Bugün Suriye günümdü. Amerika’nýn vereceðini söylediði silahlarýn ülkedeki ve bölgedeki dengeleri deðiþtiremeyebileceðini, amacýn hala Esat’ta kurtulmak ama hemen kurtulmak olmadýðýný, Türkiye’nin dikkatli olmasý gerektiðini yazacaktým. Yazdýklarýmýn gerekçelerini sizlerle paylaþacaktým.
Ama Afganistan’ýn 2014 sonrasýnda ne yapacaðýný tartýþmak üzere geldiðim Berlin’de ayaküstü yaptýðým bir konuþma kararýmý deðiþtirmeme, bir kez daha Gezi Parký üstüne yazmama neden oldu. Çünkü bir Alman meslektaþýmýn Türkiye’nin ne zaman istikrara kavuþacaðýný sorma þekli, bende sanki istikrara kavuþmasýný pek istemiyormuþ gibi bir his uyandýrdý.
Sýradan bir insanla sýradan bir konuþma beni tekrar Türkiye’deki tartýþmaya geri götürdü. Olaylarýn dýþ boyutunu düþünmeye teþvik etti. Ancak yanlýþ anlaþýlmasýn, ben aksi delilleriyle ispatlanmadýðý sürece Gezi Parký’nda baþlayýp sonra bütün Türkiye’ye yayýlan protestolarýn arkasýnda dýþ güçler olduðuna inanlardan deðilim.
***
Kayda geçmek için bir kez daha vurgulamakta yarar var: Gezi Parký’nda yapýlan protesto iyi yönetilemediði için büyüdü. Büyümesine içki düzenlemelerinden Kürt sorununun çözümüne, Meclis içi muhalefetin yetersizliðinden görece demokratik bir ortamýn saðlanmýþ olmasýna kadar pek çok þey katkýda bulundu.
Sorunu “baþkalarý” deðil biz yarattýk, biz büyüttük. Fakat baþkalarý da akýllarýnda Türkiye algýsý yüzünden büyümesine, uluslararasýlaþmasýna yardýmcý oldu. Süreç nedensel deðil diyalektikti. Kimse CNN’i ya da Al Jazeera’yý buraya AK Parti iktidarýný devirsin diye göndermedi. Merkel istikrarsýzlýk çýksýn da Türklere AB yolunu kapatayým diye plan yapmadý.
Çýkan olaylar onlara bu fýrsatý verdi. Kimisi yayýn, kimisi de politika yaptý. Kabul edelim ki Türkiye’ye ve AK Parti iktidarýna karþý önyargýsýz olsalardý Taksim’i iç savaþ çýkmýþ gibi deðil Portekiz’de, Yunanistan’da, Brezilya’dakiler gibi protesto ediyorlar, gösteri yapýlýyorlar þeklinde sunarlardý. Ýfade özgürlüðümüzün önündeki engeller, hapisteki gazetecilere iliþkin haberler önyargýsýzlarýn da saflara katýlmasýna yol açtý.
Ýktidar kendini koruma refleksi ve tarihten çýkarttýðý derslerle, protestocular dýþarýdan geleceðine inandýklarý tepkiye güvenerek Türkiye’nin karþýsýndaki bloðun güçlenmesine katkýda bulundu. Karþýlýklý eleþtirinin yarattýðý sinerji bizde her zaman var olan dýþ güçler paranoyasýnýn hortlamasýna, “dýþ güçlerin” de Türkiye’ye karþý pozisyon almasýna neden oldu.
“Dýþ güçlerin” bazýlarýnýn çýkan olaylardan son derece mutlu olduðuna, hatta bazýlarýnýn mutluluklarýný arttýracak çabalar içinde bulunduðuna eminim. Ama iktidarý eleþtiren herkesin, her kesimin kötü niyetli olduðunu da söyleyemem. Bazýlarý gerçekten demokrasiye ve insan haklarýna önem veriyor, Türkiye’nin istikrara kavuþmasýný istiyor. Mesela AB Komisyonu bunlarýn baþýnda geliyor.
***
Ýktidarýn yapmasý gereken ve sanýrým yapmaya baþladýðý, iyi niyetli önerileri dikkate almak, kötü niyetlilere karþý da tedbir almak. Dünyaya Türkiye’de iktidarýn sokakta deðil seçim sandýðýnda deðiþeceðini göstermek. Ülkeyi germeden, kutuplaþmayý arttýrmadan, söylemde ifrata kaçmadan Ak Parti iktidarýnýn bu ülkenin çoðunluðu tarafýndan desteklendiðini ispatlamak.
Hepsinden önemlisi de kendine oy vermeyen diðer yüzde 50’nin de iktidarý olduðunu onlara ve dünyaya anlatmak. Þu ana kadar iktidarýn sandýkta deðiþeceði ve seçim yapýlarsa sandýktan yine AK Parti’nin çýkacaðý þüpheye mahal býrakmayacak bir þekilde anlatýldý. Ýyi niyetli önerilerin uygulamaya konacaðý, Türkiye’nin demokratikleþme yolunda adýmlar atacaðý da belli edildi.
Fakat henüz iktidar diðer yüzde 50 için ne yapacaðýný, onlarýn korkularýný ne þekilde gidereceðini söylemedi. Unutmayalým ki krizin nedeni park deðil, korkular. Park protestolarý tetikledi. Sizin-benim gibi sýradan insanlar iktidarý protestoyla, propagandayla, kendine zarar veren þiddetle yenebileceðini, en azýndan zorlayabileceðini düþündü. Þimdi sýra onlarýn korkularýnýn giderilmesinde, toplumsal gerilimin azaltýlmasýnda...