Giydirici, Gulyabani ve Coriolanus

Tiyatro ve sinemanýn konularý tarihin gidebildiði kadar derin, yeryüzü kadar geniþtir. Edebiyat metinleri gibi görsel sanatlar da koca bir dünyayý sýðdýrýr içine.

Yeri gelir sanat eserine imza atan sanatçýlarýn özyaþam öyküleri de sanata ‘malzeme’ olur. Bu konuda yapýlmýþ pek çok sinema filmi, roman ve tiyatro oyunu vardýr. Ýstanbul Devlet Tiyatrosu’nca (ÝDT) sahnelenen ‘Giydirici’ adlý oyun da bunlardan biri.

Ýngiliz yazar Ronald Harwood tarafýndan kalem alýnan Giydirici, daha önce de Devlet Tiyatrolarý’nca sahnelenmiþti. 1983 yýlýnda sinema filmi olarak Oscar’a aday olan Giydirici’nin yazarý, ayný zamanda En Ýyi Senaryo ödülü alan The Pianist’in de senaristi. Yani karþýmýzda tecrübeli, baþarýlý bir kalem var.

Oyun metnindeki saðlamlýk, iyi reji, sahne düzenlemesi, ýþýk tasarýmý ve oyunculuk gösterisiyle birleþince izlemesi keyifli bir oyun çýkýyor ortaya. Giydirici’nin yönetmeni Hakan Çimenser, ayný zamanda Sir rolünde sahnedeki yerini alýyor. Sir, Shakespeare oyunlarýnýn gözde bir oyuncusuyken yaþlandýkça huysuzlaþan, gözden düþen bir aktördür. Bu huysuz ihtiyarýn her an yaný baþýnda olan yardýmcýsý (Giydirici) rolündeki Norman karakterine hayat veren Celal Kadri Kýnoðlu, gerçekten göz kamaþtýran performansýyla kuvvetli bir alkýþý hak ediyor. Kýnoðlu, hem fiziksel hem de ruhsal olarak iniþli-çýkýþlý rolünün üstesinden gelirken, oyunun mizah yönünü de güçlü tutuyor.

Bir yandan da aslýnda tüm o ýþýltýlý dünyanýn perde arkasýndaki kimsesizliði, melankoliyi seyirciye hissettiriyor.

Bir yaþam biçimi olarak tiyatronun, oyunculuðun, perde arkasýnda yaþananlarýn nasýl bir þey olduðunu merak ediyorsanýz, Giydirici’yi seveceksiniz. Zira, oyun, sanatýn ve sanatçýnýn iç dünyasýna içeriden bir bakýþ sunuyor.

Ýstanbul Devlet Tiyatrosu’nun bir diðer oyunu Coriolanus, klasik bir Shakespeare uyarlamasý izlemek isteyenleri tatmin edecek türden bir oyun. Sahne dekoru, kostümler, metindeki þiirsellik ve oyuncularýn baþarýlý yorumu seyirciyi uzun süren bir maratonun içine çekiyor. Ýki buçuk saat boyunca seyirci dikkatini sahnede tutmak kolay deðildir. Lakin, bir savaþ kahramanýnýn trajik öyküsüne odaklanan Coriolanus’un dramatik kurgusu ilgiyi ayakta tutmayý baþarýyor.

Gerçekte yaþayýp yaþamadýðý tartýþmalý olan Romalý komutan Coriolanus bir savaþ kahramanýdýr. Lakin, asker ve soyluluk erdemlerine saplantýlý denebilecek ölçüde baðlý olan Coriolanus’un bu özelliði, “suç”unu oluþturur, ancak o yine de inandýklarýný dillendirmeye devam eder. Roma’nýn sözde demokrasisinin ‘eðitimsiz ve aç halký’, politikacýlarýn da kýþkýrtmasýyla Coriolanus’un karþýsýna dikilirler. Fakat karþýlarýnda af dileyen deðil, her halukarda halký aþaðýlayan, küçümseyen bir general bulurlar. Coriolanus Roma’dan sürülür. Bu utançla yaþamak zorunda kalan komutan intikam ateþiyle yanýp tutuþur. Bir zamanlar düþman bildiði kimselerin safýna geçerek Roma’dan intikam almak ister ancak iþler istediði gibi geliþmez… Shakespeare oyunlarý üzerine tecrübeli bir isim olan Ýngiliz Malcolm Keith’in yönettiði oyun, klasik bir Shakespeare oyunu tadýnda ve sezonun kaçýrýlmamasý gereken yapýmlarý arasýnda.

‘Gulyabani’ tam oturmamýþ

Ýlginç bir deneme… Hüseyin Rahmi Gürpýnar’ýn ‘iyi saatte olsunlar’ýn, perilerin, batýl inançlarýn cirit attýðý meþhur romaný Gulyabani, Ýstanbul Devlet Tiyatrosu tarafýndan müzikal olarak sahneleniyor. Eseri oyunlaþtýran ve yöneten Metin Arslan, daha önce de çeþitli müzikallere imza atmýþ tecrübeli bir isim. Ancak Gulyabani’de oturmayan bir þeyler var. Yoðun müzik kullanýmý hikayeyi boðuyor; Koreografide özgünlük yok… Bir de dansçýlarýn iþi abartýp akrobasiye dönüþen gösterileri de iþin içine eklenince ortaya curcuna çýkýyor. Üstelik oyun metninde ‘Batýl inançlardan arýnalým, kadýnlarýmýzý eðitelim’ türünden didaktik bir yola da sapýlýyor. Yine de sahnede orkestra eþliðinde Gulyabani’nin renkli dünyasýna dalmak isteyebilirsiniz…

Bu hafta bir alternatif oyun da Ýstanbul Þehir Tiyatrolarý’ndan… Necip Fazýl Kýsakürek’in Reis Bey adlý unutulmaz oyunu 3, 4, 8, 9, 10 ve 11 Mart’ta Kadýköy Haldun Taner Sahnesi’nde.