Mustafa KARAALÝOÐLU
Mustafa KARAALÝOÐLU
Tüm Yazýlarý

Geziciler’in ‘çözüm’ diyecek yüzü var mý?

Dünyada “demokrat” görünümlü olduðu halde demokratik ve ahlaki meþruiyeti Gezi Parký gösterileri kadar tartýþmalý olan bir baþka eylem yapýlmýþ mýdýr, bilmiyorum...

Neden ahlaki açýdan meþru deðil?

Çünkü eylemin temel talebi demokrasi ve özgürlük ama herkes için deðil.

Kendi kaygýlarý ve özel hayatlarý için seslerini yükseltirken demokratik bir hak kullanýyorlar ama mesela Kürtlerin mesela dindarlarýn haklarý konusunda kaygýlý olmaya devam ediyorlar.

Bu ülkede vicdan sahibi hiç kimse tam da bir asýrlýk Kürt sorunu çözülmek üzereyken; Taksim sýrtlarýndan baþlayan eylem zinciriyle süreci sabote etmeyi düþünemezdi. Bunu ancak, ülkeye, topluma, Kürt’e, Türk’e, dindara, azýnlýðýna yabancý olanlar yapabilirdi. Yaptýlar...

Gezi Parkçýlarýn ve özellikle de Gezi Parký’ný her türlü yalan, abartý ve provokasyonla destekleyen, ulusal ve uluslararasý medyada halkla iliþkilerini yapanlar aðýzlarýna bir daha Kürt sorununda çözüm lafýný alamazlar. Alsalar da artýk sözlerini kimseye dinletemezler. O dersten sýnýfta kaldýlar.

Týpký, çözümün ilk haftasýnda Öcalan görüþmesinin tutanaklarýný tek taraflý yayýnlayanlar gibi bugün aðacý, parký bahane ederek ülkenin en temel sorununun önüne set çekenlerin de demokratik sicilleri kararmýþtýr.

Bir yanda Türkiye’yi askeri vesayetten ve Kürt sorunundan kurtarmaya çalýþan muhafazakar karakterli Türkiye, öte yanda baþta bu muhafazakar insanlar olma üzere Kürtlere hayatlarýnda yer vermek istemeyenler. Son bir aydýr yaþananlarýn toz bulutu indiðinde geri kalan budur.  

Gezi Parký’nýn yýlmaz savunucusu Murat Belge de en nihayet  “Gezi mi, çözüm mü?” sorusuna cevabýný ilkinden yana vererek, çözüme mesai ayýrmaktan vazgeçti.

10 aðacýn yerinin deðiþmesini 30 bin hayatýn önüne koydu.  Bu da ahlaki deðilse de demokratik bir tercih elbette.

Neyse ki hala saðduyusunu ve en önemlisi de soðukkanlýlýðýný koruyanlar var bu ülkede. Akil insanlar var, akil politikacýlar var... Gezi Parký’nýn itirazýna raðmen çözüm süreci ilerliyor. Gezi’nin pek hazzetmediði muhafazakar çoðunluk 30 bin gencin ölmesini, parktaki aðaçlardan önemsiz görmüyor...

Yaþadýðýmýz günlerin ayný zamanda bir samimiyet ve demokrasi sýnavý olduðunu defalarca söyledik.

Politikacýlar için, gazeteciler için, aydýnlar için...

Erdoðan’dan bir parça koparmak adýna bu ülkenin en kanlý sorununu bir çýrpýda feda etmeye hazýr olanlar, geç kalmýþ devrim heveslerini genç çocuklarýn sýrtýna yükleyip el çýrpanlar tarihin bu yargýsýnýn dýþýnda kalamazlar.

Ya gerçek anlamda “amasýz, fakatsýz demokrasi” talebi olacak, ya da herkes dilinin altýndaki baklayý çýkaracak.

Ýkisi birlikte olmaz...

Sadece Murat Belge gibi tercihini yapanlar deðil, gazete-televizyon yönetenler için de ikisi birden olmaz.

Kimse, Gezi Parký üzerinden estirilen rüzgarýn çözümün kalbine doðrudan bir saldýrý olduðunu görememiþ olamaz. Kimse, dün akil insanlar heyetlerini protesto edenlerin, bugün aðaç ve park için ülkeyi ateþe verenler olduðunu fark etmemiþ de olamaz.

Aylardýr, çözüme karþý Kürtleri kýþkýrtanlar, “Bu çözüm size uymaz” diyenler þimdi meydanlarda demokrasi dersi veriyorlar.

Ama þapka düþtü kel göründü.

O kadar göründü ki Cumhuriyet tarihinin en önemli demokratikleþme adýmlarýndan birisi olan TSK Ýç Hizmet Kanununun 35. maddesi deðiþirken bile yüzlerindeki memnuniyetsizliði gizleyemiyorlar. Darbenin hukuki mevzuatý tarih olurken, “Nereden çýktý bu demokratikleþme. Sýrasý mýydý?” dercesine surat asýyorlar.

Sýrasý...

Dün olduðu gibi bugün de sýrasý... Gezicilerin sevmediði, varlýklarýna tahammül edemediði insanlar Türkiye’yi demokratikleþtirmeye devam edecek. Askeri vesayeti bitirecekler, azýnlýklara hak ettiklerini verecekler, Kürtleri de özgürleþtirecekler. Bu da kayda geçsin.