Ayasofya’da kýldýðýmýz ilk Cuma Namazý’ný anlattýðým 27 Temmuz tarihli yazýya taa Ýsveç’ten katýlan bir okuyucum M. Ýkiz önce o yazýmdaki þu satýrlarý tekrarlayýp; (Ayasofya’dan 1 -2 km. uzaklýða kadar bütün çevre anacaddeleri ve sokaklarý doldurmuþlar, Ayasofya’daki namaza oralardan katýlabilmiþlerdi, (Fakir de, Ayasofya’da kýlýnan Cumanamazý ancak Bayezid Meydaný ile Çemberlitaþ arasýndaki anaceddede onbinlerle kýlabildim.) diyorsunuz..’ dedikten sonra þöyle devam ediyor:
‘O bi þey mi âbi, ben Ýsveç’te kýldým, sizinle beraber 3-4 bin kilometre öteden.. Evdeydim, Tv. naklen verince hazýr abdestliyken (namaz vakitleri burada da ayný saate denk geliyor, Türkiye ile..) hemen serdim seccâdeyi, hutbeyi dinledikten sonra, ‘Uydum hâzýr olan Ýmâm’a.. ‘ dedim ve namaz kýldým. Oldu mu, olur mu bilmiyorum, ama böyle yaptým iþte.. Kalbim oradaydý gönüller bir olsun deðil mi? Selamlarýmla..’
-Evet, bu kardeþimiz böyle dile getirmiþ duygularýný.. Onun o andaki ruhî yöneliþ ve heyecanlarý anlaþýlabilir. Aradaki binlerce km.’lik mesafe bir anda yok olmuþ.. Gönül birliði , evet ne ferman dinler, ne mesafe..
Ve Ayasofya’nýn yeniden bir mâbede, ve ‘Allah’u Ekber’ diye baþlayan ibadetlere sahne olmasý sadece Müslümanlarý deðil, haklý olarak hristiyanlardan bazýlarýný da heyecanlandýrdý. Nitekim, bir yunan papaz, geçen hafta, ‘Eðer Ayasofya Müslümanlarýn elinde olmasaydý, çökerdi.. Orayý onlar korudu.. Kaldý ki bizim kiliselerimize ve dinimize de asýrlarca müdahale etmediler, onlar..’ derken; Yunanistan Yüksek Mahkemesi üyeliðinden emekli bir hukukçu papaz da, evvelki gün, ‘Ayasofya’da daha önceki durum, bir mâbedin mehabetine yakýþmayan kýlýk-kýyafetlerle oraya gelen turistler rahatsýz etmiyordu da; tevâzu içinde gelip orada diz çöken ve Kur’an okuyan Erdoðan ve orada ibadet eden Meryem kýyafetli hanýmlar mý rahatsýz edici?’ diyordu, kýsaca..
Bir diðer konu..
Ayasofya’nýn 86 yýl müze olarak zulmetinden sonra, yapýlýþ gayesine uygun þekilde, bir mâbede, Tevhîd Ýnancýnýn mâbedine dönüþtürüldüðüne dair 10 Temmuz 2020 tarihli Cumhurbaþkanlýðý kararnamesinin yayýnlandýðý akþam, Ayasofya’da yüzlerce-binlerce insanýn toplandýðý sýrada, o anda, orada bir-iki tane ‘Sýra, 5816’da..’ pankartý açýldýðýný da yazmýþtým.
Bazý okuyucular, ‘Bu ne numarasý?’ diye sordular. Hemen belirtelim ki, bu numara, ölmüþ bir siyasî lidere hakaret edilmemesi ve hâtýrâsýnýn korunmasý için çýkarýlan bir kanunun numarasý idi.
Þöyle ki, 1950’de Demokrat Parti iktidara geldiðinde, bir Samsun m.vekili (Hasan Fehmi Ustaoðlu) , ‘Artýk hürriyet devri geldi..’ diye, Meclis’de heyecanlý bir konuþma yapmýþ ve ‘seçimsiz- baþka partisiz olarak, CHP’nin 27 yýllýk bir tekparti diktatörlüðünün ardýndan, o dönemin dayatma sembollerinin hâlâ da ortadan kaldýrýlmamasý’na itiraz etmiþ ve bunu bazý heykellere yapýlan saldýrýlar takib etmiþti. O m.vekilinin itirazý yerindeydi, ama zamanýnda mýydý, orasý tartýþýlabilir.
3. C. Baþkaný (ki, Cumhurbaþkanlýðý sýrasýnda, M. Kemâl’i sevmeyi ibadet olarak niteleyecek kadar acaib laflar eden bir kiþi olan) Celâl Bayar, Baþvekil Adnan Menderes’e, derhal bir koruma kanunu çýkarýlmasý tâlimâtýný vermiþ ve o numaralý kanun, o zaman Meclis’de DP listesinden Meclis’e girmiþ olan Halide Edib Adývar’ýn bile sert muhalefetine ve sert tartýþmalara raðmen kabul edilmiþti.
Dünyada artýk örneði olmayan ve ülkemizi ilkel ve komik dayatmalarla yönetilen bir ülke durumuna düþüren o kanun hâlâ da yürürlükte..
Birçok þeyler var ki, hele de 1965’lerden beri Ayasofya üzerine feryadlar edilmiþ, nutuklar çekilmiþ ve vaadlerde bulunulmuþtu, ama, çok haklý olan bu talebin uygulamaya konulmasýnýn ‘zamanlama’sýný Tayyib Bey yapabilmiþtir. Siyaset, ayný zamanda bir ‘zamanlama sanatý’dýr.
Aklýmýza aykýrý ve kalbimize- gönlümüze girân /aðýr gelen nice ilkellik ve saçmalýklar var ki, onlarýn bertaraf edilmesi için gerekli ‘zamanlama’yý yapabilmek þerefi de inþaallah ona nasib olur.
Daha yolun baþýndayýz.