Büyük Yalan Teorisi de deniyor; "Yeterince büyük bir yalan söylerseniz ve bu yalaný sürekli tekrar ederseniz, insanlar sonunda buna inanmaya baþlayacaktýr." Formülü de bu iþte. Hani geçenlerde CHP'nin propaganda stratejisti gibi konuþan Sedef Kabaþ adlý kiþi bu aklý veriyordu. Nazi Almanyasý'nda propaganda bakaný olan Goebbels'in teorisi olarak bilinir ama güncel versiyonlarý hiç de ondan aþaðý kalýr deðil.
Hatta Goebbels'e rahmet okutacak kadar çok, Goebbels'i imrendirecek denli gönül rahatlýðýyla yalan söylüyorlar.
Yalanlarý, onlar daha köþeyi dönmeden ortaya çýkýyor ama yine özür bile dilemiyorlar. Çünkü "büyük yalan teorisi" bunu gerektiriyor; "Önce çookkk büyük bir yalan söyleyeceksin ve sonra da bu yalaný sürekli tekrar edeceksin. Söylediðin yalan yalanlansa dahi oralý olmayacaksýn. Gerçek yüzüne çarpýlsa da sen yalanýnda ýsrar edeceksin. Utanmayacaksýn, arlanmayacaksýn. Çünkü gücünü bundan alýyorsun.
Senin gücün utanmamanda, rezil olmamanda, hiçbir þekilde kýzarmaman, mahcup olmamanda."
Son günlerin büyük yalaný, BBC Türkçe tarafýndan servis edildi. Tam da iç kamuoyunda Afgan göçmenler üzerinden gündem oluþturulurken BBC Türkçe, Ýngiltere Savunma Bakaný Wallace'ýn aðzýndan "Türkiye ve Pakistan gibi ülkelerde mülteci merkezleri kurmayý planladýklarýný" yazdý.
Wallace'nin böyle bir ifadesi yoktu, dolayýsýyla BBC Türkçe yaptýðý yalan haber için özür diledi ve haberi kaldýrdý.
Fakat ayný haberi alýntýlayan Ýyi Parti Genel Baþkaný Meral Akþener "Koltuðu kurtarmak için þimdi de Ýngilizlerin mi taþeronu oluyorsun Sayýn Erdoðan" þeklindeki paylaþýmýný kaldýrma ihtiyacý hissetmedi.
Ayný yalan habere atýfla Kemal Kýlýçdaroðlu ise "Þimdi Erdoðan'a sorum þu: Ben anlaþma yapmadým dediðin ülkeler, artýk Türkiye Cumhuriyeti'nin fikrini alma ihtiyacý dahi duymadan bunlarý söyleyebilecek hale mi geldi? Yoksa anlaþma yaptýn diye mi bu kadar cüretkârlar? Hangisi doðru? Bir kere dürüst ol Erdoðan!" þeklindeki hadsiz paylaþýmý için tabii ki özür dilemedi.
Sözünü ettiðimiz muhalefet liderlerinin ve içeriden dýþarýdan fonlanan yandaþ gazetecilerinin Türkiye'nin yetkili kurumlarýndan yapýlan açýklamalarý zaten duyduklarý yok. Onlar için Türk makamlarý deðil Türkiye muarýzý mecralarýn iddialarý daha muteber.
Ama üstüne atladýklarý yalan haber için BBC Türkçe özür diledi. Haliyle insan acaba bunlar da özür diler mi, hata yaptýk der mi, diyor.
Demezler! Çünkü "büyük yalan teorisi" bunu gerektiriyor. Yalandan dönenin kaþýðý kýrýlsýn! Yalanýnda o kadar ýsrarcý olacaksýn ki gerçek kendinden þüphe edecek!
Muhalefetin taktiði bu iþte...
Ýnsaný çaresiz býrakýyor, kabul edelim. Bunlarla nasýl baþ edilir ki, dedirtiyor.
Seviyeyi o kadar aþaðý çektiler ki, oraya inmek, o seviyesizlikle mücadele etmek imkânsýz.
Peki, ne yapýlacak? Goebbels'in taklitçisi spiker bir kadýn, "Afetler için toplanan baðýþlarla Cumhurbaþkaný Erdoðan'a lüks yat yapýlýyor" iftirasý atýnca yalanýn peþine takýlmamak adýna hiç mi cevap verilmeyecek?
Bu soruya evet demek de hayýr demek de zor.
Yalan ve iftiranýn gücü de burada iþte?
Ýçine çeken, meþgul eden, çaresizlik hissi yaratan, asla baþ edilemeyen ve asla boþ verilemeyen bir büyük yalan stratejisiyle karþý karþýyayýz.
Ýftira ve yalanla tek tek mücadele etmek zor ama bir yolu var. Yalan söyleyene ne denir? Bu ayýplý davranýþý sergileyenlere yalancý denir? Ve böyle insanlara toplumun hangi mevkiinde olurlarsa olsunlar asla güvenilmez.
Siyasetçi hata yapar, yanlýþ karar verir, sinirlenir, kabalaþýr... Hepsinin telafisi, mümkün. Ama yalaný huy haline getirmiþse, o artýk tuzun koktuðu bir yerdir.