Gönülleri yumuþatacak bir iklime girdik, heba etmeyelim

Ýktidar partisine yakýn olanlar arasýnda da —az da olsa— varlýðý seziliyor ama, esas Ak Parti’yle yýldýzý hiç barýþmamýþ kiþi ve çevrelerde beklenti büyük: Cemaat diye anýlan gruba karþý topyekün bir savaþ beklentisi...

Yakýn geçmiþte iktidara karþý komplolara karýþtýðý için yargýlananlar bile savaþa nefer yazýlmak için koþuþturuyorlar...

Gazete sütunlarýna da yansýyor bu aculluk, bu telâþ... Seçime kadar iþleri güçleri sandýða yansýyan iradeyi eðip bükmek için yalanlar ve dolanlar üretmek veya üretilmiþ yalanlar ve dolanlarý yaygýnlaþtýrmak olanlar bile, iktidarý “Daha ne duruyorsun” diye savaþa kýþkýrtýyorlar þimdi...

Devlet içerisinde yuvalanmýþ, siyaseti etkileme amaçlý karýþýk iþlere bulaþmýþ olanlara karþý her düzeyde soruþturmalar sürdürülüyor. Bir ‘demokratik hukuk devleti’ kendisine yönelik fesadý ortadan kaldýrmak için ne yaparsa o yolda bizde de adýmlar atýlýyor aslýnda; ancak yürütülen kavgayla hiç ilgi kurulamayacak kalemler, “Neden hâlâ bir þey yapýlmadý?” diye ortam kýzýþtýrmayla meþgul...

Bir yanlýþ adým atýlsýn, ayný kalemler ile nâhoþ sesleriyle dýþarýdan gazel okuyanlarýn, parmaklarýný suçlamak üzere hükümete çevireceklerinden hiç kuþkunuz olmasýn...

Ýstedikleri, Almanya’da 1930’larda, ABD’de 1950’lerde yaþanmýþ, bir çok demokrasi-dýþý ülkede halen örnekleri görülen yanlýþlýklarýn bizde de etkisini göstermesidir. At izi it izine karýþsýn, suçlu ile günahsýzlar ayný kaba konsun ve o karmaþada haksýzlýklar yapýlsýn, birbirine yakýn insanlar arasýna nifak girsin, kan davalarý açýlsýn... Dertleri bu.

Oysa, 1930’larda Almanlar ‘günah keçisi’ yaptýklarý insanlarýn kandaþlarýný müttefiklerinde de ‘düþman’ ilân ettirme çabasýna girdiklerinde... 1950’lerde ABD ‘beþinci kol’ ilân ettiði düþünce sahiplerini ittifak iliþkisi içerisinde bulunduðu ülkelerde de ‘cadý avý’na uðratma giriþiminde bulunduðunda...

Türkiye, her iki dönemde de kozmetik uygulamalardan öteye geçmeye yanaþmamýþtý.

Almanya ve ABD’de yapýlanlarla mukayese edilemeyecek çaptaki dönem yanlýþlýklarý bile bugün vicdanlarýmýzda yaradýr...

Varlýk vergisi gibi... Lüzumsuz geniþ tutulmuþ ‘tevkifatlar’ gibi...

Ne yapacak yani hükümet, vicdanlarda yeni yaralar açacak tarzda bir büyük temizliðe mi giriþecek? Vaktiyle kendisinin diðerleri arasýndan seçerek devlete memur diye aldýðý, bulunduðu görevlerde baþarýlý görüp daha önemli görevlere atadýðý kiþileri þimdi hedef haline mi getirecek?

Kiþiler yerine kurumlarla, bireyler yerine ailelerle uðraþacak, ‘kolektif suçlu’ çaðdýþý kavramýný günümüzde hortlatacak mý?

Elbette bunlar olmayacak... Olmamalý...

‘Suçlu’ olduðu kanýtlarla tespit edilmiþ kiþilerle sýnýrlý hukuki süreç sorunun çözümü için yeterlidir.

Daha fazlasýný isteyenler ve bunun için kýþkýrtma kampanyalarý açanlarý hayal kýrýklýðýna uðratacak bir tavýr yakýþýyor Ak Parti’ye ve hükümetine...

Kýzgýnlýklar, kýrgýnlýklar elbette bir çýrpýda geçecek deðil, bunu kimse beklemiyor; ama bunun da üstesinden kýsa sürede gelebilecek bir civanmetlik sergilenebilir. Kýrýklarý onarmanýn da yolu bulunabilir, yanlýþ yapanlarý yaptýðýna piþman etmenin de... Ayný civanmert tavýr bunu saðlayabilir.

‘Kutlu Doðum Haftasý’nýn saðlayacaðý manevi iklimden yararlanmaya bakalým.