‘Yirmi beþ yaþ altýndaki gençlerin
dünyada fazla nüfusu yoktur. Ama
yürüyüþe geçmeye hazýrlarsa
yapabilecekleri þeyler hayret vericidir.’
(Mark Kurlansky-Dünyayý Sarsan Yýl/1968-Everest Yayýnlarý)
Gezi eylemlerini baþlatan ve sürdüren 90 kuþaðý- yirmi beþ yaþ altý gençleri, 68’li babalarýnýn ve dedelerinin hala öncülük ettiði legal-illegal bir takým örgütlerin bayrak ve flamalarý altýnda Taksim-Gezi’ye çýktýlar bir gün ve bir anda bütün dünyayý ve Türkiye’yi sarstýlar.
Ýþte dediler insanlar, gençlerimiz bizim yýllardýr baþaramadýðýmýz bir devrimi, gerçek demokrasiye giden yolu açtýlar. Ne kadar sevinsek azdýr; demokrasi, nasýl ki demokrasinin beþiði Ýngiltere’de, 19. yüzyýlda baþ gösteren sokak hareketlerinden doðduysa, iki yüz yýllýk bir gecikmeyle de olsa nihayet Türkiye’de de bize yüzünü sokakta göstermeye baþladý.
Türkiye’de bundan sonra hiçbir þey eskisi gibi olmayacaktý.
Senaryolar ve gruplaþmalar
Ülkeyi on yýldýr yöneten AK Parti, ve Baþbakan Erdoðan demokrasi için sandýktan zaferle çýkmanýn yeterli olmadýðýný artýk anlamalýydý..
Erdoðan’a karþý kurulan cephenin matbuatýna bakýlýrsa, Ha Tahrir, ha Tienman meydaný, arada pek bir fark yoktu..
Afganistan ve Suriye gibi dünyanýn en çatýþmalý bölgelerinde görev yapan deneyimli savaþ muhabirleri’faþizme ve diktatörlüðe baþkaldýrmýþ Türk halkýnýn mücadelesini’ an be an rapor etmek için Ýstanbul’a koþtular..
Taksim-Gezi olaylarýna, Baþbakan’ýn baþa bela üslubunun yol açtýðýna inanýlýyor, pek de iþe yaramayan, göstericileri alttan alan ve dolayýsýyla içten içe de güldüren bir tavýr öne çýkarýlýyor, bu tavrýn iþe yarayabileceði düþünülüyordu.
Zafer sarhoþluðu içinde, Baþbakanýn siyasi ve medeni haklarýna fýrsat bu fýrsat deyip, yazýlarýyla yasak koyan kiþiler, cumhurbaþkanlýðýna artýk aday olamayacaðýný olursa yeni baþlayan devrimin kanlý bir iç çatýþmaya dönüþebileceðini ilan ettiler.
Memleketin sanatçýlarý, yazarlarý, artistleri,
- Ýspanya Ýç Savaþýna gider gibi Taksim’e gidenler,
- Ne yapýlýrsa yapýlsýn asla Taksim’e çýkmayacak ve çýkarýlamayacak olanlar, yani boyun eðmemek için inat edenler,
-Ve mahalle baskýsýna direnemeyip devrim uðruna boynumuz kýldan ince diyenler ve Taksim direniþini bir þeylere inandýklarý için deðil, ne olur ne olmaz diyerek destekleyenler olmak üzere üçe ayrýldý..
Baþbakan bütün bunlar olup biterken yurt dýþýndaydý ve Türkiye nefesini tutmuþ yurda dönmesini bekliyordu.
‘Ya yanlýþ yapýyorsam!’
Ýlerde Baþbakan Erdoðan’ýn biyografisini yazacak olanlar sýra 2013 Mayýs-Haziran aylarýna geldiðinde söze muhtemelen þöyle baþlayacaklar:
‘Olaylarýn baþladýðý gün ve sonrasýnda Baþbakan beþ gün süren bir yurt gezisindeydi. Ajanslarýn Türkiye’den geçtiði haberleri, kendisine ulaþan rapor ve bilgileri inanýlmaz buluyor, çevresindeki herkese benim daha bir gün önce býraktýðým Türkiye bu Türkiye olamaz diyordu. Baþbakan’ý þaþýrtan en önemli husus ise bütün bu olup bitenlerin getirilip üslupla ve üslup sorunuyla açýklanmaya çalýþýlmasýydý.’
Bu satýrlarýn yazarý, PKK’nin ‘Devrimci halk savaþý’ stratejisine ve dolayýsýyla þiddete karþý yazdýðý yazýlarýn iki yýl önce ona yaþattýðý tedirginliði, yalnýzlýðý ve bir çeþit kuþatýlmýþlýk halini Taksim eylemleri nedeniyle bir kez daha yaþadý.
