'Gönlümüz ayakta'dır

Şemdinli, Şırnak, Beytüşşebap derken Afyon’dan gelen haberlerle sarsıldık. Evlatlarımıza rahmet, ailelerine sabır dileriz. Elbette vesileler ve tedbirler üzerinden hepimiz üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye çalışacağız. Lakin hayat vesilelerden, uzmanlıklardan, plan, program ve projelerden ibaret değil. Hayrın da şerrin de Allah’tan geldiğine inanan insanlar olarak Mukadderatın Sahibine ve O’nun bahşedeceği merhamet, selamet ve sabra sığınıyoruz...

 

Sınavlar birer azim fırtına misali üs tüste yağarken üzerimize, gönlümüzü her zamankinden çok uyanık ve teyakkuz halinde tutmak zorundayız. Eskiler, “gönül ayakta” derlermiş selam mevkiinde ve sorumluluğunda oldukları halde, ayağa kalkamadıkları zamanlarda... Yani; “ey misafir, seni ayakta ve hoşgeldinlerle karşılamak isterdim, ne ki doğrulmaya mecalim yoktur, bilesin ki gelişinin ve selamının karşısında gönlüm her daim ayaktadır, çünkü sen Allah’tan geldin” manasında... Ki bu “misafir” bazen keskin bir elem-dert, bazense hastalık-keder veya yas yüklü bir imtihan da olabilir. Lakin hangi vesileyle olursa olsun, onu bize gönderen madem ki Allah’tır... Allah’tan gelen her şeye karşı, gönlü ayakta tutmak temrinidir bu. Ve yıkılmamak. Allah’a dayanmak...

***

Gençliğimde tanıdığım Allah dostlarından Erzurumlu Mefkure Hanım; aniden patlayıveren rüzgar fırtınalarında “Ya Rauf Ya Allah” zikrini söylemek gerekir derdi. Bir keresinde aniden kopan böyle bir fırtına esnasında, derhal pencere ve perdeleri kapattırmış, odalardaki çocukları, kucaklardaki bebekleri zikir halkasının en içinde toplayıp, tecrübeli ve yaşça büyük hal ehliniyse her zamankinin aksine, en dış çembere oturtarak alçak sesle bu virdi çevirmişti. Saygılı ve meraklı bir seyyah gibi dışarıdan seyrettiğim bu garip tecrübe, beni oldukça şaşırtmıştı. Bir kere aniden kopan bu fırtınanın, çok da uzun sürmeyeceğini tahmin ediyordum, niçin bu kadar ciddiye alıyordu ki Allah dostu bu fırtınayı? İkinci şaşkınlığımsa yaşça ve yolca kıdemli ehli dua ve hafızlar, niçin çemberin en dışındaydı da, en büyüğü belki beş altı yaşındaki çocuklar, hadranın en merkezindeydi? Zaman zaman avuç içlerini bu miniklerin başları üstüne koyup, sanki kalbi koparcasına titriyordu Allah dostu; “Ya Rauf, Ya Allah”...

 

Rauf, sonsuz şefkat ve merhamet Sahibi Allah’ın en güzel isimlerinden birisidir kuşkusuz. Kur’anda çoğu kez “Rahiym” ismi ile birlikte terkib olunur. Merhametin adeta en ince, en zarif çiçeği gibidir. Rahmet ağacının uç dallarında açmış bir baş tacı gibi, rahmetin pekiştirilmiş, kristalize hali gibidir “Rauf” ismi... Öfkeler fırtınasının, gazaplar rüzgarının, fitneler tufanının ortasında tutunacak bir sal, sığınılacak bir liman gibidir bu isim... Sizi, sadece dışarıya karşı korumaz, sizi içinize karşı da korur. Tüm çalkantılar, tüm savurucu boralar karşısında sizi tüm zayıflıklarınıza, güçsüzlük ve toyluklarınıza karşın korur bu güzel İsmin Sahibi...

***

Toplum olarak, bölge ve zaman olarak çok zorlu günlerden geçerken... Herkesin nerdeyse her şey hakkında uzman kesildiği, hiçbirşeyin uzun süre gizli saklı kalmadığı, haberlerin doğru yanlış demeden süratle yayıldığı, herkesin her konuda kendisini ehil ve layık gördüğü bu karmaşada... Bu fırtınada... Aramızdan en masum olanlarımızı duaya katmak zamanıdır. Çocuklardan, gariplerden, yoksullardan, yolculardan, acizlerden, ihtiyar ve hastalardan hatta karıncadan kuştan dua alma vakti, onları aminlerimizin merkezine oturtmak zamanıdır. Çünkü fırtına kopmuştur!

 

Elbette her çıkan fırtına gibi, bu da geçer!

Allah Resulü (sav) bir rüzgar çıktığında, küçük büyük olduğuna bakmadan derhal dua ederlerdi. Öncesinde zaferle ve cennetle müjdelendiği halde Bedir Gazasında öyle iştiyakla dua ediyordu ki, kollarını Rabbe açtığında sırtındaki hırkası yere düşmüştü... Omuzlardaki hırkalarımız düşünceye kadar dua vaktindeyiz. ‘Gönül ayakta’dır!