Giden dizi gelen dizi...

Televizyonlar her sene sonuna doðru olduðu gibi dizilerin reytingleri, maliyetlerine bakýyor, radikal kararlar alýyorlar. Baþarýsýz dizilerin getirdiði finansal faturanýn bedelini çoðu zaman olduðu gibi yine çalýþanlar ödüyor. Bu çark acaba kýrýlabilir baþka bir televizyonculuk yaratýlabilir mi? Ne tür olursa olsun bir stüdyo programýnýn yýllýk maliyeti tutmuþ bir dizinin aylýk maliyetinden fazla deðil. Peki neden televizyonculuðumuz bu yöne giremiyor bir türlü? Sebebi reyting yarýþýnda geride kalmamak, baþka bir sebep yok. Peki günlük ve no name isimlerin oynadýðý dizilerin bile gerisinde kalan pahalý prodüksiyonlarýn yerine yine benzer iþler koymak þart mý? Elbette deðil ama yaratýcýlýk yaný öldü televizyonlarýn. Ýyi fikirler nadiren çýkýyor, çýkan fikir uygulamaya cesaret eden yönetici bulursa yürüyor ancak. Ben Bilmem Eþim Bilir öyle bir projedeydi þimdi de benzer bir iki örnek var ama o kadar. Her sezona yüzün üzerinde dizi sayýsýyla baþlýyor televizyonculuðumuz ama sonra patýr patýr dökülmeler baþlýyor.  Acun Ilýcalý’nýn O Ses Türkiye’sinin aldýðý reytinglere bir bakýn. Format yabancý, uygulama yerli ve son derece baþarýlý. Peki o zaman her sene Cannes’da düzenlenen televizyonculuk fuarýna uçak dolusu insanlar niye gidiyorlar Türkiye’den? Bir baþka televizyonculuk anlayýþý elbette mümkün. Bugün olmazsa yarýn, isteyerek ya da ekonomik düzen bu anlayýþý getirecek Türkiye’ye...

Hep suçlusun Lig TV...

Geçen sezon, önceki sezon, ondan önceki sezon boyunca tartýþtýðýmýz konu yine gündemde. Lig Tv yayýncý olarak sahada olup biten tüm olaylarý mý gösterecek yoksa sadece futbolu mu? Emre-Biliç kavgasýnda fatura yine Lig Tv’ye kesildi, en azýndan Fenerbahçe’nin resmi açýklamasýnda bu hava var. O zaman Ýngiltere’den bir örnek aktarayým sizlere.Ýngiltere’de hýrçýn ve sahayý karýþtýrma kapasitesi olan oyuncularý takip etmeleri için kameramanlara özel talimat verilirdi bir dönem, sanýrým ayný uygulama halen devam ediyor. Bitti mi derseniz bitmedi, nasýl bir hakem sadece sahadaki oyundan deðil stadyumda yaþanan her olaydan sorumluysa yayýncý kuruluþ da sahada olanlarýn tamamýný ve tribünler karýþtýðýnda bunu da yayýnlamakla sorumlu. Olaný neden gösterdin demek hem komik hem de ayýp. Buna karþýn kritik pozisyonlarýn tekrarýnýn “onlar için þu kadar bizim için þu kadar verdin”den “olayý neden veriyorsun”a vardý iþ. Oysa Beþiktaþ-Fenerbahçe maçý yayýnýnda benim dikkatimi çeken bir baþka hata vardý. Spiker arkadaþlar geçmiþe dair bir sürü istatistik bilgisi verdiler ama cezalý duruma düþen oyuncular için “gelecek maç” tanýmlamasýný kullandýlar. Arkadaþ söylesene o maçýn adýný, bu sayede taraftar cezalý duruma düþen futbolcunun 
yokluðunun yol açabileceði sorunlarý hesaplayabilsin. Hep geçmiþe deðil geleceðe dair de bilgi ister seyirci...  

Yemezler...

Televizyonlarda aðýzdan kaçan cümleler acaba kaçýyor mu yoksa biraz bilerek serbest mi býrakýlýyor. Bu aralar sýk sýk küfür cümlelerinin aðýzdan kaçtýðýný duyuyoruz. Biraz tanýtým kokmaya baþladý bu iþler ve giderek inandýrýcýlýðýný kaybediyor...