Gizemli dosya fiyaskosu

15 Temmuz için“Tiyatro” tanımlaması FETÖ'ye ait.

“Kontrollü darbe”iddiası da, Kılıçdaroğlu'na. Medyada bu iddiaya sahiplenen başkaları da oldu. Bunun için Türkiye gazetesinden Fuat Uğur'un “Devlet FETÖ'cülerin tarlara sıralanmasını bekliyor, oraya dizilince teker teker avlayacak” mealindeki bazı yazıları malzeme olarak kullanıldı.

Ben FETÖ'nün iddiasını “Böyle bir tiyatro oyunu yazıldıysa siz neden aktör oldunuz?” sorgulaması ile değerlendirdim: Sivil elemanlar olarak darbe kalkışmasına yatırım yaptınız, asker içindeki elemanlarınızla da, kalkışma içinde rol aldınız. Akıncı'da yakalanan, görüntülenen sivil elemanlar, tarla almaya gitmemişlerdi oraya. Bu iddia ancak aptallara aptalca sunulur. Sonra itiraflar, itiraflar.

Darbe kalkışmasında FETÖ bağlantısı olmayanlar da var mıydı, asker içinde birileri başarılı olup olmayacağını gözetledi mi, kim kimi kullandı, bunlar zaman içinde ortaya çıkacak. Ama Tayyip Erdoğan'a karşı, medyası ile, yargısı, emniyeti ile ve sonunda askeri varlığı ile “topyekün bir savaş” açıldığında kuşku yok. 

Darbe girişimi oldu ve bastırıldı.

Devlet, millet el ele verdi.

Devleti yöneten kadro, Tayyip Bey, Binali Bey, darbe girişimini hangi noktada yakaladı ve meseleye el koydu, bunun üzerinde durulabilir. “En zayıf noktada” yakalamış olmaları kadar tabii bir şey olamaz. Darbe girişimi gelişseydi de öyle el konsaydı gibi bir yaklaşım akla ziyandır. Eğer Kılıçdaroğlu'nun ifadesi “Darbe yoktu da, var edildi” gibi bir şeyse, bunun da akılla izah edilir bir yanı yok.

Kılıçdaroğlu'nun son söylediği şeydeki yenilik “Elimde dosya var” iddiasıdır. Aslında bu da yarım ağız bir iddiadır.

Gazetelerde MİT'in ulaştığı binlerce ByLock kullanıcısı bulunduğuna dair haberler yer aldı. Kılıçdaroğlu buradan yola çıkarak “FETÖ'nün siyasi ayağı” iddialarına geliyor, oradan da "iktidarda 120 ile 180 arasında ByLock kullanan FETÖ'cü olduğu" sonucunu çıkarıyor. Ve oradan da şıp diye "Siz bu listeleri saklıyorsanız insanın aklına 15 Temmuz'un kontrollü bir darbe olduğu geliyor" cümlesine atlıyor.

FETÖ'nün siyasi ayağı var mıdır, tabii ki olabilir.

FETÖ'nün siyasi ayağı Ak Parti'de var mıdır, o da tabii ki olabilir.

Ama aynı ihtimal CHP için de geçerlidir, hatta CHP'li bazı isimlerin dünlerde Çağlayan önünde yaptığı gösterilere bakılırsa bu ihtimal daha çok geçerlidir.

Ancak “kontrollü darbe ihtimali”ne işaret eden son cümleye baktığımızda öylesine zayıf bir temelden yola çıkılıyor ki, bir ana muhalefet liderinin bunu seslendirmesini aklınız almıyor.

Kılıçdaroğlu sonra buna bir de “gizem” katmak için hamle yapıyor ve "konuyla ilgili bir dosya hazırladığını ama bunu sırası gelince açıklayacağını” söylüyor.

İşte bu, inandırıcılık yönünden söylemin iflas ettiği ve bir referandum sürecinde icra edildiği için de, siyaseten dibe vurulduğu bir durumun göstergesidir.

Burada kısa bir Kılıçdaroğlu değerlendirmesi yaparsak;

- Yumuşak dil, CHP adına bir yenilikti. Belki de kalıcı olursa CHP'deki dönüşümün başlangıç noktası olabilir. Bence bunu “Türkiye'nin yarınları adına” teşvik etmek lazım.

- Tek adam tema'sı bir toplumsal zemine hitap ediyor. Karşısında da “Tayyip Erdoğan idealizmi”ni besliyor. Bunun yanında “tarafsızlık” tema'sının da toplumsal karşılık bulduğunu söylemek mümkün. Tayyip Bey'in ve Ak Parti'nin bunu da görmesi gerekiyor.

- Onun dışında “Siyasette düşük profil” deyince Kılıçdaroğlu'nun bunun tipik örneği olduğu söylenebilir.

- Dosya işi, Kılıçdaroğlu'nun “Gizem” siyasetinin yeni bir yansıması. Ama bu defa belli ki “Yalancı çoban” muamelesi görecek. “Dosya” geleceğe havale ediliyor, vatandaş “Referandum kampanyasında en vurucu malzeme” olması kesin olan bir dosyanın geleceğe havale edilmesine bakarak, öyle bir dosyanın çıkmayacağından emin olacaktır.

Bu durumda da olay, kampanya sürecinde“gaf” hanesine yazılan Kılıçdaroğlu çıkışlarından biri olarak kalacaktır.