‘Gordon Paþa'yý öldüren þanlý bir direniþin son mirasçýsý, Sâdýq el'Mehdî'nin ardýndan..

Hatýrlayanýmýz var mý; henüz özel televizyonlarýn olmadýðý 1985’lerde, TRT’de bir film yayýnlanmýþtý, bir tatil günü.. Filmin konusu Ýngiliz emperyalizminin -elbette her yerde olduðu üzere-, ‘medeniyet taþýyýcýsý’ iddiasýyla bulunduðu Sûdan’da, ‘Müstemleke /Sömürge Valisi’ konumunda olan (ve, Sûdanlýlarýn telaffuzuyla Gordon Bâþâ) General Gordon’un ve askerlerinin 1880’lerde, ‘vahþi kabileler (!) tarafýndan fecî þekilde öldürülmesi’ idi.

Halkýmýza, o ‘medeniyet öncüleri’nin vahþice öldürülmesinden dolayý gözyaþý döktürülmüþtü.

***

O dönemde Ýngiltere, Malaya’dan Hind alt kýt’asýna, Afrika’ya, Amerika’ya ve daha sonralarda keþfedilen Avustralya’ya kadar her yerde en büyük emperial güç kabul ediliyordu.

Bugün Afrika’nýn orta kesiminin doðusunda yer alan (ve Karalar mânâsýna gelen) Sûdan ülkesi, aslýnda batýda taa Nijerya’ya kadar uzanýyordu. Ama, asýl karar merkezi yine bugünkü Sûdan’da bulunuyordu. Ýngiliz emperyalizminin askerî güçleri de Khartum yakýnýnda, Nil Nehri’nin ortasýnda bir ada olan Ommdurman Kalesi’nde yerleþmiþti.

O sýrada, Ahmed Muhammed diye anýlan ve halk arasýnda etkinliði hissedilen bir sûfî þeyhi, kendisinin Mehdî olduðuna inandýrdýðý yoksul halk kitleleriyle bu ‘kâfir istilâcýlar’a karþý mücadeleye girdi.

Bazan yendi, bazan yenildi; ama, bir gece, rivayetlere göre 50 bine yakýn müridler, ellerinde ok ve kýlýç gibi yetersiz silâhlarla, ‘Gordon Bâþâ’ komutasýndaki ve en geliþmiþ silâhlara sahip olan ‘12 bin kiþilik ingiliz güçleri’nin yerleþtiði Ommdurman Kalesine, kayýklarla bir baský düzenlediler ve Gordon Bâþâyla, Ýngiliz birliðindeki ve en modern silahlara sahip 12 bin kiþi tamamen öldürüldüler.

Haber, Londra’da Kraliçe Victoria’ya iletilince, Kraliçe derin üzüntüyle felç geçirdi.

***

Evet, Ahmed Muhammed Mehdi’y-i Sûdanî, ismiyle, inancý ve mücadelesiyle böyle birisi..

Ama, konunun bir baþka ve acý yönü daha var..

1877-78’de baþlayan (ve Hicrî-1293’e rastladýðý için, bizde 93 Harbi diye bilinen) Osmanlý- Rus Harbi, Osmanlý’nýn aðýr yenilgisiyle devam ediyordu. Doðudan Kafkaslar’ý aþan Rus Ordularý taa Bayburt’a kadar; batýdan da, (Osmanlý’nýn elinde olan bugünkü Romanya ve Bulgaristan’ý geride býrakýp), taa Ýstanbul önlerine, Ayastafenos’a (Yeþilköy’e) kadar gelmiþti. Ýstanbul Rusya’nýn eline düþmek üzereydi.

Ýngiltere, Ýstanbul’un Rusya eline deðil, kendi etkinlik alanýna düþmesini istiyordu. Bunun için de, Osmanlý’ya yardým yapabileceðini bildirdi. Bunun için iki temel isteði vardý. 1- Ýngiltere ordularýnýn konuþlanabilmesi için, meselâ Kýbrýs gibi bir yerin Ýngilizlerin istifadesine býrakýlmasý,

2- Mehdi’y-i Sûdanî’ye karþý bir tavýr konulmasý..

Osmanlý, bu istekleri kabul etmek zorunda kaldý ve 300 yýldýr elinde olan Kýbrýs adasýnýn ‘intifa /faydalanma hakký’ Ýngiltere’ye býraktý.

Mehdi’y-i Sûdanî’ konusunda ise.. Ýstanbul’da ulemâ, o günün dünya siyasetindeki aðýr þartlarý içinde, Sûdan’daki hareketin Ýslâmî bir niteliðinin olmadýðýna ve desteklenemeyeceðine dair bir fetvâ verdi. Bu fetvâ, Ýngilizler için bir avantajdý. Ama, Mehdi’y-i Sûdanî’nin hareketini durdurmaya yetmedi. Çünkü, Sudan Müslümanlarý o fetvâyý, Osmanlý’nýn o zaman için, karþýlaþtýðý çetin savaþýn zorlayýcýlýðýyla verildiði þeklinde yorumladýlar.

Mehdi’y-i Sûdanî, emperyalist ‘küffâr’a/ kâfirlere karþý, özellikle Müslüman Sûdan halkýnýn hâfýza ve hâtýrâsýnda bir direniþ timsali, bir cihad eri ve de bir ‘Mehdî’ olarak hep kaldý.

***

Þimdi bu konuyu niçin mi hatýrlatýyorum?

