Hiçbir þey sonsuza dek uygulanamýyor.
Yozlaþma - aþýnma - uyanma
ve ifþa
sistemlerin sonunu getiriyor.
Ýkinci dünya savaþýnýn ardýndan küresel sistemde dikkat çeken bir kaç noktaya bakalým. Görüntüde demokratik ülkeler ve komünist ülkeler (diktatör), iki kutuplu yapýnýn birer parçasý idi. Lakin bir çok diktatör ülke ayný zamanda demokratik kutupta bulunabiliyordu.
Görüntüde aranan demokrasi olmasýna raðmen aslýnda gerçekte sistem NATO þemsiyesine yakýnlýk ve baðlýlýk olarak þekilleniyordu.Hatta gerçek amaç o kadar güçlüydü ki bu yolda bir çok demokratik rejimler askeri darbelerle devrilerek gerçekteki baðýlýlýk rejimine adapte ediliyorlardý.
Buna ince ayar deniliyordu; veya balans ayarý.
TERÖR ÖRGÜTLERÝ
NATO þemsiyesini korumanýn bir de gizli yapýlanmasý vardý ki; kýsa adý GLADÝO veya kontrgerilla dairesiydi.
Kontrgerilla daireleri bir çok ülkede iç ayaklanmalarý, karmaþalarý, darbelere zemin hazýrlamayý ve bizzat darbeleri titizlikle hazýrlýyordu. Cinayetler, bombalamalar, sivilleri dahi öldürmeler ve en acýsý sürüsü ile terör örgütü bizzat bu daireler tarafýndan kuruluyor, destekleniyor ve besleniyordu.
Tek hedef vardý; o da sisteme ve merkeze baðlýlýktý.
Ýtalya'da Yunanistan'da ve hatta Ýspanya'daki terör ve darbeler ile darbe giriþimlerini bu çerçevede bir kez daha gözden geçirin. Nerede ise Türkiye ile ayný özellikler görebilirsiniz.
Galdio tasfiyesini baþarmýþ olan o ülkelerde artýk birer terör örgütü olarak 17 Kasým örgütünü, Kýzýl Tugaylarý göremezsiniz.
FÝNANSALLAÞMA VE ÝSPANYA
Ama bu üç ülkede þimdilerde müthiþ bir finansal kriz görüyorsunuz.
Sormamýz gereken soru þu: Gladio sonrasý bu ülkelerde uygulanan ekonomik modellerin finansal baðlýlýk ile bir iliþkisinin olup olmadýðýdýr.
Bundan on yýl önce nerede ise tüm ekonomik verileri bugünkü Türkiye'ye çok ama çok benzeyen Ýspanya, bugün neden birden hasta adam oluverdi? Daha on yýl önce Avrupa'nýn örnek büyüyen ülkesi, örnek düþük borçlu ülkesi, örnek inþaat ülkesi ve örnek istikrar ülkesi ile küresel övgüleri üzerinde toplayan Ýspanya deðil miydi?
Keza benzer övgüleri bir zamanlar çalýþmadan zenginleþen Yunanistan ve biraz daha sanayileþmiþ görülen Ýtalya topluyordu.
Silahlý baðlýlýktan kurtulan bu ülkeler neden bir anda finansal baðlýlýk ile yeniden bir þekilde merkez güç odaðýna Londra ve Washington'a baðlanýyorlardý.
Çok kez tekrarladým: 2009 yýlýnda Ýtalya seyahatimde bu durumu sorduðumda yeni yapýlanmanýn özelliklerini sýralamýþlardý: "Baðýmsýz devlet kurumlarý ülkeyi demokrasiden bile baðýmsýz kýlýyorlar; devlet artýk öldürmüyor ama sistem baðlýlýk üzerine oturtuluyor. Yeni modelin ise en önemli ayaðý ise ekonomide oluþturuluyor. Finansallaþma ve kredileþme ile insanlar sesini çýkaramaz noktaya gelip demokrasi ve siyaset sadece bir araç haline geliyor."
Bugün Türkiye'de bir çok baðýmsýz üst kurumun bir çok yasa ve yönetmelik maddesi açýk seçik yazýlmýþ Anayasa'ya, Medeni Kanuna ve Ceza kanunlarýna aykýrý düzenlemeler içeriyor. Baðýmsýz üst kurullar (RK hariç -belki de þimdilik) ne kadar Türk Halkýna veya ne kadar üst görev gördükleri devlete hizmet ediyorlar?
Politikalar arasý uyumsuzluk ve zýmni üst hedefler kamuoyuna açýklanan hedeflerin her nedense hep üzerinde kollanýyor ve gerçekleþiyor.
Mesela Sanayi Bakanlýðý "sanayi strateji belgesi" açýklýyor. Ardýndan kýsmi teþvikler ve 2012 yýlýnda genel teþvikler devreye giriyor. Fakat üst elden verilenden daha fazlasý alt elden geri alýndýðý için sistem bir türlü açýklanan hedeflere gidemiyor.
Þimdi yazacaklarýma ve gerçeklere bakýn:
Söz:"Geliþmiþ ülkelerde ilerlemenin lokomotifinin her zaman sanayi olduðu görülecektir."
Gerçek:Son beþ yýlda Türkiye totalde yüzde 16,3 oranýnda büyüdü. Ýmalat sanayi yüzde 17,9 büyürken mali sektör sanayinin üç katý oranýnda yüzde 42,9 ve gayrimenkul sektörü yüzde 39,7 büyüdü.
Söz:"Ekonomide önemli olan kýsa dönemli baþarýlardan ziyade, uzun sürdürülebilir programlardýr."
