Gezi ayaklanması suskunluğu

Batıcı Gezi ayaklanması bastırılmasına bastırıldı ama her anlamda hesap sorulamadığından bu mevzuda psikolojik üstünlük hâlâ Batıcılar’da. Ayaklanma sırasında halka yönelik yüzlerce saldırının içinde bir veya iki hâdisenin gerçekleşip gerçekleşmediği hususundaki şüphe üzerine yaygara koparan Batıcılar kalkışmayı basit bir çevre koruma protestosu olarak gösterip, mezkûr şüpheyle kendilerini meşru göstermeye çalışıyorlar. Çıkardıkları gürültüyle de birçok yazar-çizeri susturmayı başardılar. Oysaki ayaklanma sırasında yaşandığı iddia edilen ve Batıcılar’ın ‘yalan’ diyerek kendilerini meşrulaştırdığı hâdiseleri medyaya kimler servis etti? Cevabı, 15 Temmuz Anadolu’yu işgal teşebbüsüne “Tiyatro” diyenlerden alabiliriz; mâlûm bu güruh görsel sanatlarda pek mahirdiler! 

2013’deki Batıcı kalkışmanın neticesi Türkiye’deki her derecedeki Sol ve onlara umut bağlayan emperyalistler için derin travmaya sebep oldu. Çok umutlanmışlardı. İlk defa ‘devrime’ bu kadar yaklaşmışlardı. Amerika Birleşik Devleri’nden Avrupası’na desteğin her türlüsünü alan çapulcular günlerce sokakta hâkimiyet kurdular. Tabiî ki bunda, o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yurtdışında olmasının da etkisi büyüktü. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yaptıkları basiretsiz açıklamalar çapulcuları cesaretlendirmişti. Neredeyse ülkeyi, “Haklılar” dedikleri Batıcılara teslim edeceklerdi. Allah’tan ülkeye dönüşte Başkan Erdoğan ve onun karşılamaya gelen onbinlerce Müslüman Anadolu halkı kesin tavrını gösterdi de Batıcılar sokaklardan çekilmek zorunda kaldı. 

Batıcı Gezi ayaklanması sırasında yağmalanan işyerlerinin, saldırıya uğrayan insanların, günlerce işine gidemeyen emekçilerin hakkı hâlâ çapulculardan sorulmadı. Bizim kesimde de Batıcı Gezi ayaklanması gündeme pek getirilmiyor. Batıcılar da yaşadıkları derin travmayı atlatmak için ayaklanmanın yıldönümlerinde, sönük de geçse anmalar düzenlemese Türkiye’de 2013 senesinde bir ayaklanma olduğunu unutacağız. 

Batıcılar’ın yaşadıkları derin travmanın pek de geçeceğe benzemiyor. Kolay değil, emperyalistlerin kucağında antiemperyalist devrim yapacaklardı ama olmadı, olamadı!.. Bundandır, kendilerinin yapamadığını 15 Temmuz gecesi Müslüman Anadolu halkı yapınca havlamaları. 

Bizim kesimde her ne kadar Gezi ayaklanmasıyla alâkalı derin bir sessizlik varsa da Cumhurbaşkanı Erdoğan işin peşini bırakmıyor. Geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada Gezi kalkışmasının arkasında Macar Yahudisi Soros’un ve onun Türkiye uzantısı Osman Kavala’nın olduğunu söyledi: “Tarih elbette milletimizin kahramanlığı cesaretiyle birlikte ana muhalefet partisinin her konuda nasıl ülkesinin karşısında yer aldığını da yazacak. Dün yine bu partinin başındaki zat çıkmış, Gezi olaylarını öven, Gezici vandalları yücelten, bunun üzerinden bizi itham eden zırvalar beyan etmiş. Düşünebiliyor musun? Gezi olaylarında teröristlerin finans kaynağı olan bir kişi. Şu anda içerde. (Osman Kavala, YK) Onun arkasında kim var? Meşhur Macar Yahudisi Soros. Bu adam dünyada milletleri bölmek, parçalamakla adeta birilerini görevlendiren, parası bol ve bu paraları da bu şekilde tüketen birisidir. Türkiye'deki temsilcisi de babadan zengin ve bu imkanlarını da bu ülkeyi parçalayıp bölen; işte bu özellikle terör eylemlerine karşı her türlü bu noktada desteği veren kişi." 

Başkan Erdoğan’ın verdiği bilgiler de gösteriyor ki Gezi ayaklanmasının 15 Temmuz’dan farkı yokmuş. 15 Temmuz’dan bahsedilirken bir parantez de Gezi ayaklanması için açılması gerekmiyor mu? Gezi ayaklanmasıyla ilgili bu suskunluk neden?