?
-Güvenlik uzmanlarý mý
-Akademisyenler mi diye bir soruyla karþýlaþsam cevabým, tahmini olarak tabi, güvenlik uzmanlarý olur.
Osmanlýlarý yüzyýl, Cumhuriyet dönemini de bir o kadar meþgul etmiþ bir meselede akademinin, bilim dünyasýnýn bu kadar zayýf kalmasý gerçekten de hayret verici bir durumdur.
Ýsmail Beþikçi bir gelenek baþlattý, ama sonu gelmedi. Her zaman söylerim. Ýsmail abi, hala bir ilk, ve belki ilk ve son olmaktan o bile mutlu deðildir.
Akla þu soru gelmiyor deðil:
Bilimsel olarak analizi pek de yapýlamamýþ, bir sorun siyasi olarak çözülebilir mi?
Türkiye örneði çözülebileceðini gösteriyor. Nasýl derseniz,cevabým þu olur:
Halkýn kendi siyasi hafýzasýna ve tecrübelerine güvenmesiyle.
Gezi sonrasý sokaklarý süsleyen, ‘Menderes’i astýnýz, Özal’ý zehirlediniz, Erdoðan’ý yedirmeyiz’ afiþi sözünü ettiðim hafýzanýn iyi bir örneðiydi.
Hükümetin bu hafýzaya iyi gelecek bir siyasi pozisyonla hareket ettiðini ama bundan sonrasý için bu hafýzaya sadýk kalmanýn yetmeyeceðini düþünüyorum.
Taksim-Gezi meselesini, esastan ve belli bir tarihi çerçeve içinde tartýþmadan, anlamak mümkün görünmüyor.
Kuþku yok ki, iktidara düþen muazzam görevler ve sorumluluklar vardýr. Gezi muhalefetini normalleþtirmek, ve demokratik bir zeminde kalmasýný saðlamak, yeni çatýþma alanlarýnýn oluþmasýna izin verilmek bakýmýndan hükümete sorumluluk ve görev düþüyor.
Çözüm sürecine sarýlmak ve tabi ki henüz atýlmayan demokratik adýmlarý hayata geçirmek gerekir.
Kemalist-Ýttihatçý cephenin, tarihi olaylarý birer siyasi kullaným alaný haline getirmesine yarayacak projeler yeniden düþünülebilir ve yapým sürecine geçmeden önce bu projelerin, halkla paylaþýlmasýna özen gösterilebilir.
Aklýma geliyor ve aklýma geleni de yazmak istiyorum.
Yavuz Sultan Selim adýnda ýsrar etmek yanlýþtýr.
Bu adýn istismar edilmesi yoluyla, deðil Türkiye’de bütün dünyada ve özellikle de Avrupa’da yaþayan Alevileri harekete geçirmek hiç zor deðildir.
Dersim’de belediyenin düzenlediði ve Dersimlilerce kutsal sayýlan park alanýný, mahkemeye, üstelik DSÝ’nin marifetiyle taþýmak, korkunç bir idari basiretsizliktir. Hassas ve farklý inançlarýn, farklý kimliklerin olduðu bölgelerde bu türden hatalarýn yapýlmamasý için, gerekirse, oralarda görev yapacaklarýn siyasi tarih, kutsal mekanlar, siyaset ve sosyoloji konusunda bilgilendirilmeleri son derece yararlý olacaktýr.
Geçmiþle yüzleþme politikalarýnda gündemi hükümetin belirlemesi; çözüm sürecinde hep kendisinden talep edilen bir kurum deðil, ama gerektiðinde muhatabýndan talep edebilen bir aktör, bir hükümet imajý oluþturabilmek, halka güven verebilmek ve asýl gündemi belirleyen güç olduðunu göstermek bakýmýndan çok gereklidir.
Gezi söylendiði gibi, kimseye hükümete karþý psikolojik bir üstünlük imkaný vermemiþtir.
Ama bunun yegane sebebi, Baþbakan’ýn bütün baskýlamalara raðmen, doðru bir tavýr koymuþ olmasýdýr.
Ne var ki böylesi tarihi dönemlerde, siyasi tavýrlar tek baþýna yeterli deðildir.
Siyasi zeminin kazanýldýðý, ama entelektüel zeminin kazanýlamadýðý, bu zeminin zayýf kaldýðý zamanlarda, demokratik ilerlemenin nasýl da beklenmedik bir þekilde durdurulabildiðine dair tarihte baþarýsýz kalmýþ sayýsýz demokrasi deneyimi söz konusudur.
Bu gerçeði en çok Ýslami aydýnlarýn ve hükümete yakýn duran medya mensuplarýnýn akýlda tutmalarýna ihtiyaç vardýr.
Bilinmez bir þey deðil tabi, iktidara ve hükümete yakýn durmak aydýnlar ve entelektüeller için her zaman sorunlu ve riskli olmuþtur.
Ama bu hükümetin son on yýlda baþardýklarýný savunmak ve arkasýnda durmak; neye yol açtýðýný bildiðimiz ve Türkiye’nin geçmiþinde hiç de hayýrla anýlamayacak olan bir siyasi mirasýn bugünkü sahiplerinin yaratmaya çalýþtýðý iktidar alanlarýnda durmaktan her zaman daha onurlu ve daha yurtsever bir tutumdur.