Gizli Hayýr’cýlýk FETÖ’cülüktür!

Bir varmýþ bir yokmuþ, muhafazakâr mahalle denilen bir mahalle varmýþ.

Bu mahallenin de 16 Nisan’da oylanacak anayasa deðiþikliði referandumu için gizli Hayýr’cýlýk yapanlarý varmýþ.

Kendilerini Aydýn Doðan medyasýnýn sözcülüðünü yaptýðý cenaha beðendirmeye çalýþan muhafazakâr gazeteciler ile muhafazakâr siyasetçilermiþ bunlar.

Aydýn Doðan medyasýnýn “Karargâh rahatsýz” türü darbeci baþlýðýndan bile rahatsýzlýk duymazlarmýþ bunlar.

Evet, AK Parti’ye yakýn denilen medya içinde böyleleri varmýþ.

Muhafazakâr mahalle denilen mahallede böylesine gizli Hayýr’cýlar varmýþ.

Gizli kapaklý iþleri oldum olasý hiç sevmemiþimdir.

Sinsilikten iðrenmiþimdir.

Olduðu gibi görünmeyenlerden, göründüðü gibi olmayanlardan hep nefret etmiþimdir.

FETÖ’cüler gizli kapaklý iþlerin, sinsiliðin, olduðu gibi görünüp göründüðü gibi olmamanýn baþta gelen örneðidir.

Benim nazarýmda gizli Hayýr’cýlar da FETÖ’cülere benzemektedir!

Benim için gizli Hayýr’cýlýk FETÖ’cülük demektir!  

“Hayýr” diyecek olan gizliden gizliye deðil, açýktan açýða “Hayýr” demelidir.

Kýsacasý, her þeyin gizli kapaklýsýna karþý olduðum gibi, gizli Hayýr’cýlýða da karþýyým.

Gizli Hayýr’cýlýða karþý olduðum gibi, muhafazakâr mahalle, laik mahalle, þucu bucu mahalle olarak bölünmeye de karþýyým.

Yazarlýk yaþamým boyunca mahallelere, kamplara bölünmeye hep karþý çýktým.

Yeri gelmiþken bu konuda bir anýmý anlatmalýyým.

Gazetelerde köþe yazmaya henüz yeni baþlamýþtým.

Ülkenin en genç köþe yazarýydým.

O zaman da ülke kamplara bölünmüþtü.

Ülke gibi basýn da kamplara bölünmüþtü. 

O günlerde kamplaþmaya karþý çýkan, bunun ülkenin hayrýna olmadýðýný savunan, kamplaþmacýlarý uyaran bir yazý yazdým.

Bu yazým üzerine gazetenin yayýn yönetmeninden “Ama bu yazý yanlýþ anlaþýlýr; bizim kampa zarar verir” þeklinde bir tepki aldým.

Kaný kaynayan bir delikanlýydým; çok gençtim.

Gençliðin verdiði ataklýkla birden sinirlendim.

Ne kampý ulan!Ben vicdanýmdan baþka kamp tanýmam” þeklinde bir karþýlýk verdim.

Ve ben yazarlýk yaþamým boyunca vicdanýmdan baþka kamp da mahalle de tanýmadým.

Vicdanýmdan baþka mahalle tanýsaydým, mesela 28 Þubat döneminde solcu gençlerin en çok okuduðu yayýn olan Leman’da, “Zulme karþý direneceðiz; yýlgýnlýk yok, direniþ var” diyerek, solcu gençleri dindarlara yapýlan zulme karþý çýkmaya çaðýran o meþhur yazýyý yazamazdým.

Ýstanbul Üniversitesi’nin önünde, dindar gençlerle solcu gençlerin zulme karþý birlikte yürüyüþe geçtikleri o meþhur yürüyüþün öncülüðünü yapamazdým.

Vicdanýmdan baþka mahalle tanýsaydým, örneðin darbeci generallerin astýðý astýk kestiði kestik olduðu 12 Eylül döneminde, kelleyi koltuða alýp devrimci, ülkücü, Ýslamcý gençlere uygulanan hukuksuz yargýlamalarýn, yargýsýz infazlarýn, iþkencelerin son bulmasýný da içeren ilk insan haklarý kampanyasýný baþlatamazdým.

Tanklara karþý duran ilk kiþi olamazdým.

Daha yazarlýk yaþamýmýn baþýndayken “Susma, sustukça sýra sana gelecek” gibi sloganlaþtýrdýðým cümleleri yazamazdým.

Ýþte onun için muhafazakâr mahalle, laik mahalle, þucu bucu mahalle deyip racon kesmeye çalýþanlara, gençliðimdeki jargonla seslenmek zorundayým.

Ne mahallesi ulan!

Ben vicdanýmdan baþka mahalle tanýmadým, tanýmam!