Gerçek: Türkiye 2010 ve 2011 yýllarýnda cari açýk ve borçlanmanýn beslediði kredili tüketimle hýzlý büyümelerin ardýndan 2012 yýlýnda birden hýz kesti. Türkiye'nin büyümesi içerde krediye dýþarýda ise cari açýða sýký sýkýya baðlandý.
Söz:"Sanayide becerilerini sürekli geliþtirebilen þirketler desteklenerek finansmana eriþim kolaylaþtýrýlýp girdi maliyetleri düþürülecek".
Gerçek:Bankalar 2008-09 krizinde görüldü ki artýk sanayiciyi desteklemek yerine tüketicileri destekliyor. Kriz anýnda krediler hemen geri çaðrýlýp sanayi bir anda çökebiliyor. O zaman sanayici için alternatif finans pazarý ya dýþ borçlanma (büyükler için) veya sermaye piyasalarýdýr (küçükler için). Lakin sermaye piyasalarý geliþtirilmeyi býrakýn kuralsýzlýðýn artýþý ile yolsuzluk becerisini yükselten þirketlere kapý açar oldu. Daha pazara yeni girmiþ þirketlerin iflas noktasýna gelmesi ve hisse sýralarýnýn kapatýlmasý hiç sorgulanmayacak mý?
C. Lapavitsas"finansallaþma ve kapitalizmin krizi" adlý kitabýnda diyor ki "Finansallaþma ve kuralsýzlaþma bir tesadüf deðildir. Bu iki unsur bilinçli bir politikanýn sonucudur"
Sanayide girdi maliyetlerinin ucuzlatýlmasý meselesine gelince maalesef yine hazin bir tablo ile karþý karþýyayýz. Ucuzlayan tek girdi EMEK piyasasý; yani ücretler.
Söz:"Makroekonomik durumda ve fiziki altyapýda iyileþmeler saðlamak öncelikli yapýlmasý gerekenler arasýndadýr".
Gerçek:Kamu bütçesi Milli Gelirden aldýðý payý nerede ise sürekli artýrýyor. Yani Türkiye büyümesinden en fazla devlet yararlanýyor. On yýl önce kamu payý (SSK dahil) Milli gelirin yüzde 22'siyken artýk yüzde 28'ine dayandý. Kamu çok para topluyor da ne yapýyor?
Harcýyor...
Ama altyapý yatýrýmlarý yerine yine transfere harcanýyor para. Kamu personeline verilen bütçe enflasyonun iki katý arttý. Emeklilik sistemine reforma raðmen merkezden yýlda 70 milyarýn üzerinde para gidiyor. Diðer sosyal giderlerle beraber adeta çalýþanýn cezalandýrýldýðý; yan gelip yatanýn ödüllendirildiði bir sistem kuruldu.
Hatýrlayýn Yunanistan'ý. Yan gelip yatýyorlar demiyor muyduk. Oysa orda da bir avuç insan Kuzey ülkelerinden aha aðýr þartlarda çalýþýyor.
Bütçe, gider bütçesi haline geldiðinden kamu yatýrým oraný 80'li yýllarda yüzde 44'lerden þimdilerde yarý yarýya düþerek yüzde 22'lere gerilemiþ oldu. Bu nedenle Diyarbakýr'da emek yoðun üretilen ürünün Antalya'ya limana geliþ maliyeti Çin'e ihraç maliyetini aþabiliyor.
Söz:"Çin ve Hindistan'ýn küresel ekonomiye entegrasyonu ile birlikte, Türkiye'nin rekabet gücünü ucuz iþgücüne dayandýrmasý mümkün görünmüyor."
Gerçek: TUIK bir çok ekonomik veride yaptýðý gibi artýk reel ücret endeksini de yayýnlamýyor. Yeni serileri de eski serilere uyarlamýyor. Türkiye ekonomisini TUIK'den takip etmek nerede ise imkansýzlaþtý.
Lakin yine "söz" üzerinden cevabý verelim: "Türk þirketleri, küresel ekonomiye entegrasyondan kaynaklanan rekabete bugüne kadar iþgücü maliyetlerini reel anlamda düþürerek ve verimliliði artýrarak cevap vermiþtir."
Bu açýklama aslýnda ücretleri artýrdýk diyenlere de duyurulur.
Söz:"Büyüme sürecinin devamý için uygulanacak stratejinin temel amacý özel sektörün rekabet gücünün yükseltilmesi gereðidir".
Gerçek:Devlet 2002'den beri sürekli büyüyor. Bu büyüme ana kalemler olarak vergi, harç ve özelleþtirme ile finanse ediliyor. Devlet büyüdükçe artan gelir alma isteði özellikle özel sektörün rekabet gücünü kýrýcý; az olan sermayesini azaltýcý ve yapýlmayan altyapý yatýrýmlarý ile geliþmenin önünde engelleyici duruma gelmektedir. Devletin sürekli desteklediði emeklilik düzeni ve memur sistemi, aslýnda özel sektörde vergi artýþý olarak girdi maliyetlerini yükseltmektedir.
Artýk burada keseceðim.
Yukarýda verdiðim "söz" açýklamalarýnýn hepsi Sanayi ve Teknoloji Bakanlýðý'nýn hazýrladýðý "sanayi strateji belgesinde" yazýlanlardýr. Maalesef orada yazýlanlar ve hedeflerle gerçekler ve gerçekleþmeler nerede ise zýt olarak þekillenmiþtir.
Son beþ yýlda sanayiyi büyütelim diye uðraþýrken aslýnda sadece devleti ve bankalarý büyütmüþüz.
Sanayi Bakaný Nihat Ergün'ün sözü ile bitirmek istiyorum: "Sanayisini koruyamayan ülkeler demokrasilerini de koruyamazlar"