***

1966-67’lere gelindiðinde, Sûdan’da baþbakanlýða, Sâdýq ‘el Mehdî diye gencecik birisi getirildi. Bu genç siyasetçi, tecrübesiz de olsa, Ahmed Muhammed Mehdi’y-i Sûdanî’nin torunu idi. En büyük itibarýný ve gücünü dedesinin ününden, þânýndan ve belki de manevî mertebesinden alýyordu.

Sûdan’da General Cafer Numeyrî 1969’da bir askerî darbeyle iktidarý ele geçirdi. 16 senelik bir askerî darbeden sonra ve iç karýþýklýklar þiddetlenirken, 1985 yýlýnda General Muhammed Savar’uz-Zeheb, Numeyrî iktidarýna son verdi ve bir yýl içinde serbest seçim yaptýrarak, halkýn seçtiklerine yönetimi býrakacaðý vaadinde bulundu.

General Savar’uz-Zeheb, beklenmeyen ve emsali pek olmayan bir þekilde dediðini yaptý ve yapýlan seçimlerde Sâdýq el’Mehdî’nin lideri olduðu Hizb’ül-Ümmet kazandý ve El’Mehdî, 1986’da yeniden baþbakan oldu..

Ancak, karþýsýnda çok güçlü bir rakibi vardý: El’Mehdî’nin eniþtesi de olan Hasan Turabî..

Bu ikisi, temelde ayný inanç ve idealin etrafýnda ve ayný halk kesimlerine dayandýklarý halde, bir türlü uzlaþamadý ve hattâ barýþamadýlar. Nitekim, 1989 yýlýnda, General Ömer el’Beþir, Hasan Turabî’nin siyasî ve ideolojik desteðini de yanýna alarak yaptýðý bir askerî darbe ile Sâdýq el’Mehdî hükûmetini devirdi. (Ömer el’Beþir de, 30 yýllýk bir iktidar döneminden sonra 2019’da bir askerî darbe devrildi).

Bütün bu zamanlar içinde, Sâdýq el’Mehdî, hep yurt dýþýnda ve sürgündeydi ve geçen hafta 85 yaþýnda vefat etti Dubai’de.. Ýslamî emel ve hedeflerini halkýn desteðiyle gerçekleþtirmeye önem veren bir devlet adamý ve de asýl mühimi, Gordon Paþa’yý ve binlerce Ýngiliz askerini yok eden direniþin son temsilcisi idi.

Kendisini 1988’de Tahran’a yaptýðý resmî gezisi sýrasýnda dinlemiþtim. Allah’u Teâlâ rahmet eyleye..

***
VE… ‘POST- CORONA’ BÝR DÜNYA, NEREYE?

Kapitalizm, 'kendi kendine çökecek..' diyor, New York Uni. Öðretim üyelerinden ve New York Times’ýn da yazarlarýndan Scott Galloway; ‘Post-Corona: From Crisis to Opportunity' (Corona Sonrasý: Krizden, fýrsatçýlýk ve bencilliðe..) isimli eserinde.. Yazar, ‘Coronavirus’ salgýnýnýn, en çok da serbest piyasa sisteminin geleceðini tehdit ettiði konusuna deðiniyor ve sadece Amerika’da bile, ‘Üç milyon lord’a, 350 milyon kölenin hizmet ettiði bir ulusa doðru ilerliyoruz’ diyor.

Galloway, dünyanýn 2000 milyarderiyle yapýlan bir araþtýrmaya göre, ‘bu milyarderlerin serveti, pandemiye raðmen, Temmuz 2020 sonunda 10,2 trilyon dolara ulaþtýðýna iþaret ederek, "Kapitalizm, refaha ulaþmak için þiddet ve rekabet mânâsýna geliyor" diyor. Ve, Amerika'daki en büyük varlýklý iki sýnýfýn - gayrimenkul ve borsanýn - % 80'inin, nüfusun % 10'una aid olduðuna dikkat çekiyor.

Galloway, ‘Kapitalizmin þirketlere karþý sevgi ve digergâmlýkla, empatiyle yaklaþtýðýný, halk kitlelerine ise, (‘yaþama hakký, zayýflarýn deðil, güçlülerindir’ mânâsýna gelen)darwinist’ bir anlayýþla, sert davrandýðýný’ belirterek, ‘Kapitalizm, digergâmlýk / empati sütununu yeniden inþa etmedikçe, kendi üzerine çökecek..’ dedikten sonra, yine de kapitalizmi destekliyor.

Bu arada, Washington Post gazetesi, Nüfus Sayým Bürosu verilerine dayanarak, her altý Amerikalý’dan birinin Kasým ayýnýn sonuna doðru, yeterli yiyeceðinin olmadýðý acý gerçeðinden söz ediyor. Yani, 350 milyon nüfus içinde, 60 milyona yakýn bir kesim, yoksul!.. Amerikan toplumunun büyük kesimini ise, ‘obezite / þiþmanlýk’ teþkil ediyor.

***

Batý dünyasýnýn mitolojisinde ‘Catopeblas’ denilen bir efsanevî yaratýktan bahsedilir. Bu, ‘Devamlý yiyen ve þiþen, sonra da kendi üzerine devrilip, bir daha kalkamadýðý için, kendi aðýrlýðýnýn altýnda ezilerek ölen’ bir hayâli yaratýktýr.

Geleceðin ‘Post- Corona’ dünyasýný, sonunda böyle bir âkýbet mi bekliyor?

***