Ýki yýl önce o yazýlarý yazarken ve yazmakla kalmayýp, adý ‘Silahlarý Gömmek’ olan bir kitaba imza atarken kýrk yýllýk dostlarýyla bile dost olarak kalamayacaðýný, yalnýzlaþacaðýný biliyor, bunu göze alýyor; ama bir yandan da içinden, ‘Ya yanlýþ yapýyorsam, ya yanýlýyorsam, ya ‘devrimci halk savaþý stratejisi’ Kürt halkýný zafere ve özgürlüðe götürecek yegane yol ise ve ben bunu göremiyor ve þiddete karþý olmak gibi bir fikir ve tutum yüzünden kendi halkýmýn özgürlüðüne zarar veriyorsam’ diyor ve þüphelere düþüyordu.
Çok þükür o þüphelerden bugün eser kalmadý ve tarih onu haklý çýkardý. Ama ayný þüpheleri ve ayný tedirginliði; bu defa da Taksim’i baþka bir açýdan görmeye çalýþtýðý için duydu.
Gerçek ve sahici Erdoðan
Propaganda o kadar güçlü, sahneye çýkan oyuncular bir tiyatro oyununda olduðu gibi rollerini o kadar sahici ve inanýlýr bir biçimde oynuyorlardý ki, insanýn kendi yazdýklarýndan ve düþündüklerinden emin olmasý ve þüphe etmemesi neredeyse imkansýzdý.
Bu yüzden de bu satýrlarýn yazarý, meseleyi aðaç meselesi olarak deðil, yenilgi psikolojisi yaþayan umutsuz kitlelerin siyasi enerjilerini, demokratik hak taleplerini, istismar eden statükocu güçlerin Baþbakan’a karþý giriþtikleri bir isyan hareketi olarak gördüðü için zaman zaman þüphelere düþtü.
Ve bu satýrlarýn yazarý;
- Ya benim gördüðüm Türkiye gerçek Türkiye deðil de, ulusal ve uluslararasý medyanýn gösterdiði Türkiye yani ‘bir devrimin eþiðinde’ olan Türkiye daha gerçekse,
- Ya gerçekten Baþbakan bu ülkeyi sýrf üslubuyla bir felakete sürüklüyorsa,
- Ya benim düþündüðümün aksine Türkiye’nin Baþbakan Erdoðan’a ihtiyacý yoksa ve talep edildiði gibi iktidarý býrakýp gitmesi daha hayýrlýysa... diye kara kara düþünmediðini söylerse doðrusu yalan olur..
Ve bu satýrlarýn yazarýnýn en çok korktuðu þey ise sevgili okurlar, Baþbakan’ýn Türkiye’ye dönüþünde ‘ondan beklendiði ve ona tavsiye edildiði gibi’ hareket etmesiydi..
Ama hiçbir þey, bu satýrlarýn yazarýnýn korktuðu ve endiþe duyduðu gibi olmadý.
Baþbakan ondan beklendiði ve ona tavsiye edildiði gibi deðil, bildiði gibi davrandý.
Gerçekmiþ gibi sunulan ‘devrimin eþiðindeki’ Türkiye’ye deðil, deðiþtirmek için yýllar önce yollarýna düþtüðü, her köþesinde kýymetli bir hatýrasýnýn olduðu gerçek Türkiye’ye ve halkýna inandý.
Ýster inanýn ister inanmayýn, bu ortam içinde ‘ondan istendiði ve beklendiði gibi’ davranan bir Erdoðan bu ülkenin felaketi olurdu.
Çünkü istenen þey, deðiþim ve demokrasi adý altýnda kýsa sürede itibarsýzlaþtýrýlmasý ve siyasi bir köleliðe razý edilmesiydi.
Hiç þüpheniz olmasýn, ‘Bu Erdoðan deðiþmez’ diyen Erdoðan, bu yüzden gerçek ve sahici Erdoðan’dýr.
Erdoðan’ýn ‘deðiþmesini’ isteyen cephede yer alanlara sormak isterim.
Acaba Erdoðan Türkiye’yi deðiþtirirken kendiniz ne kadar deðiþtiniz, deðiþen Türkiye’yi ne kadar anladýnýz, hiç düþündünüz mü?
Ayrýcalýðýnýz nedir sizin, neden hepimiz sizi anlamak mecburiyetindeyiz de, sizin kimseyi anlama mecburiyetiniz hiç yok ve bugüne kadar da hiç olmadý, kýzmayýn lütfen ve bize izah edin..
Sevgili Babacýðým, hayatta olman bana Tanrý’nýn bir lütfu gibi geliyor. Seninle daha kim bilir nelere tanýk olacak ve nelere sevineceðiz..
Babalar günü, kutlu olsun, ellerinden öpüyorum..