Türkiye’nin son 10 yýlý giriþimcilik kavramýyla geçti. Devlet destekleri, hibeler, banka kredileri, giriþimcilik merkezleri, yarýþmalar, ödüller.
“Kendi iþini kur, kimsenin yanýnda çalýþma” anlayýþýný pompaladýk durduk.
Sonuç ne oldu?
KOBÝ’lerimizin sayýsýnda patlama…
Bir þehrimizden örnek verelim. Ýsmini vermeyeceðim ama o þehrin insanlarý okuyunca anýnda anlayacak.
Þehrin en önde gelen insanlarýndan birisi övünerek diyor ki kürsüde: “20 bin KOBÝ’miz var”.
Oradan birisi kalkýyor, “Baþkan, kaç tane ulusal ve uluslararasý markamýz var, onu da söyle”.
Sessizlik…
Zira…
(Sadece o þehir için deðil, aþaðýda yazdýklarým tüm Türkiye için geçerli.)
20 bin KOBÝ’den hiç marka çýkmamýþsa bu baþarý deðil, baþarýsýzlýktýr.
20 bin KOBÝ’den büyüyüp büyük iþletmelere geçen 5-10 þirket yoksa bu baþarýsýzlýktýr.
Þirketler birleþmiyorsa, birbirini satýn almýyorsa, birbirinden patent satýn almýyorsa bu baþarýsýzlýktýr.
Birisi iyi bir ürün çýkardýðýnda geri kalanlarýn hepsi benzerini çýkarýyor, kopyalýyorsa, yapýlmýþ, bitmiþ ürünü gördükten sonra “ne var, biz de yaparýz” deyip fikrin hakkýný vermiyorsa bu baþarýsýzlýktýr.
Giriþimcilik denince akla bir ürün ya da hizmet üretip bunu dünyaya satmak deðil de Çin’den bir konteyner ürün getirip Türkiye’ye satmak geliyorsa bu baþarýsýzlýktýr.
“E-ticaret çok büyüyecek” yalanýyla yüzbinlerce genç iþi gücü býrakýp onar yirmiþer bin harcayýp eticaret siteleri kurdu. Sonuç? %99’u battý ve Türkiye eticaret çöplüðüne döndü.
Hiçbiri birleþmedi, büyük çoðunluðu yatýrým alamadý, alanlar deðerlendiremedi ya da büyük beklentilere giren ve çabucak yatýrýmýnýn geri dönüþünü bekleyen yatýrýmcýyý tatmin edemedi.
***
Bugün Perpa’daydým. Þirketimin uzun yýllar kaldýðý, bizim için baba yadigarý bir yerdir Perpa.
Dükkanlarýn önünden geçtim. Küçücük dükkanlarda 2-3 kiþilik þirketler…
Hikayeleri benzeþiyor. Patronun yanýnda bir maaþa talim çalýþmamak için kendi iþini kuran Ahmet, yanýna bir-iki kiþi alýyor, bazen onlarý da almayýp tek baþýna dükkan açýp kapatýyor. Ayýn sonunda cebine kalan para ise ayrýldýðý iþindeki talim etmek istemediði maaþýndan bazen az, bazen üç kuruþ fazla.
Ahmet’in ayrýldýðý þirket kaç yýllýk elemanýný, ona yaptýðý yatýrýmý yitirdi, güç kaybetti.
Kurduðu þirket güçlenemedi, bodur kaldý.
Kim kazandý bu iþten?
Hiç kimse.
***
Tanýdýðým bir adam var, kafasý zehir gibi. Bilgisayarlar, sunucular ve sistem konusunda bir deha.
Perpa’da 10 yýldan fazladýr kendi iþini yapýyor.
Bazen bir sekreter alýyor, iþler azaldýðýnda çýkarýyor.
Bazen yanýna birini daha alýyor, yetiþtiriyor. O da biraz öðrenince bir alt katta kendi iþini yapýyor ve batýyor.
Yani þirket bazen bir kiþi, bazen iki, bazen de üç.
Ve ben tanýdým tanýyalý zararda. Sürekli borçla-harçla ödüyor çeklerini. Ama baktýðýnýzda hep yoðun. Hep çok yoðun.
Bu adam biraz büyük bir þirkette bilgi iþlem müdürü olsa, en az alacaðý para 8-9 bin lira. Ve eminim bu parayý hiçbir zaman ay sonunda cebine koymadýðýndan. Sadece maaþ da deðil mesele. O þirkete de uzmanlýðýyla yýlda kazandýracaðý para en az bir milyon lira. Yapýlacak yatýrýmlarýn yanlýþlarýný önlese, teknolojiyle iþi hýzlandýrsa, otomasyonlar kursa belki de milyonlarca lira.
Peki bu durumda kazanan sadece o þirket mi olacak? Hayýr, bütün ülke. Yani hepimiz.
***
Özetle, giriþimcilik bu deðil.
“Herkes giriþimci olamaz” demiyorum. Sürekli bankaya faiz ödedikten sonra herkes giriþimci olabilir. Ama herkes giriþimci olmamalý.
Güçleri birleþtirmeliyiz. Bazý þemsiyeler altýnda birleþmeliyiz.
Þirketlerimiz iþbirliði yapmalý. Rakipler ithalatlarýnda ortak satýn almalar yaparak maliyetlerini düþürmeliler. Birbiriyle kapýþmak yerine üreticilerin karþýsýna güçlü oturabilirler.
Ayýp deðil giriþimci olmamak. Ayýp deðil “yapamýyorum” demek. Baþarýlý bir giriþim kurmak ne kadar baþarýysa, yanlýþtan dönmek de o kadar büyük baþarý.
***
Sakatlýk da nereden doðuyor biliyor musunuz?
Çalýþan, çalýþtýðý þirketin satýþlarýna bakýyor, kestiði faturalara.
Kendi yaptýðý iþin görünen kazancýna bakýyor ve “Vay be” diyor. “Üç lira maaþ alýyorum ama on lira kazandýrýyorum patrona”.
Ne vergiden haberi var, ne stopajdan. KDV’den de bihaber, SGK primlerinden de.
Zannediyor ki patron o on lirayý cebine koyup evine gidip mangalý yelliyor o on lirayla.
Ýþler iyiyken kazandýrdýðý on lirayý görüyor ama iþler durgunken maaþýný bile çýkaramadýðý aylarda eksiksiz aldýðý maaþýn nereden geldiðini görmüyor.
Þirketinin aslýnda esas büyük ortaklarýnýn devlet ve bankalar olduðunun farkýnda deðil. Onlarý hiç hesaba katmýyor.
Giriþimci olayým da erken kalkmaktan kurtulayým diyor, demiyor ki acaba giriþimciler gece uyuyabiliyor mu?
Giriþimci olayým da kimsenin aðýz kokusunu çekmeyeyim diyor, demiyor ki acaba giriþimci kadar aðýz kokusu çeken var mý? Hem de renk renk, çeþit çeþit, desen desen kokular. Maliyesi bir taraftan, bankasý diðer taraftan, müþterisi, tedarikçisi, çalýþaný, ticaret odasý, vergi dairesi…
***
Mesele giriþimci olmak deðil, mesele akýllý giriþimci olmak.
Mesele giriþim yapmak deðil, akýllý, kârlý, verimli, faydalý giriþim yapmak.
Mesele 2’yi ikiye bölüp birer tane bir bile elde edememek deðil. Mesele 1+1’den 3 çýkarabilmek.
Yoksa “artýk küçük balýk büyük balýðý yiyor” hikayelerine aldanýr dururuz, küçük balýklar can verir de haberimiz bile olmaz.