Yazýnýn baþlýðýnda ‘görgüsüz Türkler’ ifadesini kullandýðým için, öncelikle Türklerden özür diliyorum. Aslýnda anlamsal olarak bu ifadenin tam karþýlýðý ‘görgüsüz beyaz Türkler’ olmalýydý. Kýsacasý, meramýmý doðrudan anlatabilmek için böyle bir tercihte bulundum.
Neden böyle bir baþlýk kullandým?
Malum, THY’nin bazý hatlarda alkol sunumunda kýsýtlama getirmesi üzerine ‘þarap krizi’ne giren özellikle medyadaki bazý beyaz Türkler, dünya devleriyle yarýþan ve büyük baþarýlara imza atan Türk Hava Yollarý’na karþý bir saldýrý kampanyasý baþlattýlar.
Ýþte bu tartýþma bana, 6-7 yýl önce bir yurt dýþý seyahatinde tanýk olduðum bir magandalýðýhatýrlattý. Eðer hafýzam beni yanýltmýyorsa, THY’nin bir yurt dýþý tanýtým organizasyonuydu. O seyahatte bazý görgüsüz Türkler, içkiyi bedava bulunca 4-5 saatlik yolculuk boyunca öylesine þarap içtiler ki, iniþte oturduklarý koltuklarýn altýnda biriken þiþe çöplüðünün arasýndan güçlükle çýkabilmiþlerdi.
Þimdi böyle bir görüntüyü nasýl tanýmlamamýz gerekiyor? Açýkçasý ben, ‘görgüsüz Türkler’ ifadesinden baþka bir taným bulamýyorum. Eðer, beyaz Türklerin daha parlak fikirleri varsa ona da açýðým.
***
THY’deki içki tartýþmasýnýn bir boyutu, tamamen þapþal beyaz Türklerin ‘þarap krizi’ ile ilgili..
Olayýn bir baþka boyutu ise, vesayet düzeninin sonunun gelmesiyle birlikte imtiyazlarýný kaybeden ‘vesayet kulübü’ üyelerinin bir türlü bitmeyen kuyruk acýsý...
Bütün darbe dönemlerinde, darbecileri yalamaktan dilleri nasýrlaþan bu kafalarý eskimiþ gazeteci tayfasý, AK Parti iktidarýnýn ilk gününden itibaren, býkmadan usanmadan, “Yaþam tarzýmýza müdahale ediliyor” masalýyla meþguller.
Bu masalýn adý, bir dönem ‘mahalle baskýsý’ oldu, bir baþka dönem ise ‘Malezyalýlaþmak’ oldu. Ama ne hikmetse, bu masallara ara sýra kendi kendine ‘þarap krizi’ne giren Niþantaþý’ndaki bir kaç beyaz Türk’ten baþka kimseyi inandýramadýlar. Çünkü, gerçekte toplumun hiçbir kesimi üzerinde “yaþam tarzý müdahalesi” olmadýðý gibi, AK Parti iktidarý tarafýndan bu yönde en küçük bir imada bile bulunulmadý. Bu yüzden de, medya yalanlarýna inat toplum, AK Parti’yi yüzde 50’nin üzerinde bir oyla iktidara taþýdý.
Bu gazeteci tayfasýnýn ara ara depreþen ve þimdilerde THY üzerinden ortaya çýkan iflah olmaz öfkesi, aslýnda kaybetmenin yarattýðý travmanýn tezahüründen baþka bir þey deðil.
Kolay deðil, týpký darbeciler gibi 28 Þubat’ýn bin yýl süreceðine inandýlar ama on yýl bile nefesleri yetmedi.
Yýllarca Ergenekon aðlarýyla örülen ‘vesayet Türkiye’sine sýðýndýlar ama açýkta kaldýlar.
Demokrasinin standartlarýnýn yükselmesini, özgürlüklerin alanýnýn geniþlemesini ‘Cumhuriyetten intikam alma’ olarak satmaya çalýþtýlar ama birkaç þapþal beyaz Türk’ten baþkasýný inandýramadýlar.
12 Eylül 2010 referandumunda demokrasiye karþý nefretin dibini buldular, halka karþý savaþtýlar ama sandýkta hezimete uðradýlar.
Sizin anlayacaðýnýz, bu tayfanýn derdi büyük... Her ne kadar bugün, THY’ye kýzýyormuþ gibi görünüyorlarsa da, aslýnda kendilerine hiç yüz vermeyen millete karþý büyük bir öfke içindeler.
***
Þimdi gelinen noktadan baktýðýmda, doðrusu kendi açýmdan þöyle bir özeleþtiri yapmak gerektiði kanaatindeyim. Galiba, bu beyaz Türk’lerle ilgili gereksiz bir beklenti içindeyim. Türkiye’nin demokratikleþmesine, ekonomide dünya çapýnda baþarýlara imza atmasýna, mesela THY’nin dünyanýn bir numarasý olmasýna aval aval bakmaktan baþka bir özelliði olmayan ‘eski medya düzeni’nin dinozorlarýndan ne beklenebilir ki...
Çünkü bu kifayetsiz dinozorlar için, THY’nin, British Airways kadar, Lufthansa kadar, American Airlines kadar itibarlý olmasý içki þiþesindeki þarabýn kalitesi kadar bir anlam ifade etmektedir. Entelektüel ufuklarý da, demokratik hafýzalarý da henüz þiþenin dýþýna taþabilmiþ deðil...