Godot yâhut Dördüncü Cumhuriyet

"KESİN ATEŞKES!” demiş Abdullah Hocam. Bence yerinde bir söz. Ancak Ankara’daki değerli büyüklerimiz ipe un serme konusundaki mahâretlerinden bir mikdar ferâgat etmezlerse canına tak edip “Hayır! Ben KESİN ATEŞKES filan demedim. Ben KESİN ATEŞKESİ dedim.” şeklinde ağız değiştirirse ona da şaşmamak lâzım.

Ne de olsa onun da yaşı kemâle erdi.

Yerinde kim olsa nihâyet hoplayıp şöyle bir etrâfı dolaşmak ister.

Temennîm herkesin elini biraz çabuk tutması.

Hem içeride hem de dışarıda işler sür’atle yığılmaya başladı.

*    *      *

Profesyonel “endîşe-darlar” (yoksa “endîşe-perest” mi desek?) yine alabildiğine tedirgin.

Atatürk’ün kurup bizlere emânet bırakdığı Cumhûriyet yıkılıp yerine ikincisi kurulacak ve netîceten Kemalizm de târîhe karışacak diye çok üzülüyorlar.

Zâten onyıllardır üzülüyorlardı ama şu sıralar daha “kaygılı”lar.

Kemalistler bu kez Atatürkçüleri de yanlarına aldılar. Eğer “Gâzîseverler” ve “Mustafa-Kemâlîler” de onlara katılırsa ve hele ilâveten “Uluatamistler” gayret kemerini kuşanırsa hüzün daha da artacak.

Zîrâ mâlûm ya, Türkiye’de Yüce Önder’e saygı ve sadâkat bu yurddaşlarımızın tekelinde.

Bu konuda ben de senelerdir yazar dururum.

Bakdım ilk yazım 10 Kasım 1982 târihli.

Hâlen kaçıncı cumhûriyeti yaşıyoruz?

Sual bu!

O ilk yazıdan sonrakileri saymaya kalkdım; sekizden sonra pes etdim.

Ama henüz 1997 Yılı’na anca varmışdım...

O halde bir kere daha:

Gerçek anlamda farklı cumhûriyetler, karakterlerini belirleyen anayasalarıyla qâimdirler.

Anayasa değişince o cumhûriyetde değişiğ bir başka cumhûriyete dönüşdüğünden bunları numaralamak qâbildir ama şart değildir.

Meselâ Fransa hâlihazırdaki rejimine “Beşinci Cumhûriyet” der ama Almanya el’ân sâhib olduğuna (Weimarer Republik artı Bundesrepublik) “İkinci Cumhûriyet” demez.

Buna muqâbil onlar kurdukları (gerçek veyâ sözümona) imparatorluklara numara  vermişlerdir:

“Birinci Reich, İkinci Reich, Üçüncü Reich”...

Bizde de 27 Mayıs 1960 Darbesi’nden sonra bu haltı yiyen Yeniçeri Bozuntuları bir süre, kurdukları dikta rejimine “İkinci Cumhûriyet” adını vermeğe yeltenmişlerse de sonra muhtemelen kendi cesâretlerinden ödleri patlayarak bu isimden vazgeçmişlerdir. Çünki o vakit Atatürk’ün kurduğu cumhûriyeti yıkmış oluyorlardı ki bunu da petkaları sıkmamışdır.

Oysa olan tamı tamına da buydu!

Ben bunu gâyet iyi biliyorum, zîrâ o darbeci gürûhunun iki elebaşısı, Alparslan Türkeş ve Nûman Esin, daha önceleri bizim Merhum Peder’in “çömezlerinden”di.

Böyle bir haltı, TABİİ Kİ ONA KESİNLİKLE HABER VERMEKSİZİN, işledikleri için de kısa süre sonra Peder her ikisiyle de kat’-ı münâsebât etdi.

Yüzde yüz emin değilim ama, belki de darbe denilen kepâzeliklere her türlü ahvâl ve şerâit tahtında dahî karşı değildi. O konuda yemîn et deseler edemem. Lâkin “ekip”e muttalî oldukdan sonra mecâzî mânâda dövünmeye başladığını biliyorum.

Her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştıracaklarını tahmîn etmişdi; nitekim öyle de oldu.

Neyse, bu, İkinci Cumhûriyet’dir!

Demek ki ANAYASALARIN YÜRÜRLÜĞE GİRMELERİ MEYÂNINDA şöyle bir tasnif  doğru sayılabilir:

BİRİNCİ CUMHÛRİYET  

(20 Ocak 1921 - 27 Mayıs 1960)

İKİNCİ CUMHÛRİYET    

(09 Temmuz 1961 - 12 Eylül 1980)

ÜÇÜNCÜ CUMHÛRİYET

(07 Kasım 1982  - ............?)

Onun için şu günlerde sıkça sorulmaya başlanan “hangi cumhûriyet?” suali bence lüzumsuzdur.

Dördüncüsünü kurmağa ise ortalıkda dolaşanlardan pek de heveslisini, en azından ben, göremiyorum.

Bastırın beşer kâğıt onun sebeblerini de anlatayım!

NOT: Bu metnin orijinali 1984’de yayınlandı:”CUMHÛRİYET’İN NUMARASI ve KEMALİZM’İN ÖLÜM TÂRİHİ”

İlk bölümü yoğun biçimde kısaltıp birkaç güncelleme ekledim.