Daha ilk saniyeden itibaren kendini ele veren bir “tahfif ve küçümseme” çabasý...
Kurgulanmýþ “körler-saðýrlar” platformuna (baþka seçenekleri olmadýðý halde) lütfen davet ediyorlar, ödülünü “lütfen” veriyorlar, konuþma yapmana müsaade etmeden kapýyý gösteriyorlar. (“Diriliþ-Ertuðrul” dizisinin yapýmcýlarýna bu muameleyi reva gördüler. Büyük bir terbiyesizlik yaptýlar.)
Gitmeyin bu adamlarýn körler-saðýrlar platformuna...
Size “verilmiþ gibi” yapýlan ödülleri kabul etmeyin...
Fatih Portakal diye bir adamýn ödül aldýðý ve terör örgütü propagandasý yaptýðý bir gecede iþiniz ne?
Fetullah övücülüðü yapacaðýnýzý bilselerdi size çýkýþ kapýsýný göstermeyeceklerdi, ucuz þovmenlerine “Ýzlemedim ama ilk fýrsatta izleyeceðim, her gün izleyeceðim, mütemadiyen izleyeceðim...” türünden sulu konuþmalar yaptýrmayacaklardý ve verdikleri kýytýrýk ödülü televizyon röportajlarýyla destekleyeceklerdi.
Neyse ki, “netice” iyi oldu.
Ödül, usulü dairesinde sahibine iade edildi.
Bu nedenle, “Diriliþ-Ertuðrul” dizisinin yapýmcýlarýný kutluyorum ve “gazalarý mübarek olsun” diyorum...
O ödülü (Aydýn Doðan’ýn “Altýn Kelebek Ödülü”nü) iade etmekle son yýllarýn en þýk protestosunu gerçekleþtirmiþ oldular...
Böylece, hem bir “sahteliði” deþifre ettiler, hem de kendilerini takdir makamýnda görenlere (ödül-taltif mekanizmasýný kötüye kullananlara) esaslý bir ders verdiler.
Bravo!
Hazýr konu açýlmýþken, “Altýn Kelebek”le taltif edilen haberci arkadaþýmýza ödülünü veren medya patronu için de bir çift söz söylemek istiyorum.
Evet, darbe gecesi Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn mesajýný ilk duyuran haberci hemþiremiz de ödüllendirildi.
Ýyi habercilik yaptý, kuþku yok.
Ýyiliði, biraz da, “ilk” olmasýndan kaynaklanýyor.
Çünkü Cumhurbaþkaný Erdoðan, o “ilk” duyuruyu müteakip, baþka kanallara da baðlandý ve halký demokrasiye sahip çýkmaya çaðýrdý.
Burada, “ilk” olmak, evet, önem taþýyor ama kendileri olmasaydý da Erdoðan mesajýný kamuoyuna ulaþtýracaktý. Ýlk olmak, biricik olmak anlamýna gelmiyor.
Dolayýsýyla ödül, (iddia edildiði gibi) “demokrasiye sahip çýkma azmi ve kararlýlýðý”na deðil, “hýzlý haberciliðe” verilmiþ oldu... Bir diðer ifadeyle, elini çabuk tutan kazandý. (Grup dýþýndan bir haberci elini çabuk tutsaydý yine ödüllendirilir miydi? Sanmýyorum.)
Hayýr, öyle deðilmiþ...
15 Temmuz gecesi patronlarýnýn öncülüðünde, daha doðrusu patronlarýndan aldýklarý “el”le büyük bir kahramanlýk sergilemiþler ve demokrasiyi uçurumun kenarýndan almýþlar.
Mütemadiyen bunu yazýp çiziyorlar...
Darbenin üzerinden kay aç geçti, hâlâ ayný türküyü çýðýrýyorlar...
Kamuoyunu borçlandýrýyorlar...
Hemen hepsinde de ayný nakarat: “15 Temmuz gecesi patronumuz aradý, dedi ki, ‘Ne olursa olsun, darbeye direneceksiniz, demokrasinin yanýnda olacaksýnýz, meþru hükümeti savunacaksýnýz.’ Biz de haberciler olarak bu buyruða uyduk...”
Ýþte bu buyruða uyduðunu söyleyen hemþiremiz “Altýn Kelebek Ödülü” aldý.
Hayýrlý olsun!
Ödülünü de “patronumuz” dediði ünlü basýn patronu takdim etti ve o gece yaþananlarla ilgili “demokratik manifesto” niteliðinde bir konuþma yaptý.
Konuþmasý güzeldi... En azýndan kötü deðildi.
Elemanlarýna verdiði “el”e de diyecek bir þey yok.
Hepsi güzeldi de...
Daha önce müteaddit defa sorduðum gibi, “1997 yýlýnda ordunun baskýsý sonucu istifaya zorlanan Ýslamcý koalisyon hükümetine karþý benim medya organlarým savaþ verdi” cümlesini nereye koyacaðýz?
Evet Aydýn Bey, nereye koyacaðýz?